Oxford’da coğrafya ve çevre alanında doktorası olan Dr. Katharine K. Wilkinson, iklim değişikliği ve patriyarka arasındaki ilişkiyi ve gezegenimizi yeniden inşa etmede kadın liderliğinin önemini anlatıyor: “Sıcak bir gezegende feminist olarak var olmak istiyorsan, iklim feministi olmalısın.”
İllüstrasyon: Paola Saliby / New York Times
“All We Can Save” adlı iklim antolojisinin yazarlarından Katharine K. Wilkinson, iklim değişikliğinin kolektif bir sorun olmasına rağmen, etkilerinin orantısız olacağını -özellikle kadınlar ve kız çocukları başta olmak üzere dünyanın en savunmasız gruplarının üzerinde çok ciddi etkisi olacağını- savunuyor.
“İklim krizi cinsiyet eşitliği açısından nötr değil” diyor Wilkinson. Bir araştırmaya göre, erkeklerin karbon ayak izi kadınlarınkinden yüzde 16 daha fazla. Ve ezici bir çoğunlukla erkek olan, dünyanın en zengin yüzde 1’lik kesimi, karbon emisyonlarının yüzde 50’sinden sorumlu.
Yine de, iklim felaketlerinin yükünü kadınlar ve kız çocukları taşıyor. Yerinden edilme (iklim değişikliği nedeniyle yerinden edilen insanların yüzde 80’i kadın) ile artan evsizlik, yoksulluk, cinsel şiddet ve hastalıklar kadınların omzuna yıkılmış durumda.
Oxford’da coğrafya ve çevre alanında doktorası olan Dr. Wilkinson ve kitabın diğer yazarı Ayana Elizabeth Johnson, iklim çözümleri konusunda araştırma yapan, öncülük eden, kampanya yürüten ve yazan birçok kadına ışık tutuyor.
İklim krizinin kadınlar üzerinde orantısız bir etkisi olduğunu söylüyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
K.W. Pentagon, bu iklim terimini bir tehdit çarpanı olarak ortaya attı ve tabii ki ulusal güvenliği düşünüyorlardı. Ancak iklimin, toplumda mevcut olan tüm çatlakların, dengesizliklerin veya adaletsizliklerin bir çarpanı olduğu konusunda çok yararlı bir çerçeve sunduğunu düşünüyorum.
İklim krizinin nedenleri toplumsal cinsiyetten bağımsız düşünülemez, diğer şeylerin yanı sıra patriyarkaya dayanır. Bu krizin etkileri de toplumsal cinsiyetten bağımsız değildir, çünkü kadınlar ve kız çocukları çeşitli şekillerde köşeye sıkışmıştır. Aşırı hava olayları, çocuk yaşta evlilikle, seks kaçakçılığıyla, aile içi şiddetle ilintilidir, toplumda zaten mevcut olan tüm bu sorunları daha da derinleştirir.
İklim değişikliği ve patriyarka arasındaki ilişkiyi biraz daha açar mısınız?
K.W. İklim değişikliğinin nedeni sera gazı emisyonlarıdır. Ama bana göre soru şu ki, neden bu kadar bol miktarda emisyona sahibiz ve neden onları dizginlemek bu kadar zor oldu? Ve bu soruları sormaya başladığımızda, kendimizi hiyerarşiye, kontrole, sömürüye dayanan ve açıkçası, nispeten dar bir grupla karar alan bir sistemle karşı karşıya buluyoruz. Ve kadınlar, içinde bulunduğumuz statükoyu şekillendiren karar mekanizmasının neredeyse hiçbir noktasında olmadılar. Aynı şey beyaz olmayan insanlar için de geçerli, yerli halklar için de.
Toplumsal cinsiyet iklim çözümleriyle nasıl bağlantılı?
K.W. Dünyanın her yerinde yenilenebilir tarıma ihtiyacımız var. Yüzde 100 temiz bir elektrik sistemine ihtiyacımız var, fosil yakıt kullanmayan araçlara ihtiyacımız var. Bunların hepsine elbette ihtiyacımız var. Ama bazen bazı değerleri gözden kaçırdığımızı düşünüyorum. Çünkü sadece sıfır emisyonlu bir gelecek inşa etmeye çalışmıyoruz, değil mi? Birlikte gelişebileceğimiz bir gelecek inşa etmeye çalışıyoruz.
Ve bana göre, patriyarka temelde bazı insanların diğer insanlar pahasına gelişmesine dayanır. Ve elbette, aynı şey beyaz üstünlüğü için de geçerlidir. Bu iki olguyu ele almak, iklim çalışmasının merkezinde yer alır.
İklim liderliğinde kadınların önemini açıklayabilir misiniz?
K.W. Penobscot Nation’dan yerli bir avukat, aktivist ve yazar olan Sherri Mitchell, ‘kadınsı’ olandan kalp merkezli bilgelik, eril olandan da dünyadaki eylem olarak bahseder.
İklim krizini ele almak ve gerçekten hayat veren bir gelecek inşa etmek için yapılması gerekenleri düşündüğümüzde, bu, temel bir yeniden yönelim gerektirecektir. Cinsiyet kimliğinden bağımsız olarak, bu dişil alemin içine giren işbirliği, bağlantı, şefkat, yaratıcılığa ihtiyaç var.
New York Times’da yer alan söyleşinin devamına buradan ulaşabilirsiniz.