Altılı Masa’nın kamuoyuna açıkladığı anayasa taslağı metnini kadın hakları açısından değerlerinden Gazete Duvar yazarı Berrin Sönmez, sunulan önerinin kadınlar için iyi bir ihtimal sunduğunu belirtirken, eşitlik ilkesine yeterince vurgu yapılmadığına da dikkat çekti.

‘Altılı Masa’, 84 madde ve dokuz başlıktan oluşan anayasa taslağını kamuoyuna açıkladı. Cumhurbaşkanına sembolik yetkiler öngören taslakta, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi, bir kişinin en fazla bir dönem için 7 yıl görevde kalması ve partisiyle ilişiğinin kesilmesi yer aldı.
Taslağa göre cumhurbaşkanının veto yetkisine son verilecek ve bir kereliğine yasaları Meclis’e iade hakkı bulunacak. Meclis’te basit çoğunlukla kabul edilen yasayı onaylamak zorunda olacak ve yürütme yetkisini Bakanlar Kurulu ile birlikte kullanacak. OHAL ilan etme yetkisi, cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu’na ait olacak; OHAL KHK’sı çıkarılamayacak.
Seçim barajı ise yüzde 3’e düşürülecek. Milletvekili genel seçimlerinde geçerli oyların yüzde 1’ini alan siyasi partiye Hazine yardımı yapılabilecek.
Hayvan hakları, anayasal güvenceye alınacak. Hürriyet’in haberine göre, aynı madde AKP’nin hazırladığı taslakta da yer alıyor.
Medyada taslağın Türkiye’nin yeni Anasaya tartışması için olumlu bir zemin oluşturduğu, uzlaşılarak hazırlanmış olmasının ise siyasete örnek olacak bir tutum olduğu belirtilirken, Kürt meselesi ve kadın hakları konusundaki eksikliklere de dikkat çekiliyor.
Taslağı kadın hakları perspektifinden değerlendiren Gazete Duvar yazarın Berrin Sönmez, 2023 seçimlerini Erdoğan ve Cumhur İttifakı kazandığı takdirde erkek şiddetine yol verileceğinin altını çizdi. Tasarının kadınlar için olumlu ve eksik yanları için şunları söyledi:
“Altılı Masa’nın sunduğu ihtimal kötünün iyisi değil, iyi, gerçekten iyi bir ihtimal”
Karşımda iki tablo görüyorum. İnsan haklarını ve onurunu yok sayan, yok edeceğini pervasızca ortaya koyan bir yönetim anlayışı. Bugünün gerçekliğinin geleceğe çok daha sertleşerek yansıyacağının ilanıydı bence 25 Kasım eylemlerine yasak getirilmesi. Polisin aşırı orantısız güç sergileyerek neredeyse 500 kadını darp ve kötü muameleyle gözaltına alışı, seçim sonrası yaşayacağımız toplumsal düzenin bize bugünden izletilmesiydi. Erkek ve devlet şiddetine karşı gösteri ve protesto eylemlerine katılmayı suç sayan bir yönetim anlayışı oluştu. Seçime doğru ilerleyen bir ülkede yönetimin bunca pervasız, ölçüsüz şiddet uygulaması, bu iktidarın devamı halinde geleceğimize ayna tuttu. Ve bu tablo bir ihtimal değil. Yaşanan gerçek. Şiddet dozu arttırılarak yaşatılmaya devam edeceği de apaçık bir gerçek. Aması, fakatı, lâkini yok. 2023 seçimlerini Erdoğan ve Cumhur İttifakı kazandığı takdirde bu ülkeyi yönetenlerin erkek şiddetine yol vereceği kesin. Erkek şiddetiyle mücadele etmeyi, şiddeti önlemeyi bırakalım bir yana erkek şiddetine dikkat çekmeyi, itiraz etmeyi ve devlete şiddeti önleme görevini hatırlatmayı bile engelleyecek olan, kadın onurunu insan onuru olarak görmeyen bir yönetime merhaba demiş olacağız.
İkinci tablo ise bunun böyle olmak zorunda olmadığını düşündüren bir ihtimal. Altılı Masa’nın anayasa önerisi, topluma sunulan aydınlık bir ihtimalden bahsediyor. 25 Kasım’da uygulanan devlet ve polis şiddetinden sonra, kadınların yarım insan sayıldığı günlerde evet öyle pek serinkanlı bir siyasi değerlendirme yapma ihtimalim yok. Yapanlara şaşırıyorum o da ayrı. Altılı Masa’nın sunduğu ihtimal kötünün iyisi değil, iyi, gerçekten iyi bir ihtimal bana göre. Eksiği, kusuru, yanlışı çok evet fakat yine de iyi bir ihtimale ulaşmak imkânı bırakıldı toplumun huzuruna. Mükemmele ulaşmak için iyiden vazgeçen tarzdaki eleştirilere cevaben ilk tabloya tekrar bakmayı öneriyorum. Kadın hareketinden başka gören pek az oldu bu tabloyu ama yaşanan ve yaşanacak gerçek bu tabloda görünüyor. Altılı masanın varlığı, uzlaşmaları ve uzlaşıyı bir anayasa önerisiyle karşımıza çıkarmış olmaları bile bu tablodan çıkış ihtimalini düşündürdüğü için başlı başına kıymetli. Eleştirileri bu pencereden bakarak yapmak gerektiğini düşünüyorum. Toplumu paralize etme riski taşıyan afaki mükemmeliyetçilik yerine.”
“Demokratikleşme ihtimaline doğru yürümek gerek”
Sunulan metnin sadece bir değişiklik önerisi sunduğunun ve seçim sonrası meclise sunulmak üzere ve müzakereye açık olduğun altını çizen Sönmez, kamuoyuna duyurulan bu metnin Altılı Masa’nın iç anayasası olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi:
“Seçim sırasında ve seçim sonrasında altı partinin birlikte çalışmasını, ortak yönetim sergilemesini mümkün kılacak bir anayasal zemin oluşturmuşlar kendilerine. Seçim sonrası altı partinin ortak yönetim ilkelerinin duyulduğu metin, bir bakıma koalisyon deklarasyonu sayılabilir. Bir yandan da koalisyonun ortaya koyacağı hükümet programının anayasal çerçevesi çizilmiş gibi görünüyor. Seçim sonrası rejimi değiştirmek için gerekli olan geçiş sürecinde hangi esaslara bağlı kalarak yönetim sergileyeceklerine ve dönüşümü hangi ilkeler çerçevesinde gerçekleştireceklerine dair seçmene verilen söz niteliğinde. Hatırlatacağımız, iyi uygulanması için peşini hiç bırakmayacağımız ilk adım hamlelerinin yol haritasını üzerinde çizebilecekleri bir zemin oluştu şimdi. Seçim sonrası sürekli olarak gözleyip eleştirileri bu zeminden kayma ihtimaline göre yapabileceğimiz bir çerçevemiz var artık.
Gerçek bir anayasa için demokratik anayasa yapım koşullarını oluşturmalarını isteyeceğiz elbette seçimleri kazandıkları takdirde, geçiş süreci tamamlanırken. Ve bütün mükemmel beklentilerimizi cebimizde taşıyarak demokratikleşme ihtimaline doğru yürümek gerektiğini düşünüyorum. Yoksa bizi bekleyen baştaki karanlık tablo, onda hiç şüphe yok.”
“Eşit yurttaşlık vurgusu yok”
Metnin kadın hakları açısından eksik yönlerini ise şöyle değerlendiriyor Sönmez:
“Her şeyden önce ülkemizdeki anayasaların ve anayasa değişiklik önerilerinin hepsinde görülen ortak kusurdan arınmış değil bu metin de. Geçmişe ve bugüne odaklı olma hali. Geleceği öngörmeye çalışan bir metin yok karşımızda. Bugünün ve geçmişin hatalarının tamir edilmesine yoğunlaşmış. Bugünkü hataların tespit edilip geleceğe taşınmasını önlemek, tamir etmek elbette çok önemli ama gelecekte bizi nelerin beklediğine dair öngörüler de gerekir bir anayasal metinde. Bu eksik kalmış. Fakat bu eksiklik de bizim evvel eski hastalığımız. Geleceği, gelecek kuşakların yaşamını şekillendirirken gözümüzü geçmişten ayıramıyoruz. Neyse, seçim kazanılır ve sistem değiştirilebilirse o vakit bunu detaylıca tartışmak ve anayasa yapım sürecinde farklı görüşlerle desteklemek imkânı hâlâ önümüzde, bizi bekliyor.
Mevcut koşullarda baştaki karanlık tablonun hedefindeki kadınlara, kadın haklarına, insan haklarına ve özgürlüklere dair bir eksiklik olduğu görüşlerine yer vermek isterim. Kadınlar işin eşit yurttaşlık vurgusunun ne denli yaşamsal öneme sahip olduğu hakkıyla görülmemiş metinde. Eşit yurttaşlık hiç yok hızlıca baktığım kadarıyla. Eşitlik ilkesi 150 sayfada sadece birkaç kere geçmiş ama kadın hakları savunucularının istediği ton ve kavram olarak bile değil. Diğer yandan 10’uncu ve 24’üncü maddelere dokunulmayışı artı puan getiriyor kadın hareketi nezdinde.”