Gezi direnişinin üzerinden 10 yıl geçti. Bu 10 yılda iktidar yapısal politikalarla sivil alan üzerindeki baskısını her geçen gün artırsa da, Gezi hem politik hafızadaki yerini koruyor, hem de sivil toplumda yarattığı değişim ve dönüşüm hala etkisini hissettiriyor.
Taksim Dayanışması: “Gezi’de kapısını araladığımız o coşkulu, heyecanlı, bir arada, umutlu, paylaşımcı, dirençli “bir başka dünya” için mücadele etmeye devam ediyoruz.”

İstanbul Taksim’deki Gezi Parkı’na imar izni olmadan yapılmak istenen Topçu Kışlası inşaatına itiraz etmek için başlayan ve Taksim’in ardından ülke geneline yayılan barışçıl eylemlerin üzerinden 10 yıl geçti.
Gezi direnişinin 10. yılında Taksim Dayanışmasının çağrısıyla TMMOB Makine Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi önünde basın açıklaması yapıldı.
Taksim’de farklı anma etkinlikleri de düzenlendi, polis müdahalesinde toplam 59 kişi gözaltına alındı.
“Anılarıyla gurur duyuyoruz”
“Kimse dokunamaz bizim suçsuzluğumuza” pankartının asıldığı şube binasının önünde bir araya gelen kitle “Gezi tutsakları onurumuzdur”, “Bu daha başlangıç mücadeleye devam”, “Erdoğan gidecek başka yolu yok” sloganları attı.
Evrensel’den Eylem Nazlıer’in haberine göre, Taksim Dayanışması adına açıklamayı Esin Köymen okudu.
Gezi direnişinde yaşamını yitiren gençlerin ve sağlıklı ve dayanıklı kentlerde yaşama hakkını hukukla ve meslek ilkeleriyle savunan ve tutuklu bulunanların anıldığı açıklamada “Bu memleket aydınlığa kavuşsun diye gencecik yaşlarında hayatlarını kaybeden, bizden ayırdıkları Berkinimizin, Ali İsmailimizin, Abdocanımızın, Mehmetimizin, Ethemimizin, Ahmetimizin, Medenimizin ve Hasan Feritimizin anılarıyla gurur duyuyoruz” dendi.
Gezi’nin kazanımları: Sivil toplumda nasıl bir değişim ve dönüşüme yol açtı?
DW Türkçe’ye konuşan Yurttaşlık Derneği’nden Emel Kurma’ya göre Gezi protestoları esasen kamusal alana sahip çıkan, toplumsal zemini, müşterekleri ve yurttaşlık anlayışını, hukukunu inşaya yönelik düz muhalefetten ötesine işaret eden bir an yarattı. “Bu protestoların gücü azımsanamaz” diyen Kurma, ekledi:
“Bunu yer yer ve kısmen sağladıkları kazanımların yanı sıra protestoları bastırmak, toplum nezdinde itibarsızlaştırmak ve toplumsal hafızadan silmek için rejimlerin harcadığı çabadan da anlayabiliriz.”
Gezi eylemlerinin, farklı toplumsal kesimlerin kutuplaştırma politikalarının ve kamplaşmanın yarattığı tuzakların farkına varmasını sağladığını ifade eden Kurma, Gezi’nin kazanımlarını ise şöyle özetledi:
“Yasal(laştırılmış) olanla, hakkaniyet, meşruiyet arasında makas açıklıkları olabileceğini aşikâr kıldı. Barışçıl gösteri ve protestonun terörle merörle, bu hakkı kullanmanın da teröristlikle alakası olmadığını, bizzat yaşayarak idrak etti protestolara katılanlar. Kendilerine okulda belletilenlerin, resmi ağızlardan vaaz edilenlerin, merkez medyadan aktarılanların, kamusal meselelerin farklı boyutlarını ve olgusal hakikatleri hangi açılardan ne ölçüde yansıttığını ne derece propagandadan ibaret olduğunu sorgulamaya da yöneldiler ister istemez. Birbirlerine karşı düşmanlaştırılmanın, nihayetinde bizzat kendi hayatlarını da nasıl olumsuz şekillerde etkilediğini gördüler. Özgürlük ve hak taleplerinde bir araya gelme konusunda tecrübe edindiler; cesaretlendiler.”
Gazeteci ve antropolog Ayşe Çavdar da Gezi eylemleri ile birlikte yıllardır çeşitli sorunlara dikkat çekmeye çalışan örgütlü sivil toplumun, daha geniş bir sahada kocaman bir karşılığı olduğunun görüldüğüne işaret etti.
Çavdar’a göre Gezi direnişiyle birlikte iktidar, toplumun asla ikna edemeyeceği hayli büyük bir kesimi olduğunu, dahası kriz anında birbirinden hiç de haz etmeyen pek çok kesimin siyasi dayanışma gösterebileceğini fark etti.
Çavdar, “Bunu kendi bekası karşısındaki en büyük tehdit olarak gördü ve o andan itibaren elinden gelen her yolla tüm siyasi ve sivil oluşumları yalnız bastırmaya değil, çeşitli manevralarla parçalamaya ve bir daha hareket edemeyecekleri şekilde sakatlamaya başladı” diyor.
“Sivil toplum kalacak”
“Gezi’den bu yana yaşadığımız şeyin, devleti elinde bulunduran bir zümrenin, bürokrasiyi de dönüştürerek ve kendisine yeni işbirlikçiler bularak toplumun her kesimine yönelik bir seri sindirme hareketi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz” diyen Ayşe Çavdar’a göre de dönem dönem dozu artan bu sindirme hareketi görünürde ‘başarı’ya ulaşmış gibi görünse de aslında bir yandan da sivil toplumun direncini, bağışıklığını artırıyor ve stratejilerini geliştirmesine yarıyor.
Gezi’nin Türkiye tarihi için yeni bir nirengi noktası olduğunu düşünen Çavdar, “Bu iktidar elbette bir gün bitecek ve geride bütün bunların bir daha olmasına izin vermeyecek tecrübeye, birikime ve arzuya sahip bir sivil toplum kalacak” diyor.
AKP’nin Gezi sonrasında yarattığı kutuplaştırma siyasetinin Türkiye’ye maliyeti çok büyük olduğunu, devlet kurumlarının yozlaştığını, yolsuzluğun kaynakları kuruttuğunu ve toplum kesimlerinin birbirlerinden iyice uzaklaştığını söyleyen Çavdar, “Ne yazık ki bu hasarı gidermek on yıllar alacak. Ancak Gezi bize toplumun hangi dip dalgaları olduğunu gösterdi, Gezi’den sonra olanlar da kimin o dip dalgalardan ne denli korktuğunu. Her anlamda siyasetin çıtası alabildiğine yükseldi. Şimdi kurumsal siyasetin Gezi’de beliren ufku yakalayabilmesini bekliyoruz” diye konuşuyor.
Kaynak: Bianet, DW