Ayşe Göç, 5 Harfliler’de, son yıllarda siyasal iktisat alanında birçok ödül alan Mariana Mazzucato’nun son kitabı “Her Şeyin Değeri: Küresel Ekonomide Üretenler ve El Koyanlar” üzerine yazdı:
Mazzucato, kitapta 21. yüzyıl ekonomisinin karşılaştığı büyük çıkmazları çözmek için ekonomide değer kavramının tarihsel süreçteki değişimine ve küresel ekonominin değer gaspı üzerine kurulu sistemine odaklanılması gerektiğini anlatıyor.
Ayşe Göç / 5 Harfliler
University College of London’da Yenilik ve Kamu Değeri Ekonomisi üzerine dersler veren Mariana Mazzucato, son yıllarda siyasal iktisat alanında birçok ödül aldı. New Republic dergisi tarafından “yenilik alanında çalışan en önemli üç düşünür” arasında gösterildi. 2017 yılında çıkan Her Şeyin Değeri: Küresel Ekonomide Üretenler ve El Koyanlar isimli kitabı*, 21. yüzyıl ekonomisinin karşılaştığı büyük çıkmazları çözmek için bizi, el ele tutuşup politik iktisadın ruhunu geri çağırmaya davet ediyor. Kitabın adından anlaşılacağı üzere Mazzucato, ekonomide değer kavramının tarihsel süreçteki değişimine ve küresel ekonominin değer gaspı üzerine kurulu sistemine odaklanıyor.
Yazarın değer kavramı hakkındaki tartışmasına ve eleştirilerine geçmeden önce “politik iktisadın ruhu” derken neyden bahsettiğimi açıklığa kavuşturmak istiyorum. Hemen her yerde iktisadın babası ya da kurucusu olarak adlandırılan Adam Smith, başyapıtı kabul edilen Ulusların Zenginliği 1776 yılında yayımladığında; bin küsur sayfalık kitabında bir kez bile “economics” terimi geçmiyordu. Tüm klasik iktisatçılar gibi, şimdilerde iktisat ya da ekonomi olarak çevirdiğimiz bu kelimenin yerine “political economy” tamlamasını kullanıyordu. Bilimin temellerinin atıldığı, politika ve felsefeyle kol kola ilerlediği yıllardaki hikaye şimdinin iktisat anlayışından çok farklıydı. Yazılan eserler; değerin nasıl yaratıldığı ve bölüşüldüğü, fiyatların ve ücretlerin nasıl belirlendiği, rant kavramının ortaya çıkışı, sosyal sınıfların politik ve ekonomik işlevleri gibi birçok maddeyi tartışıyordu. 19. yüzyılın sonlarında, yapısal ve kavramsal tartışmalar yavaşça azalmaya başladı, Mazzucato’nun deyimiyle:
“Entelektüel dünyada ekonomistler kendi disiplinlerinin ‘bilimsel’ görünmesini (fiziğe daha fazla, sosyolojiye daha az benzemesini) sağlamak istediler. Böylece onu politik ve sosyal ima ve çağrışımlardan arındırdılar.”
İktisadı politika ve sosyolojiden kopartıp Newton’un hareket yasalarından esinlenerek oluşturan diyagramlara ve koşulsuz kabullere bağlayan bir anlayış gelişti. Artık, “politik” kelimesi gereksizdi. Her şey, matematiksel işlemlerle halledilebilirdi. Böylece politik iktisat yavaşça tarihe gömüldü. Elimizde, 200 yıl süren tartışmalardan keyfi seçilmiş dogmalar, yalnızca tek bir görüş seçip öğrencilerine anlatan hocalar ve boynu bükük “iktisat” kelimesi kaldı. İşte Mariana Mazzucato, iktisadın sırtını politikaya dayamasının önemini anlatıyor.
Russ Roberts’ın Econ Talk podcastinde kitabının en büyük hedefinin “Değer kavramına dair tartışmaları canlandırmak” olduğunu söylüyor. Mazzucato’ya göre, özellikle gelir eşitsizliğiyle başa çıkabilmek için değerin kökenini, nasıl ortaya çıktığını ve hangi aşamada gasp edildiğini bilmemiz gerekiyor. Kitabındaki önermelerden, eleştirilerden ve gösterdiği yöntemlerden daha önemli olan şeyin, iktisadın yapısal tartışmalarına acilen geri dönmemiz olduğunu belirtiyor. Değerin nasıl yaratıldığı ya da el değiştirdiği konusunda hemfikir olmak zorunda değiliz fakat bunu tartışan ekonomistlere ihtiyacımız var.
Değer tartışmasını önemli yapan faktörlerden bahsediyor Mazzucato. Kabul gören ekonomik anlayış, değeri tanımlarken son derece sübjektif olmasına rağmen objektif olduğunu iddia ediyordur.
“Değerin kişisel algıya bağlı olduğu varsayımı sorgulanmazsa sadece birisi (çıkarı olan birisi) diğerlerinden daha inandırıcı konuştuğu için bazı faaliyetler değer yaratıcısı sayılırken bazıları sayılmayacaktır. Bankacılar, emlakçılar ve muhasebeciler gasp ettiklerini değil değer yarattıklarını iddia ettiklerinde, kamuoyu bu kişilerin iddialarına şüpheyle yaklaşsa bile anaakım ekonomi disiplini buna meydan okumak için bir temel sağlayamaz.”
Bu noktada değer ve fiyat arasındaki ilişkinin dönüşümü önemli. Kabaca şu soruların birbirini kovaladığını söyleyebiliriz:
Bir ürünün fiyatını belirleyen nedir? Değeri. Peki değer nerede ve nasıl ortaya çıkar? Ricardo ve Marx’a göre değerin tek kaynağı emektir. Adam Smith’e göreyse sermaye sahipleri emeği yönetmese ortada değer diye bir şey olamaz. 19. yüzyılın başlarında baskın hale gelen “marjinalist ekonomistler” ise, herhangi bir ürünün değerini doğrudan arz talep ilşkisine bağlıyordu. Bir şey ne kadar kıtsa, o kadar değerlidir. Bu görüş zamanla öyle bir slogan haline geldi ki London School of Economics’de ders veren profesör Lionel Robbins 1930’larda iktisadı “kıt kaynakların dağılımını inceleyen bilim” olarak tanımladı. Hala tüm dünyanın adeta iman ettiği değer kavramı, işte bu.
İktisat tarihinde değer kavramının anlaşılır bir özetini veren Mariana Mazzucato artık bu tartışmanın tarihe gömülmesinin risklerini anlatıyor. Marx’ın meta fetişizmiyle açıklayabileceğimiz gibi, artık değer üzerinden fiyata ulaşmaya çalışmıyoruz. Fiyatlar, değeri belirliyor:
“Değer fiyatla belirlendiğinde gelir düzeyi ve bölüşümü, alınıp satıldığında gelir yaratan mal ve hizmetler için bir piyasa var olduğu müddetçe meşrulaştırılmış görünür. Bu mantığa göre, her türlü gelir hak edilmiş gelirdir.”
Alıntıladığım paragrafta özetle, bir ürünün değerinin artık fiyatlarıyla belirlendiği sistemin gelir eşitsizliğini besleyen ana unsur olduğu anlatılıyor. Yazar emlak, finans ve danışmanlık sektörlerinden örnekler veriyor. Hizmetin ve ürünün değeri, talep eden müşterinin başka seçeneği olup olmamasına göre bile değişebiliyor. Artık değer kavramını tartışmadığımız için, bahsi geçen problematik sektörler de dahil kazanılan tüm geliri mübah sayıyoruz. Dolayısıyla gelir bölüşümü hakkında adaletsizlikten bahsedebilecek bir bağlama sahip değiliz. Piyasa hepsini meşrulaştırdığı sürece, tüm gelirler mübah ve gelir bölüşümü adaletli kabul ediliyor; en azından iktisat dilinde.
* Mazzucato M., (2018), Her Şeyin Değeri: Küresel Ekonomide Üretenler ve El Koyanlar (Çev. Esin Soğancılar), İstanbul, KÜY
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.