İnsan hakları aktivisti ve Afganistan eski Kadından Sorumlu Devlet Bakanı Sima Samar ile Afganistan’daki son gelişmeler hakkında konuştuk. Samar Türkiye’nin Afgan kadınları ve kız çocuklarını Taliban’a karşı korumada önemli bir rol üstlenebileceğini düşünüyor:
“Taliban’la ilişki kurmalarını, ancak insan hakları ve kadın hakları ilkeleri üzerinde pazarlık yapmamalarını öneriyorum. İlişki kurmak tanımaktan farklıdır. İlişki bazı olumlu değişiklikler getirmeli.”
Afgan bir kadın ve insan hakları savunucusu olan Sima Samar, 2012 yılında 100’den fazla okul kuran Shuhada adlı bir sivil toplum örgütü kurdu. Örgüt, Afganistan’da kız ve erkek çocuklar için düzinelerce okul ve Pakistan’da Afgan mülteciler için okullar işletiyor.
Samar, Hamid Karzai ‘nin geçici hükümeti içinde Afganistan’ın ilk Kadından Sorumlu Devlet Bakanı olarak görev yaptı. İnsan haklarını ihlal edenleri sorumlu tutan Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu’na başkanlık etti.
Samar, kadınları ve azınlık haklarını savunan dünyanın en etkili insanlarından biri.
Mücadelesi birçok kez hayatını riske atsa, Samar bir kez bile vazgeçmedi. Bir keresinde, “Her zaman tehlikedeyim ama umurumda değil. Bir gün öleceğimize inanıyorum, bu yüzden her zaman risk alıp başka birine yardım etmeyi tercih ettim.”
O şimdi ABD’de, Afganistan’da yaşananlarla ilgili hala şokta ve onu nelerin beklediğini bilmiyor. Ama hala umudu var.
“Afgan kadınlarından her zaman kurban olarak söz etmek istemiyorum. Cesurlar, güçlüler, evlerinin yıkılışını, eşlerinin, erkek kardeşlerinin ve babalarının, oğullarının ve kızlarının öldürülmesini izliyorlar. Ama hayatta kalmayı başarıyorlar. Ama onların acısını görmemiz gerekiyor, yapmamız gereken tam da bu” diyor.
İnsan hakları ve sosyal hizmet alanındaki çalışmaları dünya çapında tanınan Samar, Afganistan’da en şiddetli baskılara maruz kalan grup olan Hazaralar’dan biri olarak erken yaşta ayrımcılıkla çok erken yaşlarda tanıştı. Cinsiyet eşitliğini ve azınlık haklarını savunmanın yollarını aramaya başladığında da daha çok gençti. Samar, feminizmin kendisi için anlamını şöyle anlatıyor:
“Benim için feminizm, insan onurunu korumaktır. Kadın olmak, üçüncü cinsiyet olmak, dördüncü cinsiyet olmak, erkek olmak. Hepimiz onurlu bir şekilde yaşamak zorundayız. Özellikle burada bir Müslüman olarak herkesin Allah tarafından yaratıldığına inandığımızı söylemek istiyorum. Kadının varlığına karşı çıkan ya da kadını aşağı bir konuma getirmeye çalışan insanlar, Allah’ın hatasını düzeltmeye mi çalışıyorlar?”
“Kadınları ikinci sınıf vatandaş olarak görüyorlar”
Afgan siyaseti ve bürokrasisinde uzun yıllar çalışmış biri olarak Samar, kadınların ikinci sınıf vatandaş olarak görüldükleri bir ülkede birçok zorlukla karşılaştı:
“Bir kadın olarak siyasette var olmak çok zor çünkü zihnen kadınları eşit kabul etmeye hazır olmayan insanlarla uğraşıyorsunuz. Her zaman her şeyin kadınlarla ilgili olmaması gerektiğini düşünüyorlar. Ama aslında her şey kadınlarla ilgili. Afganistan’da 1978 darbesinden ve SSCB’nin işgalinden sonra erkekler önemliydi çünkü silahları onlar taşıyordu. Afganistan’daki kadınlar, çatışmada yer almadıkları için acı çekiyorlardı. Ama ayrımcılığa maruz kalanlar onlardı çünkü bir çatışma ve güvensizlik olduğunda elbette kadınlar daha savunmasız kalıyor. Kadın erkek eşitliğine inanan bir aile üyesi bile sizi korumaya çalışabiliyor. Koruma adı altında hareketlerinizi kısıtlıyor. Örneğin ifade özgürlüğünüzü kısıtlıyor. Afganistan’da kadınlar üzerinde çok fazla baskı vardı. Sonra ben siyasetteyken, ki hala siyasetin içindeyim, sizi genellikle ikinci sınıf vatandaş olarak görüyorlar.”
“Her şey için savaşmanız gerekiyor. Kıyafetleriniz hakkında konuşuyorlar, fikirleriniz hakkında konuşuyorlar, saçınız hakkında konuşuyorlar, konuşmanız hakkında konuşuyorlar, tarzınız hakkında konuşurlar ve sonra herhangi bir hesap verebilirlik veya bir ahlaki sorumluluk olmadan, sizi şu ya da bu olarak suçluyorlar.”
Samar Afganistan’daki mevcut gidişatta kadınların sesinin müzakere masasında susturulmasının rol oynadığını belirterek, kadınların geçici hükümette yeterince temsil edilmemesinin de bir hata olduğunu düşünüyor:
“Bence sadece kadınları susturmak değil, uluslararası anlaşmalara uymakla yükümlü hükümette kadınlara az sayıda sandalye vermek de iyi bir hamle değildi. Kimseyi, özellikle de kadınları gerçekten dinlemiyorlardı.”
“Afgan kadınları korumak uluslararası toplumun sorumluluğudur”
Taliban’la ilgili, “Nüfusun yarısını görmezden gelemezler” diyen Samar bu inkarın hiçbir şeyi değiştirmeyeceğini ifade ediyor.
Uluslararası toplumun, Taliban yönetimi altındaki Afgan kadınlarına yönelik baskıya karşı mücadelede rol oynayabileceğini düşünüyor. Ancak bunun bir ‘lütuf’ değil, onların ‘sorumluluğu’ olduğunun altını çiziyor.
Samar’ın komşu ülkelere Taliban konusunda nasıl bir pozisyon almaları gerektiği konusunda bir mesajı var:
“Afganistan’daki bir sorun, insanlık için bir sorundur. Beğensek de beğenmesek de başka ülkelere de yayılacak. Komşumuzu seçemiyoruz, bu bizim seçimimizin ötesinde. Ancak komşu ülkelerle barış içinde yaşamayı seçebiliriz ve Afganistan’daki sorunun kendilerine ulaşacağını unutmamaları gerekir. Sürekli söylüyorum, komşunun evini ateşe verirseniz, yangın size de gelir. Ya da dumanı sana ulaşır ve seni ağlatır. Bu nedenle komşu ülkeler bunun bir sorun olduğunun ve bunun insanlık onuru adına çözülmesi gerektiğinin farkında olmalıdır.”
Samar Türkiye’nin Afgan kadınları ve kız çocuklarını Taliban’a karşı korumada önemli bir rol üstlenebileceğini düşünüyor:
“Türkiye hükümeti Müslüman oldukları ve nüfuz sahibi oldukları için daha güçlü bir rol oynayabilir, bu yüzden Taliban’la ilişki kurmalarını, ancak insan hakları ve kadın hakları ilkeleri üzerinde pazarlık yapmamalarını öneriyorum. İlişki kurmak tanımaktan farklıdır. İlişki bazı olumlu değişiklikler getirmeli.”
Bence bir Müslüman olarak herkesin onurlu doğduğunu söylemeleri ve buna saygı duymaları gerekir. Eğitim anahtardır. Bu bir lüks değil, temel bir insan hakkıdır. Eğitimli kadınlar, eğitimsiz kadınlardan daha iyi Müslüman olabilir. Bu açıktır. Dini eğitimsiz kadınlardan daha iyi anlayabilirsiniz. Yani gerçekten kaderi iyi olan bir toplum istiyorlarsa, kadınları eğitmeliyiz. Dediğim gibi eğitim bir lüks değildir. Bu bir hadistir. Peygamber, Çin’de bile olsa her Müslümanın eğitim alması gerektiğini söyledi. O zamanlar ulaşım araçları elbette farklıydı. Sadece erkekler için olduğunu söylemedi ve peygambere ilk mesaj “oku” oldu. Sadece erkeklerin okumasını söylemiyordu.”
Son olarak, Türkiye’de Afgan kadınlarıyla dayanışma göstermenin yollarını arayan aktivistlere tavsiyesi, Afganistan’daki eğitim programlarını desteklemeleri yönünde.
“Bizimle dayanışın. Çünkü bir kadının tırnağına zarar gelse bu herkesi rahatsız eder. Hepimizin yapması gereken ikinci şey, mümkünse Afganistan’daki eğitim programlarını desteklemektir. Yerel STK’lar için para toplayabilirsiniz.”