Close Menu
  • Eşitlik
  • Barış ve Güvenlik
  • Siyaset
  • Adalet
  • Emek
  • Kültür-Sanat
  • Ekoloji
  • Bülten Üyeliği
  • Podcast
  • english
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube TikTok Telegram
Hakkımızda
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu
Facebook X (Twitter) Instagram YouTube TikTok Telegram
  • Eşitlik

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

    8 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarsız Bütçe

    9 Aralık 2024

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Hareketinde Erkeklerin Rolü

    25 Kasım 2024
  • Barış ve Güvenlik

    Barış Savunucusu Jimmy Carter Hayatını Kaybetti

    30 Aralık 2024

    Nimet Nimettir!

    24 Aralık 2024

    Rahibeler, Mızıkçı Kabadayılar, Kayyımlar

    23 Aralık 2024

    Barış ve Huzur İçinde Yaşamak İstiyoruz!

    23 Aralık 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Siyaset

    Yerel Demokrasi İçin İş Birliği Çağrısı

    12 Ocak 2025

    Bakanlık: Kreşleri Kapatın CHP: Hodri Meydan; Gelin Kapatın

    26 Kasım 2024

    CHP Kadın Çalıştayı: Çare Eşitlikte

    25 Kasım 2024

    Trump ve Adamları

    18 Kasım 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Adalet

    Pınar Selek:Feminizm Olmadan Faşizmi Aşamayız

    3 Şubat 2025

    AİHM’den Fransa’ya Kınama: Seks Evlilik Yükümlülüğü Değildir

    27 Ocak 2025

    Gisèle Pelicot: Kimin Utanması Gerektiğini Dünyaya Gösteren Kadın

    24 Aralık 2024

    Narin Cinayeti Araştırma Önergesi İktidar Partileri Tarafından Reddedildi

    4 Ekim 2024

    2024 Hrant Dink Ödülleri Kadın Hakları Mücadelesine

    23 Eylül 2024
  • Emek

    Türkiye: Çalışan Kadınlar İçin En Kötü Ülke

    24 Nisan 2025

    DİSK:Greve Çıkalım. Hayatı durduralım.

    9 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Polonez İşçileri Kazandı:Birleşen İşçiler Asla Yenilmez

    7 Ocak 2025

    Bedeni Hür Kadın Öğretmenler

    20 Ekim 2024
  • Kültür-Sanat

    Dünyaca Ünlü Kemancı Ayla Erduran’ın Ardından

    12 Ocak 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Viyana Filarmoni İlk Kez Bir Kadının Bestesine Yer Verdi

    5 Ocak 2025

    Demet Değil Mehmet Olsaydım İşim Daha Kolay Olacaktı

    9 Aralık 2024

    Oya Baydar: Hak Mücadelesiyle Geçen Bir Hayat

    2 Aralık 2024
  • Ekoloji
  • Podcast
  • English
Hakkımızda
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu

Korona Zamanında Kadın, Barış, Güvenlik

8 Ekim 2020 Dayanışma
Facebook Twitter WhatsApp Email

London School of Economics (LSE) bünyesindeki Kadın Barış ve Güvenlik Merkezi’nin direktörü Sanam Naraghi Anderlini’nin COVID-19’un toplumsal cinsiyet temelli sonuçları ve Kadın, Barış, Güvenlik gündemine odaklanan makalesini Türkçeye çevirdik.

2020 Kadın, Barış ve Güvenlik gündemi için her zaman büyük bir yıl olacaktı. Kadınları küresel barış ve güvenlik gündeminin merkezi ve önüne koyan on Birleşmiş Milletler (BM) kararından ilki olan BM Güvenlik Konseyi’nin 1325 sayılı kararını kabul etmesinin; diplomasi ve kalkınma uygulamalarında -yavaşça da olsa- gelişen akademik burs ve ilerlemenin aktivizm ve savunuculuğunun; kadınların barış süreçlerine sistematik katılımı için geçici uygulamalara karşı programlamada krizlere müdahale ve cinsiyete duyarlılığın toplumsal cinsiyetlendirilmiş analizlerini alma mücadelesinin; ve kavramlarının özüne dair kadınların sunabileceği farklı bakış açıları, yeniden tanımlamaları ve öncelikleri büyütmenin yirminci yılıydı.

Yeni yıl ile birlikte koronavirüs salgını da geldi.  Bizi kıtalar boyunca yutarak, yalnızca etkinliklerin iptalini ve faaliyetlerdeki durgunluğu zorlamakla kalmayıp, aynı zamanda insani yardım çabalarının önceliklendirilmesini de zorladığı için, birçok kişi Kadın, Barış ve Güvenlik çalışmasının korona zamanında alaka düzeyini sorgulayabilir.

İlginç bir şekilde, çok yönlü güvenlik boyutları ile bu salgın, Kadın, Barış ve Güvenlik gündeminin çağdaş küresel barış ve güvenlik zorlukları karşısındaki merkeziyetini ve önsezisini gösteriyor. 2000 yılında, kadın hakları ve barış aktivistlerinin küresel bir hareketi BM Güvenlik Konseyi’ni 1325 Sayılı Kararının uygulanması için harekete geçtiğinde, gerekçeleri açıktı. Bosna Savaşı ve Ruanda Soykırımı, mevcut küresel barış ve güvenlik sistemlerinin, ortaya çıkan iç ve uluslar ötesi savaşların üstesinden gelme konusundaki yetersizliğini gösterdi. Yükselen küresel organize suç saltanatı, doğal kaynaklar için iklim kaynaklı mücadeleler ve diğer ‘geleneksel olmayan tehditler’ ufukta beliriyordu. Antiretroviral ilaçların ortaya çıkmasından önce, HIV / AIDS gibi hastalıklar ve bunların toplumların sosyal ve ekonomik dokusuna getirebileceği yıkım bu tehditler arasında en başta geliyordu.

Güvenlik Konseyi’nin metni bu konuların çoğunu ayrıntılı olarak yansıtmayabilir, ancak insan merkezli ve cinsiyet temelli bir mercek olan insan güvenliği çağrısında bulunurken, geliştirilen çözüm ve gündem, çağdaş küresel barış ve güvenlik sorunlarını anlamak ve bunlarla mücadele etmek için gereken paradigma değişikliğini getirir.  Kadın, Barış ve Güvenlik topluluğu tarafından çokça ele alınan konular, bu salgınla da derinden ilgilidir.

Toplumsal Cinsiyet İçeren Analiz

Pragmatik olarak konuşursak, Kadın, Barış ve Güvenlik gündemi, krizlerin nedenleri ve sonuçlarının toplumsal cinsiyetlendirilmiş bir analizi ve paydaşların, aktörlerin haritalanması çağrısında bulunuyor. Bu analiz, yeterli hazırlık, hafifletme, müdahale ve krizlerden kurtulmanın sağlanması için çok önemlidir. Salgınla da derinden ilgilidir.

Cinsiyete göre ayrılmış veriler, virüsün etkisini anlamak için çok önemli. Şimdiye kadar Çin, İtalya, Güney Kore ve İran’dan gelen veriler erkek ve kadın ölümleri arasında büyük bir fark olduğunu ortaya koyuyor.  Güney Kore’de kadınlar erkeklerden daha fazla hastalığa yakalansa da daha fazla erkek ölüyor. İtalya’da hayatını kaybedenlerin yüzde 80’i erkekti. Çin’in Hastalık Kontrol Merkezi’nden yapılan araştırmalar, Çin’de (Şubat 2020’ye kadar) hayatını kaybedenlerin yüzde 64’ünün erkek olduğunu gösteriyor.

Tıp uzmanlarına göre nedenler tamamen net değil.  Şimdiye kadarki hipotezler, iki faktöre, yaşam tarzı ve biyolojiye işaret ediyor, ancak mevcut cinsiyete göre ayrıştırılmış veriler tamamlanıncaya kadar burada biraz dikkatli olunmalı.

Yaşam tarzları açısından, erkekler sigara içenlerin çoğunluğunu oluşturuyor ve ilgili hastalıklara kadınlardan daha yatkın. Aynı zamanda, Washington Post’un bildirdiği gibi, biyolojik boyutlar dikkate değer:

“Yıllar boyunca süren araştırmalar, kadınların genellikle erkeklerden daha güçlü bağışıklık sistemlerine sahip olduklarını ve enfeksiyonları daha iyi savuşturabildiklerini buldu. Human Genomics dergisinde yakın zamanda yapılan bir araştırmaya göre, X kromozomu çok sayıda bağışıklık ile ilgili gen içerir ve kadınlarda bunlardan iki tane olduğu için hastalıkla savaşmada avantaj elde eder.”

Cinsiyet bazlı analiz, uzun vadede hastalıkların önlenmesi ve hafifletilmesi için de yararlı.  Belki de bunun için hala zaman ve erkeklere uygun hale getirilmiş mesajlaşma geliştirme ihtiyacı var. Bu istatistikler aynı zamanda gerekli müdahale ve kurtarma stratejilerini de içermeli.  Kriz sonucunda kadınların yeni aile reisinin olduğu hanelerin veya daha yüksek oranda yalnız yaşayan yaşlı kadınların ortaya çıkması ihtimali, derin sosyo-ekonomik sonuçlara işaret ediyor. Daha uzun vadeli ve güvensizliği azaltan senaryoların dikkate alınması gerekiyor.

Toplumsal cinsiyet hassasiyeti -yerleşmiş politikalarda erkek ve kadın için farklı sonuçların anlaşılması- da ayrıca bu konuyla ilgili. Yakın vadede, evde karantina ve çalışma kuralları yürürlüğe girdikçe, temel hizmetlere dahil olan kadınlar veya çiftler için çocuk bakımının olmaması önemli bir sorun. Kim evde kalıyor? Ya bir ebeveyn virüsü kaparsa? Stresi arttırmak ve onları engellemek yerine insanlara olanak sağlamak ve onlara yardımcı olmak için hangi destek sistemleri uygulanabilir ve olmalı?

Diğer kriz koşullarında olduğu gibi, erkeklerin kadına yönelik şiddet uygulama risklerinin, işsizliğin ve sıkışık yaşam koşullarının stresiyle artacağını öngörmeli ve varsaymalıyız.

Çin’de, karantinanın doruğunda, evde yaşanan şiddete ilişkin kadın sığınma evlerine yapılan çağrılarda üç kat artış oldu. Halihazırda istismarcı ilişkiler içinde olanlar için, özellikle karantina ve kilitlenmeler uzun vadeli ise veya bu arada işsiz kalırlarsa, vahim bir durum yaratıyor. Bu da barınakların açık ve insanları kabul edebilecek durumda olmasını sağlama seçeneği içeren müdahale gerektiriyor. Tacizci olan erkek ve kadınları hedef alan doğrudan etkileşim ve mesajlaşma gibi diğer stratejiler de şiddeti önlemek ve sonuçları konusunda onları uyarmak açısından önemli.

Dünyadaki Çatışmalar Devam Ediyor

İkinci olarak, gelişmekte olan hikayenin politik ve jeopolitik bir boyutu var. DAIŞ, destekçilerine evde kalmalarını emredip, Suudiler hava yolculuğunu kısıtlamış olsa da, Husi güçleri değerli bir zemin elde ederken Suudiler Yemen’de hala hava bombardımanları yapıyor. Suriye’de Rus ve Türk temsilcileri hala savaşıyor. Libya’daki dağılmış devlet daha da dağılmaya devam ediyor. Bir çok endüstri duraklarken, savaşın da duraklayacağı açık olabilirdi. Koronavirüs, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 23 Mart’ta yaptığı gibi, küresel olarak acil ateşkes çağrısı vesilesiyle şiddeti kontrol altına almak için etkili bir katalizör olmalı ve olabilir.

Geçmişte kıtlıklar ve diğer salgınlar, insani yardımın geçişini sağlamak için ateşkeslere yol açtı. Benzer şekilde, korona ile ilgili yardım artık savaşı durdurmak için bir teşvik olabilir. Bölgeler arasında yardım sağlanması ve işbirliği ihtiyacı, ilişkileri insanlaştırmaya ve daha sürdürülebilir barışı izlemek için güven oluşturmaya yardımcı olabilir.

Suriyeli ve Yemenli kadın barış inşacıları zaten bu tür önlemleri savunuyor. Ancak büyük güçler kendi iç zorlukları ve kapanışları ile ilgilenirken, çok azı dünyada devam eden çatışmalara dikkat ediyor. Kadın barış inşacıları az olanlar arasında. Onlar bize şiddet devam ederse ve yerinden edilenlerin güvenli barınağı olmayıp göç etmek zorunda kalırlarsa, virüsün taşınıp yayılacağını hatırlatıyorlar.

İnsani yardım topluluğu, Bangladeş’teki milyonlarca Rohingya mültecisi ya da bombalanmış binalar ve zeytinliklere sığınan yerlerinden edilmiş Suriyeliler gibi, koronavirüsü savaştan etkilenen ortamlarda kontrol altına alma göreviyle karşı karşıya. BM Mülteci Ajansı, DSÖ ve diğer kurumlar etkiyi hazırlamak ve hafifletmek için ellerinden geleni yapıyorlar, ancak bu ortamlarda temel sağlık ve hijyen bakımının olmaması ve mülteci veya ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin yoğunluğu göz önüne alındığında, kriz bu nüfusu daha yıkıcı sonuçlar ile vuracak. Erişim olsa bile, koronayı önleme mesajlarının bağlamsallaştırılması lazım. Sabun veya su yoksa ellerini su ve sabunla yıkamalarını söylemenin bir anlamı yok.  İnsanlar, virüsün kaynağının büyücülüğün veya azınlık gruplarının olduğuna inanıyorlarsa, sosyal mesafeyi ve hijyen mesajlarını etkili olacak, zarar vermeyecek ve suçlananlara verilen zararı azaltmaya yardımcı olacak şekilde çerçevelemek yerel kültürel bilgi gerektiriyor.

Kadınların katılımı

Bu, Kadın, Barış, Güvenlik  gündemine üçüncü bir boyut; çatışmanın önlenmesi, çözümü ve barışın inşasında kadınların katılımını ve eylemliliğini destekleme çağrısı getiriyor. Çatışmalarda olduğu gibi, bu salgın sırasında, hükümetlerin bunalmış olduğu veya ihtiyaç duyulan bakımı sağlayamadığı yerlerde, yerel vatandaşlar, çoğu zaman kadınlar, bu krizin ön saflarında yer alıyor.  Bu, savaş bölgelerinde genellikle görünmez olan ilk müdahaleciler ve barışı inşa edenler olan ve 1990’larda BM Güvenlik Konseyi’nin 1325. Kararının ruhu ve ilham kaynağı olan kadınların deneyimlerini yansıtıyor.

Kadınlar, küresel sağlık hizmetleri iş gücünün sadece % 70’ini oluşturmakla kalmıyor, aynı zamanda toplumsal hizmet ve sivil toplum sektörlerine de hakim olup, tehditlere de karşı çıkıyorlar.  Örneğin Irak’ta, öğretmen, barış inşacısı ve Ferdows Vakfı’nın kurucusu Fatima Al Bahadly, toplulukta farkındalık yaratma ve korona ile ilgilenme sorumluluğunu yönetiyor.

Bahadly, 20 yılını savaşların, yaptırımların, işgallerin ve şiddet yanlısı aşırılık yanlılarının etkilerini irdelemeye harcadı. Devlet ve gölge devletten gelen tehdit ve suçlamalara rağmen ısrar etti.  Korona yayılmaya başlarken Fatima ve ekibi zaten örgütlenmiş, harekete geçmiş ve toplumlarına hizmet ediyordu.

Fatima yalnız değil. Liberya’da, 2003 yılındaki kadın barış hareketinin emektarlarından biri olan Cerue Garlo, topluluk radyosunda halka açık uyarı ve hijyen mesajlarıyla yaklaşan koronavirüs tehdidiyle mücadele etmeye hazırlanıyor.

Food for Humanity Vakfı’nın kurucusu ve kapsayıcı barış görüşmelerinin savunucusu olan Muna Luqman, Yemen’de de barış inşası çalışmalarını koronayı hafifletmeye yönlendiriyor.

Her duruma, benzersiz bir dizi beceri ve kaynak getiriyorlar. Korkuları yatıştırmada ve pratik çözümler bulmada, topluluk oluşturmada ve en savunmasızlara ulaşmada, insanlara bu pandeminin cinsiyetli yönlerini hatırlatmada, farkındalık yaratmada ve kadına yönelik şiddetin artmasını önlemek için çalışmakta uzmanlar. Ayrıca ortaya çıkabilecek ırkçılık ve nefrete duyarlılar. Yerel ağlar ve yapılar kurdular ve insanlar ve yetkililer arasında erişim ve güvene sahipler. Yerel bağlamlara ve kültürlere aşinalıkları göz önüne alındığında, hem çevrimiçi platformlar hem de yerel medya aracılığıyla mesajları yerel izleyicilerine uyarlayabilirler. Bu yerel aktörler, müdahale ve iyileştirme süreci için çok önemli. Bilgileri diğer müdahaleler için danışma sunabilir ve müdahaleleri iyileştirebilir. Bu nedenle, her bir bağlamın değerlendirilmesine, karar vermeye, müdahalelerin tasarlanmasına ve sunulmasına katılımları ve dahil edilmeleri çok önemlidir.

Siyasette kadınlar

Barış, Kadın ve Güvenlik gündemi aynı zamanda kadınların siyasete ve barış ve güvenlik meselelerine daha fazla katılımını gerektirmekte. Korona krizi bu çağrının önemini ortaya koyuyor.

Avustralya’da çevrimiçi bir haber sitesi olan Women’s Agenda için yazan Jessie Tu “Dünyanın her yerinde insanların her zamankinden daha fazla güçlü ve ilham verici liderlik aradığını” söylüyor. “Üç inanılmaz başbakan, bu salgın sırasında özellikle yüreklendirici ve mükemmel bir kararlılık gösteriyor. Ha, ve onlar sadece kadın” diye yazıyor.

Norveç ve Almanya’dan İzlanda, Yeni Zelanda ve Kolombiya’ya kadar, ulusal ve bölgesel düzeydeki kadın liderlerin şefkat ve empati ile proaktif, önleyici tedbirleri ilk alanların olması dikkat çekici. Bu kadınlar, virüsün yayılmasını azaltmak için çevreleme politikaları, sağlık ve sosyal refah için önemli bütçe tahsisleri ve ekonomik zorlukları azaltmak için kapsamlı mali paketler getiren ilk liderler oldu.

Finlandiya Başbakanı Sanna Marin, ülkenin ilaç ve tıbbi ekipman üretimini kontrol altına almak ve koronavirüsle mücadelede kullanmak için bir Acil Durum Yetkileri Yasası tetikledi. Norveçli Erna Solberg, çocukların sorularını yanıtlamaları ve korkularını yatıştırmaları için bir basın toplantısı düzenledi.

Kolombiya’da, Bogota Belediye Başkanı Claudia Lopez, Güney Amerika’nın önde gelen isimlerinden biri haline geldi. Sosyal izolasyon politikaları başlattı, şehre seyahatleri kısıtladı ve toplu taşımadaki tıkanıklığı azaltmak ve solunum yolu hastalıklarını azaltmak için hava kalitesini iyileştirmek için Bogota’nın bisiklet yollarını genişletti.

Barış için güvenliği ve kaynakları yeniden tanımlama

Barışı inşa eden kadınlar, insan hakları savunucuları, feminist aktivistler ve akademisyenler, insan güvenliği yaklaşımlarını savunurken aşırı derecede militarizasyona bağımlı olan geleneksel devlet ve ulusal güvenlik kavramlarına meydan okumanın ön saflarında yer alıyorlar.

Kadın, Barış, Güvenlik gündeminin bir uzantısı olarak “feminist dış politikanın” yakın zamanda yükselişi, bu fikirlerin bazılarını yakaladı.

Ancak Kadın, Barış, Güvenlik gündemi, sadece statükodaki eşit haklarla ilgili değil. Güvenlik kavramlarında dönüştürücü eşitlik ve paradigmatik değişim çağrısında bulunuyor. “Bizi güvende hissettiren nedir? … Geleneksel ulusal güvenlik kavramlarının hayatlarımızla nasıl bir ilişkisi var?” gibi sorular soruyor. Ulusal güvenlik söylemini yeni gerçeklerle uyumlu hale getirmek için demokratikleştirmenin bir yolu .

Bu tartışmalar, halkın refahını ulusal güvenliğin merkezine koyan öncelikler, değerler, kaynak tahsisi ve beceri setlerinde önemli değişikliklere işaret etmekte. Burada pandemi ve geleneksel Kadın, Barış, Güvenlik gündemi birleşiyor.

Korona, devletlerimizin çürümüş halini gözler önüne seriyor. Kırk yıldır ekonomik olarak sağlık, eğitim ve sosyal refah sistemlerimizin “küçük hükümet” ve özelleştirme büyüsü adına yok edildiğine tanık olduk. Kamu hizmetini küçümsedik ve özel serveti gereğinden fazla değerlendirdik.

Bu arada, 11 Eylül’den bu yana, güvenlikleştirilmiş ve askerileştirilmiş toplumların içine dalmış durumdayız. Ulusal güvenliğin tanrıları asla sorgulanamıyor. Bütçeleri sınırsızken, sosyal refah için olanlar inceliyor. Yine de korona salgınının bu mükemmel ve korkunç fırtınasında, ordu ve onların yüksek teknoloji ekipmanı, bu tehdide karşı cephe mücadelesi ile alakasız. Bu mücadelede savaşanlar doktorlarımız, hemşirelerimiz ve bakıcılarımızdır. Yine de kaynaklardaki boşluk ürpertici. Örneğin, Mart ayı ortasında pandemi dünya haberlerine hakim olurken, Pentagon 844 milyon sterlinlik hipersonik, insansız füzesini ortaya çıkardı.

Aynı zamanda, ABD federal hükümeti, hastaları tedavi eden sağlık çalışanları için yeterli maske üretemedi veya sağlayamadı. Bu, fiili finanse edilmemiş ulusal güvenlik ihtiyaçları ile aşırı kaynaklara sahip hayali olanlar arasındaki uçurumun çarpıcı bir örneği. Aynı anda ironi açısından da zengin, çünkü savaş retoriği kullanılsa da, ancak savaşlarla saldırgan veya savunmaya adanmış aciliyet veya kaynakların hiçbiri bu gerçek tehditle savaşmak için kullanılmıyor.

Salgın ayrıca, sağlık, eğitim ve kamu altyapılarına yatırım yapılması çağrısında bulunurken, balonlaşan askeri bütçelere ve sonsuz savaşların maliyeti ve katliamına yönelik eleştirileri yeniden canlandırıyor.

Sağlık sistemlerimizi harap ettiğinden ve hükümetler, sonuçta ortaya çıkan ekonomik ve sosyal yıkımı durdurmak için yarıştıkça, bu sorular daha da geçerli. Savunma bütçeleri, ön saflardaki sağlık sistemi ve işsizleri desteklemek için talep edilecek ve yeniden tahsis edilecek mi? Diğer hizmetler kesilirken bunlar bozulmadan kalacak mı? Neden silahlar ve askeri teçhizat bolluğu içindeyiz ama sağlık görevlileri ve maskeler konusunda eksiğimiz var?

Korona insanlık için bir uyarı atışı ise, küreselleşip kentleştikçe yeni kuvvetli ve ölümcül virüs türlerinin riskinin artacağı sinyalini veriyor. Bu arada, iklim değişikliğinin ve aşırı hava koşullarının etkisi de bize yine de tesir edecek. Bu güvenlik sorunlarının kitle imha silahlarına ihtiyacı yok. Sağlık ve sosyal refah sistemlerimizden, yeniden canlandırılmış sivil toplum ve bu risklerle başa çıkabilen ve bunları hafifletebilen toplum kuruluşlarına kadar uzanan insan güvenliği önceliklerine yatırım yapmayı gerektiriyor.

Bu aynı anda kamu hizmetini yeniden tasarlamanın zamanı. Askerlik hizmeti yerine ulusal sosyal hizmet kurabilir, böylece gelecek nesillerin acil durum müdahalelerinden sağlık hizmetlerinin sağlanmasına kadar çeşitli becerilere sahip olmasını sağlayabiliriz. Esnek ve çevik, ancak aynı zamanda dirençli olmalıyız.

Sri Lankalı barış inşacısı Visaka Dharmadasa’nın söylediği gibi
“hükümetlerin can almaya bu kadar çok önem vermeyi bırakıp hayat kurtarmaya odaklanmasının zamanı geldi.”  Korona salgınıyla mücadelede amaç budur. Ne de olsa, söylenen ve yapılan, aynı zamanda Kadın, Barış, Güvenlik gündeminin de özüdür.

 

İlgili Makaleler

How Gen Z students are leading transnational resistance

24 Haziran 2025

Mutlu Ülkelerin Sırrı Ne?

27 Nisan 2025

Labor’s Role in the Fight for Turkish Democracy

22 Nisan 2025

Uncanny: From Virality to Misinformation, AI Visuals on Social Media

21 Nisan 2025

Comments are closed.

© 2025 Her Hakkı Saklıdır.
  • Eşitlik

    8 Mart Dünya Kadınlar Günü Kutlu Olsun

    8 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarsız Bütçe

    9 Aralık 2024

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Hareketinde Erkeklerin Rolü

    25 Kasım 2024
  • Barış ve Güvenlik

    Barış Savunucusu Jimmy Carter Hayatını Kaybetti

    30 Aralık 2024

    Nimet Nimettir!

    24 Aralık 2024

    Rahibeler, Mızıkçı Kabadayılar, Kayyımlar

    23 Aralık 2024

    Barış ve Huzur İçinde Yaşamak İstiyoruz!

    23 Aralık 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Siyaset

    Yerel Demokrasi İçin İş Birliği Çağrısı

    12 Ocak 2025

    Bakanlık: Kreşleri Kapatın CHP: Hodri Meydan; Gelin Kapatın

    26 Kasım 2024

    CHP Kadın Çalıştayı: Çare Eşitlikte

    25 Kasım 2024

    Trump ve Adamları

    18 Kasım 2024

    Kadınlar Tepkili: Hayatlarımıza, Haklarımıza, Hayallerimize Kayyım Atayamayacaksınız!

    10 Kasım 2024
  • Adalet

    Pınar Selek:Feminizm Olmadan Faşizmi Aşamayız

    3 Şubat 2025

    AİHM’den Fransa’ya Kınama: Seks Evlilik Yükümlülüğü Değildir

    27 Ocak 2025

    Gisèle Pelicot: Kimin Utanması Gerektiğini Dünyaya Gösteren Kadın

    24 Aralık 2024

    Narin Cinayeti Araştırma Önergesi İktidar Partileri Tarafından Reddedildi

    4 Ekim 2024

    2024 Hrant Dink Ödülleri Kadın Hakları Mücadelesine

    23 Eylül 2024
  • Emek

    Türkiye: Çalışan Kadınlar İçin En Kötü Ülke

    24 Nisan 2025

    DİSK:Greve Çıkalım. Hayatı durduralım.

    9 Mart 2025

    Yasaklamalara Rağmen Kadınlar Bizi Feminist Gece Yürüyüşü’ne Çağırıyor

    8 Mart 2025

    Polonez İşçileri Kazandı:Birleşen İşçiler Asla Yenilmez

    7 Ocak 2025

    Bedeni Hür Kadın Öğretmenler

    20 Ekim 2024
  • Kültür-Sanat

    Dünyaca Ünlü Kemancı Ayla Erduran’ın Ardından

    12 Ocak 2025

    Çin’de Feminist Komedi: “Her Story” ve Kadınların Mücadelesi

    5 Ocak 2025

    Viyana Filarmoni İlk Kez Bir Kadının Bestesine Yer Verdi

    5 Ocak 2025

    Demet Değil Mehmet Olsaydım İşim Daha Kolay Olacaktı

    9 Aralık 2024

    Oya Baydar: Hak Mücadelesiyle Geçen Bir Hayat

    2 Aralık 2024
  • Ekoloji
  • Podcast
  • English

Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.