Annem Ağustos güneşinin kavurduğu Mardin’de öğleden sonra serinliğinde ebe yardımıyla doğurmuş beni.
Yazı ve yaz sıcağını çok severim.
Bizimkiler İtalyanlar gibi memleketlerine ve onun geleneklerine bağlı bir aile. Kocaman bir ailenin içinde anneanne, babaanne, dayı, hala, teyze şefkati, üç abinin koruması, kuzenlerin arkadaşlığı ile büyüdüm.
On üç, on dört yaşlarımda başladım “büyük hayaller” kurmaya.
Benim hayallerimde ne yakışıklı bir prens ne kendime ait biroda vardı. Ben haksızlıklar ile mücadele edecek bir Jean d’Arc olmayı hayal ederdim. Çocukların nerde doğarlarsa doğsunlar okula gitsinler, mutlu yaşasınlar Bunun için ihtiyacım olan gücü o zamanların politik figürlerinin elinde olan siyasi güçten değil ulus ötesi bir kuruluştan örneğin Birleşmiş Milletlerden almalıydım. Kendimi küçük bir BM elçisi olarak düşünürdüm.
Eğitim, iş yaşamı, sivil toplum, siyaset ne yaptıysam hep büyük hayalin peşinden koştum. Adil, eşit, yaşanılası bir memleket ve dünya kurmak.
Pandeminin başında arkadaşım Hande bana meditasyonun kendisine çok iyi geldiğini söyledi.
Meditasyonun gurusu Depaak Chopra’nın 20 günkü You Tube meditasyon programının linkini yolladı. Başlarda pek işim olmaz diye düşünsem de, sonra denemeye karar verdim.
Hoşuma gitti. Hatta bir meditasyon aplikasyonu indirip çeşitli programları uygulamaya başladım.
Yaklaşık bir yıl haftada birkaç kez meditasyon yapmaya devam ettim. Aslında tam anlamıyla meditasyon değil dekendimce nefes egzersizleri diyelim. Kendi bedenim ile ilişki kurmak, bedenimi dinlemek, duygularımı anlamlandırmakilginç bir serüvendi. Mesela birine ilişkin içimde bir kızgınlık mı belirdi, sabah meditasyonunda o duyguyu içimden atabiliyordum ve kendimi rahatlamış hissediyordum. Omuzumda bir yırtılma mı var nefeslerimle oraya tedavi edici enerji yolluyordum ve kendimi tedavi edeceğime inanıyordum. Onca yıldır kafam bir sürü başka işle meşgulkenkendi bedenime ile ne kadar az iletişimde olduğuma hayret ettim. Kendi içime yaptığım yolcukularda bazen yıllardırtanıdığım, bazen yeni biri çıkıyordu karşıma. Onbeş, yirmi dakika sürüyordu bu yolculuklar ama çok etkili bir iletişim oluyordu.
Gülseren’in kendine yolculuklarının birinde karşıma siyah kıvırcık saçlı, kahverengi gözlü bir kız çocuğu çıktı. Üstünde bir bayram elbisesi gibi yepyeni, dizinin altında biten mavi beyaz bir elbise ve elbisesinin altına poponlu çoraplarını vardı. Ayakkabıları yepyeni pırıl pırıldı. Bu tatlı kız bana gülümsemedi. Yere oturup suratını astı. Bana kızgın olduğu belliydi. Neyin var dedim neden üzgünsün? Kırgınım dedi. Bana mı kırgınsın dedim. Sana da kızgınım dedi.
Anlat bakalım güzel kız neden kızgınsın dedim. Gözüme bakmadan bir yere odaklanmış bir şekilde alçak sesle, mırıldanır gibi konuşmaya başladı. Ben hayal ettiklerimi gerçekleştiremedim dedi. Hani daha güzel bir dünya yaratacaktık. Ben bir şey yapamıyorum, sadece izliyorum ve üzülüyorum. O kadar çok kişiden hayal kırıklığı yaşadım ki, artık çocuk masumiyetimle nsanlara koşulsuz güvenemiyorum. Çocukluğumu kaybediyorum. Sen de bunu engellemiyorsun, bu nedenle kızgınım sana dedi.
Gözlerim yaşardı, ağlamaya başladım.
İçimdeki çocuğun sitemini yüreğimin derinliklerinde hissettim. Kendime nasıl oldu da ben bu SES’i daha önce duymadım diye kızdım.
Küçük kıza sımsıkı sarıldım, ondan özür diledim.
Hemen gülüverdi, hiç nazlanmadı.
Anlaşılan tek isteği derdini anlatmak ve duyulduğunu hissetmekti.
Ben Sezen’in şarkısındaki gibi içimdeki kızı yeniden büyütmeli, kor ateşlerde yürütmeli, değirmenlerde öğütmeliyim diye düşünürken, o kız bana çocukluğunu yaşamak istediğini, büyümek istemediğini söylüyordu. Ben kazanmalı, kaybetmeliyim, aşk uğruna harbemeliyim diye düşünürken o insanların kalbini kırmasına izin verdiğim için bana sitem ediyordu.
O günden sonra küçük kızla sıklıkla bir araya geliyoruz.Bazen mutlu, bazen üzgün. Ne zaman gitsem orada, üstünde aynı bayramlık kıyafeti ile hep aynı yerde bekliyor beni. Biraz konuştuktan sonra hemen sıcacık gülüyor, kucaklaşıyoruz.
Bugün benim doğumgünüm ve kendime yeni yaşım için şöyle hedefler koydum;
O küçük kız kadar çocuk, onun kadar masum, önyargısızolmalıyım.
O kızın hayallerine yeniden tutunmalı, umutlarını yeniden yaşatmalıyım.
Onun kadar sevgi dolu olmalı, dünyaya bir çocuk merakı bakmalıyım.
Gülseren Onanç
3.Ağustos 2024
Heidelberg
