Alan Savunması Platformu’nun kurucusu Ali Safa Korkut, spor alanındaki ve spor anlatımındaki cinsiyetçiliğe karşı yapılması gerekenleri anlatıyor.
Kadın ve LGBTİ spor insanlarının görünürlük mücadelesine katkı sunmak ve spor medyasındaki cinsiyetçiliğe karşı bir duruş sergilemek amacıyla toplumsal cinsiyet odaklı spor haberciliği yapan Alan Savunması Platformu, yayımlarında kadın ve LGBTİ+ spor insanlarının haklarını gözetiyor.
Platformun Kurucusu, Gazeteci Ali Safa Korkut, spor alanındaki gelişmeleri ve cinsiyetçiliğe karşı neler yapılması gerektiğini Evrensel’den Selen Akçakoca’ya değerlendirdi.
“Spor alanındaki ayrımcılığı duyurmaya çalışıyoruz.”
Bize Alan Savunması’ndan bahsedebilir misiniz?
Alan Savunması, 2019 haziran ayında kadın ve LGBTİ+ spor paydaşlarının görünürlük mücadelesine katkı sunmak amacıyla, toplumsal cinsiyet odaklı spor haberciliği politikasıyla yayın hayatına başladı. Bu doğrultuda Alan Savunması, hayatın her alanında olduğu gibi spor ve spor medyasında da cinsiyet tahakkümü kurmak isteyenlere karşı eşit bir yaşamı savunuyor. Ürettiğimiz içeriklerle, ana akım ve alternatif medyada kendilerine yer verilmeyen, verildiği çok az sayıda içerikte de cinsiyetçi ifadelerle servis edilen; dışlanan ve ötekileştirilen, çeşitli cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime sahip spor paydaşlarının haklarını gözetiyor, spor alanında maruz kaldıkları ayrımcılıkları duyurmaya çalışıyoruz. Sadece sporculara değil, kadın ve LGBTİ+ spor gazetecilerine de odaklanıyor, sektör içinde/dışında maruz kaldıkları ayrımcılıkların yanı sıra elde ettikleri kazanımlara da yer veriyoruz.
Sporda cinsiyetçilik Türkiye’de de oldukça fazla gördüğümüz bir durum. Alan Savunması ekibi olarak siz bu cinsiyetçiliği nasıl değerlendiriyorsunuz?
Spor dünyasındaki cinsiyetçilik ve homofobi ne yazık ki sadece Türkiye’ye özgü bir durum değil. Kadın futbolunun diğer ülkelere kıyasla daha çok değer gördüğü ABD’de bile kadın sporcular eşit ücret için mücadele ediyor, mahkemelere çıkıyor. Lakin tabii ki kadınların, hayatın hiçbir alanında insan muamelesi görmediği Türkiye’de, bu ayrımcılık çok daha şiddetli yaşanıyor.
Henüz geçen hafta Şanlıurfa’da 13 yaşındaki İmam Hatip Ortaokulu Öğrencisi Merve Akpınar, hentbol oynama isteğine karşı “Sen sporcu olup şort mu giyeceksin? Hep oran buran görünecek” sözleriyle önüne konan cinsiyetçi engellerden söz ederken gözyaşlarını tutamadı. Bu kız çocuğu henüz sadece 13 yaşında ve bu da bize Türkiye’de sporun ne denli kuvvetli bir eril tahakküm altında olduğunu ve kız çocuklarının henüz küçük yaştan itibaren bu tahakküm altında ezdirildiğini gösterdi.
Buna ek olarak spor yaparken antrenörleri, takım arkadaşları, rakip takım oyuncuları ve taraftarlar tarafından sözlü ve fiziksel taciz/saldırıya uğrayan kadın ve kız çocuklarının sayısı tahmin edilenden çok daha fazla. Sadece son 1 ayda ben buna dair 3 haber girdiğimi hatırlıyorum. Ki bunlar sadece bizim görebildiklerimiz, medyaya yansıyanlar. Bir de aile ve toplum baskısı sebebiyle maruz kaldıkları bu taciz/saldırıları dillendiremeyen, yaşanmamış gibi yapmak zorunda kalanlar var.
“Ne sahada ne medyada kadının adı var”
Medya ayağında da durum hiç farklı değil tabii ki. Kadın ve LGBTİ+ spor gazetecileri de bu ayrımcılıklara sık sık maruz kalıyor. Türkiye’nin önde gelen kadın spor sunucu ve spikerlerinden Nihan Cabbaroğlu, maruz kaldığı cinsiyetçilik ve mobbing sebebiyle beIN SPORTS’tan istifa etmek zorunda kaldı. Yani ne sahalarda ne de medyada kadının adı var. Bu veriler de Türkiye’de spor ve spor medyasında kadın spor paydaşlarının konumunu ve maruz kaldıkları cinsiyetçiliği çok açık bir şekilde gözler önüne seriyor.
“Çözüm kadınlara söz vermek”
Spor alanındaki cinsiyetçiliğin sahadan tribüne kadar sporun her alanında yaşandığını biliyoruz. Sizce bu durumun karşısında neler yapılmalı?
Öncelikle, sporun ve spor medyasının yönetim bölümünde görevlendirmeler yapılırken networkler ve cinsiyetçi saikler değil liyakat dikkate alınmalı. Zira pek çok kadın ve LGBTİ+’ya, yerlerine atanan erkeklerden çok daha profesyonel ve yetkin olmasına karşın sırf kadın oluşları sebebiyle yönetici pozisyonlarında yer verilmiyor. Bunu, halihazırda erkekler tarafından yönetilen spor kulüpleri ile federasyonlar ve spor medyasının halinden anlayabilirsiniz.
Ülkemizde spor ve spor medyası son derece cinsiyetçi, LGBTİ+fobik şekilde yönetiliyor. Bunun dışında tüm bu ayrımcılıklara çözüm oluşturmak amacıyla kurulan masalarda bile kadınlara yer verilmiyor. Yani kadınların maruz kaldığı eşitliğe aykırı olayları ortadan kaldırmak için bile erkekler sadece kendi hemcinslerine yer veriyor. Çözümün yolu yine kadınlara söz vermekten geçiyor. Spor kulüplerinin; çalışanları, oyuncuları ve taraftarlarıyla toplumsal cinsiyet eşitliğini anlatmaya ve sağlamaya yönelik çalışmalar yapmasının bu eşitsizliklerin uzun vadede ortadan kaldırılması için çok önemli ve kıymetli olduğunu düşünüyorum. Sporcular ve taraftarların bilinçlendirilmesi bu aşamada yapılması gereken ilk şey olmalı.
Söyleşinin devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Evrensel