Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı almasının üzerinden bir yıl geçti. Bu 1 yılda sözleşmenin yürürlükte olmaması kadınlar ve kadın hareketi için ne anlama geldi? Kadın hakları örgütleri anlatıyor.

Türkiye, 20 Mart 2021 tarihinde “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen “Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nden Cumhurbaşkanlığı kararıyla çekildiğini duyurdu. Bu kararın üzerinden tam bir sene geçti.
Ekmek ve Gül’e konuşan kadın örgütleri, sözleşmenin yürürlükte olmayışının kadınlar için ne anlama geldiğini, kadın hareketinin İstanbul Sözleşmesi’nden neden vazgeçmediğini anlattı.
EŞİK Platformu adına Doç. Dr. Sevgi Uçan Çubukçu
“İstanbul Sözleşmesi kendinden daha büyük bir siyasi rejim tartışmasının da sembolü haline geldi: Eşitliğe dayalı bir demokrasi tercihi mi, yoksa totaliter ataerkil bir rejim mi? Siyasal iktidarın, toplumun ve en önemlisi kadınların taleplerine kulak tıkayarak yaptığı bu tercih ve yönelimleri, ne yazık ki uluslararası sistem içinde de demokrasiden uzaklaşmış bir Türkiye olarak prestij ve aslında güç kaybına uğramasına neden oldu. Zira tarihe ve uluslararası sisteme yön veren asıl dinamiklere baktığımızda görürüz ki, devletler ekonomik, jeopolitik, askeri vb. nedenlerden çok, demokratik değerler ve işleyişle güç ve prestij sahibidir.”
İktidarın bu siyasal tercihinin toplumsal karşılığı orta vadede ne olacaktı? Gördük ki, toplumun yüzde 90’ı kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önleyici nitelikteki bu çok önemli Sözleşme’den çıkılmasını istemiyordu. Toplumsal alanda özellikle EŞİK gibi kadın platformlarının, feministlerin ve elbette cinsiyetler arası eşitlik mücadelesi veren LGBTİ örgütleri, sendikalar, meslek odaları, yerel yönetimler, siyasi partiler vb. kesim ve tek tek yurttaşların Sözleşme’ye sahip çıkan kararlılığının bize anlattığı nokta: Bütün totaliter rejimlerdekine benzer biçimde, siyasal ve kamusal alanın yokluğuna rağmen, İstanbul Sözleşmesi için verdiği mücadele ile, kadın hareketinin Türkiye’nin en önemli demokratik toplumsal güçlerinin başında olduğudur.”
İstanbul Sözleşmesi’ni Uygula İstanbul Kampanyası adına İrem Gerkuş
Temelde “İstanbul Sözleşmesi’nden çekiliyoruz çünkü aile yapımızı tehdit ediyor ve LGBTİ+’ları meşrulaştırıyor, bize uygun değil” diyen hükümet yerli ve milli bir kadına şiddet yasası çıkarmanın peşinde. Bizim başından beri savunduğumuz ve İstanbul Sözleşmesi’nde de bahsedilen bütünlüklü, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini önüne alan yapıcı politikalar dışında bunun başka bir çözümü yok. Bu göstermelik adımlar atılırken bir yandan ekonomik krizin kadınlar üzerindeki yüküne dair sürdürülebilir hiçbir politika önermiyor. Yakın zamanda yine nafaka hakkımıza dair saldırılarla karşılaştık. Her güne kadın cinayeti haberleriyle uyanırken erkekleri cesaretlendirircesine şiddet faili erkeklere büyük ceza indirimleri uygulanıyor. Tüm bunları düşündüğümüzde birçok haksızlığı, eşitsizliği, ayrımcılığı, sömürüyü gündemimize alarak ve bunlarla mücadele ederek geçirdiğimiz bir yıl oldu. Bu şekilde de devam edecek, bu bir hayat mücadelesi. Sözleşmeden çıkılmış olabilir ama bu süreçteki kalabalığımız, dayanışmamız bizimle ve bu birlikteliği gördüğümüz için devam edebiliyor, bundan güç alıyoruz. Hayatlarımızdan, haklarımızdan, şiddetten uzak, özgür ve eşit yaşama arzumuzdan vazgeçmiyoruz.”
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adına Fidan Ataselim
“Pandemi ve İstanbul Sözleşmesi kararıyla birlikte şüpheli kadın ölümlerince ciddi artış yaşandı. Bu ölümlerdeki gerçekleri açığa çıkarma mücadelesi verirken bizleri siyasi iktidar sözleşmeden çekilme kararının ağırlığını hafifletmek için araştırma komisyonları kurdu, insan hakları eylem planı açıkladı, şimdi de yargıda reform yapacağını söylüyor. Danıştayda süren davalarımız olduğu için Savcı görüşleri ardından da umudumuz var. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmemeye devam edeceğiz. Daha örgütlü mücadelemizle tüm kadınlar ve LGBTİQ+’lar için eşit özgür yarınları birilerinden medet ummadan kendi ellerimizle kuracağız.”
Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu adına Canan Güllü
“Bu karar, kadın cinayeti sayılarının artmasına sebep olan bir geri çekilmedir. Örneğin, cinsel istismar davalarında karar verme süreçlerinin faillere yarayacak biçimde, davaların uzadığına tanıklık ediyoruz. Örneğin; kararın arkasından özellikle ilk aylarda kolluk kuvvetlerinin bu süreçte yasal mevzuattan da çekilindiği yönündeki davranış ve söylemi kadınların kolluk kuvvetlerine başvurmasının önüne kocaman bir engel olarak çıktı. Bizim acil yardım hattını arayan mağdur sayısında düşüşler meydana geldi ve yine İstanbul Sözleşmesinden çekilmiş olmak kadınların şiddet karşısında güvencesiz bir ortamda kalmasını sebep oldu.
Diğer yandan ise bu 1 sene içinde sözleşmenin toplumdaki bilinirliği yüzde 6’dan yüzde 66 oranına çıktı. İş dünyası sözleşmeyi savunmaya başladı, 220 kişi Danıştaya dava açtı. Sahada yerelden politika üretmeye başladık. 47 belediye ile İstanbul Sözleşmesinin uygulanabilirliği için toplumsal cinsiyet eğitimleri vermeye, danışma merkezleri açmaya ve yerel eşitlik eylem planları ile sahada politikasız iktidarın açıklarını kapatmaya çalışıyoruz.”
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı adına Selime Büyükgöze
DW Türkçe’den Burcu Karakaş’a konuşan Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü Selime Büyükgöze’ye göre ise İstanbul Sözleşmesi’nden fiili olarak çekilmek ve çekilme sürecinde kamuoyunda yürütülen tartışmalar kadınların şiddetle mücadele mekanizmalarına olan güvenini daha da azalttı:
“Bu güvensizliği, başta kolluk ve bazı resmî kurumlarda 6284 Sayılı Kanun yokmuş gibi davranılması da perçinledi.”
Kaynak: Ekmek ve Gül, DW Türkçe