Ukrayna savaşı ile birlikte Almanya’nın, dış ve güvenlik politikalarında anti-militarist yaklaşımını terk eden ve rekor bütçelerle, silahlanmayı öncelik haline getiren Almanya’nın ‘feminist dış politika açılımı’ ne anlama geliyor?

Almanya’nın ilk kadın dışişleri bakanı Annalena Baerbock, geçen yıl bu görevi üstlenirken, dünyada barış, istikrar ve refah için çalışacağını söylemiş, “feminist bir dış politika” izleyeceğini vurgulamıştı.
Baerbock, feminist dış politika yaklaşımını anlatmak, bu yaklaşımı destekleyen uzmanların görüşünü almak üzere geçtiğimiz bu hafta Berlin’de “Feminist Dış Politikanın Şekillendirilmesi” başlıklı uluslararası bir konferansa ev sahipliği yaptı.
Konferansın sonunda, feminist dış politika yaklaşımına destek veren Almanya, Kanada, Meksika, Şili, Fransa, İsveç, Norveç, Finlandiya, Hollanda, Lüksemburg, Arnavutluk, İsrail ve Ruanda hükümet temsilcileri ortak bir sonuç bildirgesi yayımladı. Sonuç bildirgesinde taraflar, izleyecekleri dış politikada toplumsal cinsiyet eşitliğinin merkezi öneme sahip olacağının altını çizdiler.
BBC Türkçe’den Değer Akal, Baerbock’un feminist dış politika yaklaşımı, kamuoyunda genel olarak olumlu tepkiler alsa da, muhalefetteki bazı siyasetçiler tarafından sert bir şekilde eleştirildiğini ifade ediyor.
“Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısının ardından dış politikada savunma konularının, yaptırımların, silahlanmanın daha fazla ön plana çıkması da, özellikle muhafazakar sağcı, aşırı sağcı milletvekillerinin Baerbock’a yönelik küçümseyici açıklamalarını beraberinde getiriyor.
Savaşların ve krizlerin hüküm sürdüğü bir dönemde, feminist dış politika yaklaşımının anlamsız olduğu iddia ediliyor.
Ancak Akal’ın aktardığına göre, Baerbock, Berlin’deki konferansta yaptığı konuşmada, kendisine yöneltilen eleştiriler karşı şöyle bir mesaj verdi:
“Şu açık: Rüzgar tersten sert bir şekilde esiyor ve çoğu zamanda yüzümüze… Afganistan’daki gelişmeler tahammül edilecek gibi değil, ama bazen bizim kendi ülkemizde de… Ancak bizler şunu anlamalıyız: Sizi öldürmeyen, sizi güçlendirir… Güçlendirir çünkü doğru amaç için savaştığınızı bilirsiniz.”
Nasıl bir yol izlenecek?
Almanya’da Sosyal Demokratların, Yeşiller ve liberal Hür Demokratlarla oluşturdukları koalisyon hükümetinin, koalisyon sözleşmesinde, feminist dış politika izleme taahhüdü yer alıyor.
Anca Akal’a göre bu politikanın temel ilkelerinin ne olacağı, hangi alanlarda eyleme geçileceği ve kullanılacak somut araçlar henüz belirlenmiş değil. Alman dışişleri bakanlığı bünyesinde, uluslararası partnerler, uzmanlar ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile yürütülen istişareler sonucunda bir “ilkeler kılavuzunun” hazırlanması hedefleniyor.
“Alman Dışişleri Bakanı Baerbock, Berlin’deki konferansta yaptığı konuşmada, feminist dış politikanın Alman hükümetinin nüfuz ettiği tüm alanları şekillendireceğini, bu yıl sonuna kadar tamamlanması öngörülen Almanya’nın ilk Ulusal Güvenlik Stratejisi’nde de bu politikanın yer alacağını söyledi.
Bakanlığın kendi bünyesinde de atması gereken adımlar çok: Üst düzey bakanlık çalışanlarının sadece yüzde 27’si kadınlardan oluşuyor. Bakanlığın 3 müsteşarının 1’i kadın. Washington, Cenevre, Tel Aviv ve Pekin gibi önemli başkentlerde kadın büyükelçiler görev yapıyor olsa da, yurtdışında Almanya’yı temsil eden kadın büyükelçi sayısı sadece 43.”
Beklentiler neler?
Akal’a, devletin gelecek politikalarının ne olması gerektiğiyle ilgili değerledirmelerde bulunan Berghof Vakfı’ndan Çatışma Dönüşümü Bölümü Başkanı Beatrix Austin, “Feminist dış politika aynı zamanda ‘kendi evimizde’ işlerin nasıl yürüdüğü ile ilgili olarak, çok güçlü bir farkındalığa sahip olunmasını da gerektiriyor” dedi.
Almanya’nın kendi kurumlarında, yanlış süreç ve mekanizmaların değişmesi için reformlara ihtiyaç duyulduğunun fark edilmesinin önemine vurgu yapan Austin, Alman Hükümeti’nin feminist dış politika için gerekli mali kaynakları ve süreçleri sağlaması gerektiğini ve dünya genelinde eşitlik için çalışan yerel aktivistlere istikrarlı ve bürokratik olmayan desteğin de büyük önem taşıdığını kaydetti.
‘Söylem düzeyinde kalmamalı’
Ukrayna savaşı ile birlikte Almanya’nın, dış ve güvenlik politikalarında anti-militarist yaklaşımını terk ettiğini ve rekor bütçelerle, silahlanma hamlelerini öncelik haline getirdiğini hatırlatan Akal, kadın hakları savunucularının sadece söylemsel düzeyde kalan bir feminist dış politika yaklaşımını yeterli bulmadıklarının altını çiziyor:
“Bu dönüşümü büyük bir dikkatle takip eden kadın hakları savunucuları, Almanya’nın feminist dış politikayı benimsemesini önemsemekle birlikte, bunun sadece söylem düzeyinde kalmaması, sağlanacak gerekli mali kaynaklarla somut adımlar atılması çağrısını yapıyor.”
Kaynak: BBC Türkçe