Sosyolog Amy Blackstone’un kaleme aldığı Gönüllü Çocuksuzluk, kendi iradeleriyle çocuksuz bir hayat sürdüren ailelerin karşılaştıkları tepkileri, haklarındaki önyargıları, bu önyargıların arkasındaki motivasyonları ve aslında çoğunun ne denli yanlış ve yersiz olduğunu ortaya koyuyor.

“Ebeveynlik herkes için biçilmiş kaftan değildir. Bunda utanacak bir şey yok. Aksini ileri süren kültürel mesajların yaygınlığına rağmen, ebeveynlik herkes için tatmin edici bir yaşamın anahtarı değildir.Ebeveynlerin bile tatmin olmak için ebeveynlikten fazlasına ihtiyacı vardır. Bazılarımız içinse ebeveynlik tatmin denkleminin hepten bir parçası değildir.”
Son yıllarda, değişen normlar, inançlar ve iletişim çağının da etkisiyle ‘gönüllü çocuksuzluk hareketi’ yeni bir ivme kazandı. Bir tercih olarak çocuk sahibi olmama konusundaki farkındalığın, çocuksuz insanları birbirleriyle buluşturmak için kurulan sosyal medya sitelerinin ve buluşma gruplarının patlamasıyla birlikte artması tesadüf değil.
Bu yeni bağlantılar sayesinde, çocuksuz kadınlar ve erkekler, bireysel ilgi alanlarının çoğunun çocuksuz diğer insanlarınkiyle örtüştüğünü görebiliyorlar.
Bu hareketin günümüzdeki önemli savunucularından sosyolog Amy Blackstone’un kaleme aldığı Gönüllü Çocuksuzluk-Aileyi Baştan Tanımlayan ve Yeni Bir Bağımsızlık Çağı Yaratan Hareket İletişim Yayınları etiketiyle raflardaki yerini aldı.
Hilal Dikmen’in Türkçeye çevirdiği kitap, çocuksuz aile ve birey kavramlarını odağına alıyor. Hayatın akışında çocuk sahibi olmanın “normal”, olmamanınsa bir şekilde “uygunsuz” olarak algılandığı toplumlarda, kendi iradeleriyle çocuksuz bir hayat sürdüren ailelerin karşılaştıkları tepkileri, haklarındaki önyargıları, bu önyargıların arkasındaki motivasyonları ve aslında çoğunun ne denli yanlış ve yersiz olduğunu ortaya koyuyor.
Amy Blackstone, çocuk sahibi olmama kararının da tıpkı olma kararı kadar doğal olduğunu, bu kararı alan insanların bencil damgası yemelerinin haksızlık olduğunu ve aslında genel kanının aksine gönüllü çocuksuzların da çocukları sevdiklerini, hatta onlara çocuklu ailelerden daha fazla zaman ve imkân tanıyabildiklerini hem kendi deneyimlerinden yola çıkarak hem de bulgulara dayanarak anlatıyor. Aynı zamanda aile, kadınlık, cinsiyet, cinsel yönelim, politika, feminizm gibi alanlara da değinerek geniş bir çerçeve çizmeyi amaçlıyor.

Çocuksuz yaşam hareketi
Çocuksuz yaşam hareketi 1970’lerin başında, sıfır nüfus artışı ve ikinci dalga feminist hareketlerin hemen ardından ve Ellen Peck’in tartışmalı kitabı “Bebek Tuzağı “nın yayınlanmasıyla ortaya çıktı. Peck, çevre aktivisti Shirley Radl ile birlikte, tarihçi Jenna Healey’in “hem sosyal açıdan saygın hem de siyasi açıdan sorumlu bir seçim” olarak çocuksuz yaşamı teşvik etmek üzere Ulusal Ebeveyn Olmayanlar Örgütü’nü (NON) kurdu.
Peck ve diğer NON üyeleri fikirlerine karşı inanılmaz bir dirençle karşılaştılar. 1974 yılında NON’un Yılın Babası Olmayanlar Ödülü’nü kazanan Dan Wakefield’in bir arkadaşı, Dan’in onurlandırıldığını öğrenmenin “gazeteyi eline alıp en yakın arkadaşlarından birinin Nazi olduğunu okumak gibi” olduğunu söyledi. Peck “The Tonight Show “a çıktığında, sunucu Johnny Carson “seyircilerin onu linç edeceğini düşündüğünü” söyledi.
NON artık olmasa da ve çocuk sahibi olmama tercihine yönelik tepkiler bugün genellikle (her zaman olmasa da) daha az düşmanca olsa da, Blackstone çocuk sahibi olmama tercihinin tamamen anlaşılması veya kabul görmesi için önümüzde daha uzun bir yol olduğunu ifade ediyor.