Prof. Dr. Gülnur Tumbat, Tumbat, Asya, Afrika, Avrupa, Kuzey Amerika, Güney Amerika ve Okyanusya’nın ardından Antarktika’nın da zirvesine tırmanarak tarihe geçti. Tumbat, “7 kıta 7 zirve” projesini tamamlayan Türkiye’den ilk kadın dağcı oldu.

Türkiye’de irtifa dağcılığı alanında başarılara imza atmış olan Gülnur Tumbat dünyanın en yüksek 7 zirvesine tırmanan Türkiye’den ilk ve tek isim oldu.
Güney Amerika, Kuzey Amerika, Afrika ve Avrupa’nın en yüksek zirvelerini tırmanan Tumbat, Okyanusya’nın ardından Antartika’nın da en yüksek dağına tırmanmayı başardı. Tumbat, Güney Amerika’da 6 bin 962 metre yüksekliğe sahip Aconcagua Dağı’na, Kuzey Amerika’da 6 bin 195 metre yüksekliğe sahip Denali Dağı’na, Afrika’da 5 bin 963 metre yüksekliğe sahip Kilimanjaro Dağı’na, Avrupa’da 5 bin 642 metre yüksekliğe sahip Elbruz Dağı’na, Asya’da ise dünyanın zirvesi olan 8 bin 848 metre yüksekliğe sahip Everest Dağı’na, Okyanusya’da ise 4 bin 884 metre yüksekliğinde Carstensz Dağı’na tırmanmayı başardı
Son rotası Antartika oldu
ABD’de San Francisco State Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Prof. Dr. Gülnur Tumbat’ın son rotası ise Antarktika kıtasın en yüksek noktası olan Vinson Dağı (4897m) oldu. Tumbat, Antarktika’nın da zirvesini tırmanarak “7 kıta 7 zirve” projesini tamamlayan Türkiye’den ilk kadın dağcı olarak kayıtlara geçti.
Yüksek irtifa tırmanışlarında bir kadın olarak yaşadığı zorlukları şöyle anlatıyor Tumbat:
“Sürekli erkek egosuyla uğraşmak ekstra bir iş. Bu bizim günlük hayatımızda da böyle ama dağda daha da başka bir seviyeye geliyor. Kadın-erkek dinamiği ve egoların çarpışması bambaşka sonuçlar doğurabiliyor. Diğer taraftan dağda çok az kadın var. Doğal olarak ilgi çekiyorsunuz ve bazen bu da rahatsız edebiliyor. Gözle görülmeyen ama hissedilen şeyler de oluyor.”
Peki yükseklere tırmanma tutkusunun arkasında neler var?
Tumbat bu tutkuyu şöyle tanımlıyor: “Dürüst olmak gerekirse dağcılık dediğimiz sporu zirveye çıkmak için yapıyoruz. Çıkamayınca insanın içi, aklı orada kalıyor. Meru için de insanlar yıllarca planlama yapmışlar. Tabii ki tekrar gitme arzuları olacak. Şu da var: Kendilerince bir sürü hata yapıyorlar. Hepsinin farkındalar ve ikinci gittiklerinde biliyorlar ki o hataları yapmayacaklar. Daha iyi planlamaya çalışıyorlar. Kendilerini ve duvarı daha iyi tanıyorlar. Böyle bir birikimleri var. Neden bu öğrendiklerini yeniden kullanmasınlar ki? Yükseklere tırmanma tutkusu, bu ortamlar, büyük duvarlar, tepeler, dağlar… Buraların öyle büyük enerjisi var ki sizi kendisine çekiyor. Hele ki yıllarca düşünülmüş, hayali kurulmuş bir tırmanışken…”
Kaynak: TRT Spor, Socrates