Yeşim Dinçer, Çatlak Zemin için kaleme aldığı yazıda, Hindistan’da orman katliamını engellemek için mücadele eden kadınların isyanından doğan ve ekofeminist mücadalenin önemli bir hafızası haline gelen Chipko hareketini anlatıyor.

Yeşim Dinçer / Çatlak Zemin
Chipko hareketi, Hindistan’da orman katliamını engellemek için mücadele eden kadınların isyanından doğdu. Hindu dilinde sarılmak, kucaklamak anlamına gelen “chipko”, eylemci kadınların kesilmek üzere işaretlenmiş ağaç gövdelerine kollarıyla sarılıp hareket etmeyi reddeden yöntemlerini ifade ediyordu. Chipko hareketi, köylülerin başlıca geçim kaynağı olan ormanı metalaştırma politikalarına karşı 1970’lerde gelişti; birkaç yıl içinde tüm Hindistan’a yayıldı ve ormancılık alanında reformların yapılmasını sağladı.
Kimi kaynaklarda, Chipko hareketine özgü bu güzel ve etkili eylem biçimini bulan kadınlara eski bir Hint efsanesinin ilham verdiği anlatılmaktadır. Hikâyeye göre Mihrace’nin baltalı adamları, yeni kalenin inşaatında kullanmak üzere köylülerin ağaçlarını kesmeye gelmişler; Amrita Devi adlı kız çocuğu, köylülerle birlikte ağaçlara sarılarak onlara engel olmuştu.[1] Kimi kaynaklarda ise, 1730 yılında yaşanan ve ağaçları kurtarmak için 363 kişinin hayatını feda ettiği chipko tipi bir hareketten söz edilmektedir.[2]
Hikâyelerin, Himalaya dağının eteklerinde yaşayan kadınların belleğinde asırlardır yer etmesinin somut nedenleri vardı kuşkusuz. Doğanın korunması, bu bölgede yaşayan halk için yaşamsal önemdeydi. Gıda, yakacak ve hayvan yemi gibi zorunlu ihtiyaçlarını karşılayan orman, su kaynaklarını da içeriyordu. Dahası Himalayaların dik yamaçlarında, yağmurun emilmesi ve sellerin önlenmesi için de ormana ihtiyaç vardı.
Ne var ki Hindistan hükümeti, döviz kazanmak amacıyla daha fazla kereste ihraç etmek istiyordu. 1960’lı yıllardan itibaren tüccarlara verilen izinlerle ağaç kesimleri hızlandı. Ormanların parsel parsel yok edilmesi, toprak kayması, sel ve heyelan gibi “doğal” afetlere yol açtı. Bu yaygın çölleşmeden en çok etkilenenler ise kadınlar oldu. Yakacak, yem ve içme suyu ihtiyaçlarını ormandan getirmek için daha uzağa yürümek zorunda kaldılar. Afetler ekinlerine zarar verdi; evini barkını yitirenler oldu.
Derken köylüler ve kadınlar, geçim kaynaklarını tehdit eden politikalara karşı küçük gruplar halinde örgütlenmeye başladılar. Ekim 1971’de ve 1972’nin sonlarında çeşitli yürüyüş ve protestolar düzenlendi. Ancak onları asıl harekete geçiren olay, 24 Nisan 1973’te Mandal köyünde gerçekleşti. Devletten aldıkları ihaleyle tenis raketleri yapan bir firma için ağaç kesmeye gelenler, davul sesleri ve sloganlar eşliğinde köyden kovalandı.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.