Simone Biles, tartışmasız tüm zamanların en iyi jimnastikçisi ve bugüne kadar kadın sporculara dayatılan düzenin bundan sonra aynı şekilde devam etmesi gerekmediğini göstererek, sporda kadının gücünü yeniden tanımlıyor.
Görsel: Getty Images
Lindsay Crouse / New York Yimes
2021 Olimpiyatları başlarken, 1996’da Amerikan Olimpiyat jimnastikçilerini izleyen 12 yaşındaki halim sık sık gözümün önüne geldi. Atlanta Games, binbir mücadeleye zafere koştu. O kızlar yaş olarak benden biraz büyüktü ama küçük görünüyorlardı. Kaslarının derilerinin altında hareket ettiğini görülebiliyordu.
Onları hayranlıkla izlerdim. Ama şimdi onları düşününce, üzülüyorum. Amerika alkış tutarken onlar kendilerine zarar veriyorlardı.
Dominique Moceanu yarışma döneminde günde 900 kalori ile sınırlı olduğunu ve Atlanta’da bir keresinde kaval kemiği kırıkken yarıştığını söylemiş, Kerri Strug ise engelli koşusunu yırtık ayak bileğiyle kutlamıştı. Madalyalarını almak için podyuma çıktıklarında, kızlar bir asker ciddiyetiyle yan yana dizilmişlerdi. O zamanlar benim gibi kızlara verilen mesaj açıktı: En iyi olmanın bir bedeli var.
Jimnastik, tarihsel olarak güzel ve genç kız sporcuların ödüllendirildiği belirli bir tür kadınlık temsilinin vitrini olagelmiştir. Kazandığında içtenlikle gülen ve şikayet etmeyen uyumlu sporcular… Ve istismar vakalarının sıklıkla yaşandığı bir spor dalı olan jimnastik, sıra dışı genç kızların büyüdülerinde başına geleceklerin ön gösterimidir. Yaş aldıklarında gözden çıkarılmayla yüzleşirler.
12 yaşında bir çocuğun, evde Simone Biles’in matı üzerindeki hakimiyetini izlerken hayal etmek güzel. ABD ulusal şampiyonu Biles, tartışmasız tüm zamanların en iyi jimnastikçisi ve bugüne kadar süregelen düzenin bundan sonra da aynı şekilde devam etmesi gerekmediğini gösteriyor.
Oy verecek yaşa geldiğinizde, yaşlı kabul edildiğiniz bir spor dalında, o 24 yaşında ve formunun zirvesinde. Biles, Amerika’nın en popüler kadın sporlarından biri olarak kabul edilen jimnastikte, ergenlik öncesi bir kız çocuğu olarak değil de atletik bir genç kadın olarak yeni bir model oluşturuyor. Kendisi sadece iyi değil, hiç olmadığı kadar iyi. Ve harika vakit geçiriyor gibi görünüyor.
Instagram’da pizza yerkenki fotoğraflarını, mayolarını ve erkek arkadaşlarını da paylaşıyor. Tüm zamanların en iyisi anlamına gelen keçi sembolünün olduğu taşlı jimnastik mayosu giyebiliyor. İdeal kadın stereotiplerine karşı çıkmakla kalmıyor, başarılı olmak için ne yapmak gerektiğine ve nasıl görünmek gerektiğine dair dayatılan sağlıksız fikirleri de ortadan kaldırıyor. Sporda kadın gücünün yeniden tanımlanmasına yardımcı oluyor.
“Yapamayacakları, yeterince iyi olmadıkları ya da bedenlerinin uygun olmadığı söylenen pek çok çocuğun gözünü açtı” diyor Fransa adına 1996 Olimpiyatları’nda yarışan koçu Cecile Landi.
Biles, jimnastiğin yere göğe sığmayan zirvelerine ulaşmak için gereken daha önce gördüğümüz her şeyden farklı olan bir mesaj gönderiyor. Landi, “Ben bir atletken durum böyle değildi” diyor. “Bana bir erkek arkadaşım olmaması gerektiği söylendi, kurabiye veya o tarz şeyler yememem gerekiyordu. Bence, Biles, herkese hem aile ve arkadaşlarımızla margarita içebileceğimizi hem de tüm zamanların en iyi jimnastikçisi olabileceğimizi gösteriyor.”
Jimnastikçilerin olimpiyatlarda başarılı olmak için sonuna kadar gidebilmelerine şaşırmamak gerek. Televizyonda en çok izlenen spor müsabakalarından biri olduğu hiç şüphesiz ve bu da olimpiyatları dünyanın en popüler ve görünür kadın sporlarından biri yapıyor. Ancak, sporcuların sponsorlukları ve en çok izlenilen saatte televizyonda görünme fırsatları sadece dört yılda bir gerçekleşiyor. Ve çoğu erkek egemen sporlarda olduğu gibi güçlü bir profesyonel ligin olmamasından ötürü, elde ettikleri kazanç çoğunlukla bu kısa süreli görünürlüğe bağlı.
Biles’ın stratejisi sonuna kadar gitmeyi reddetmek oldu. “Günün sonunda ben de senin gibiyim,” dedikten, sonra ABD çapında yedinci rekorunu kırdı. “Mümkün olduğunca normal olmak istiyorum.” Bu yaklaşım, Biles’in jimnastikteki en uzun saltanatlardan birini sürdürmesine yardımcı oldu. Göz önünde olmaya ve yoğun toplum baskısına rağmen, hem fiziksel gücünü hem de mükemmelliği konusundaki göreceli kayıtsızlığını korudu.
“Eğer normal olamayacağını hissetseydi, hala bunu yapıyor olacağını düşünmüyorum.” diyor Landi.
Bu, her jimnastikçinin, Biles kadar başarılı olabileceği anlamına gelmese de, nasıl başarılı olunabileceğine dair bir tahayyül sunuyor. Biles’ı bu yıl izlerken, kendi kurduğu takımında, mirasını daha kalıcı kılabileceği dönemin şimdi başladığını düşündüm. Bu, 20 yaşındaki jimnastikçi Jordan Chiles’i eğitmesindeki en belirgin neden olabilir.
Jimnastik kariyerinin büyük bir kısmında kaybeden tarafta olan Chiles, Biles ile antrenman yapmak için 2019’da Biles’in ailesinin sahip olduğu spor salonuna katıldı. Becerileri kadar kendine güvenini geliştirmek için de uğraştılar. “Bir süre önce, bu sporla tüm bağlarımı koparmak üzereydim, bu çılgınca duyuluyor ama kendimi ait hissetmiyordum” diyor Chiles. “Ama Simone gibi, sana buraya ait olduğunu söyleyebilecek birine sahip olmak fark yaratır.”
Haziran’daki ABD Jimnastik Şampiyonası’nda Biles, denge çubuğu performansını tamamladıktan sonra doğruca göz yaşları içindeki Chiles’e koştu. Şampiyonada üçüncü sırayı alan Chiles, jimnastik kariyerinin gidişatını değiştirmek üzere podyuma çıktı. “Burada olmayı hak ediyorsun. Çok çalıştın,” dedi Biles. “Devam edeceğiz ve denemelerde bunu tekrar başaracağız.”
27 Haziran’daki Olimpiyat denemelerinin sonunda, Tokyo takımı için Biles ve Chiles seçildi.