ABD’de kadınlar, Yüksek Mahkeme’nin kürtaj kararına karşı sosyal medyadan “seks grevi” akımı başlattı. Kadınlar “Kürtaj yoksa seks de yok” sloganıyla bir araya geliyor.

ABD Yüksek Mahkemesi’nin ülke genelinde kürtaj hakkını anayasal olarak garanti altına alan 1973 tarihli “Roe-Wade kararını” iptal etmesinin ardından kadınlar, Yüksek Mahkeme’nin kürtaj kararına karşı sosyal medyadan seks grevi akımı başlattı. Kadınlar “Kürtaj yoksa, seks de yok” sloganı etrafında bir araya geliyor.
Twitter kullanıcıları, seks grevi anlamına gelen #sexstrike etiketiyle yasaya tepkilerini dile getiriyor.
Örneğin, Cara adlı bir Twitter kullanıcısı, “[…] Cinsel ilişkiden uzak durmanın tam zamanı; özellikle bu yasaya onay veren yargıçlar ve senatörlerle evli olan kadınlar için. Bakalım ne kadar dayanabilecekler” dedi.
Monique Pressley adlı bir başka kullanıcı ise iletisinde, “#Sexstrike [akımı] belki erkeklerin de bu ‘kadın hakları’ olayına dahil olmasını sağlar” ifadelerine yer verdi.
‘Hamilelik riskini alamayız’
2019’dan bu yana devam eden kürtaj tartışmalarında, ABD’li oyuncu Alyssa Milano da, Georgia eyaletindeki yeni kürtaj yasasına karşı kadınları seks grevi örgütlemeye çağırmıştı.
Sosyal medya hesabından bir paylaşımda bulunan Milano, “Kadınlar yasal olarak kendi bedenlerini kontrol etme hakkına kavuşana kadar hamilelik riskini alamayız” ifadelerini kullanmıştı.
Ne olmuştu?
ABD’de geçtiğimiz haftalarda Yüksek Mahkeme’deki 9 yargıçtan 6’sının oyu ile 1973 tarihli “Roe-Wade kararı” olarak bilinen ve ABD’de kürtajın anayasal bir hak olmasına temel teşkil eden karar iptal edildi.
Bu karar ile kürtaj anayasal bir hak olmaktan çıkarken bu konudaki kanunlar eyaletlerin kendi inisiyatiflerine bırakıldı.
Mahkemenin muhafazakar yargıçlarından Samuel Alito tarafından kaleme alınan karar görüşünde ise “Roe-Wade kararının”, “açıkça yanlış” olduğunu ve kaldırılması gerektiğini kaydetti.
Görüşte, Roe-Wade kararının “gerekçesinin son derece zayıf” ve “toplumsal anlamda zararlı sonuçları olduğu” ifade ediliyor. Söz konusu metinde ayrıca “Kürtaj hakkının ülke tarihinde ve geleneklerinde köklü bir yerinin olmadığı” değerlendirmesi de yer alıyor.