Psychological Science’da yayınlanan bir araştırmaya göre, kadınlar erkeklere kıyasla neredeyse iki kat daha sık aşk duygusu yaşarken, uzun bir ilişkide ise bu duyguları erkek partnerlerine kıyasla daha keskin bir şekilde azalıyor. Peki neden?

Andrew Anthony / Guardian
“Evlenme arzusu kadınlarda temel ve ilkel bir içgüdüdür,” der Nora Ephron. “Bunu bir başka temel ve ilkel içgüdü takip eder: yeniden bekar olma arzusu.” İlişki üzerine literatür bu tür genellemelerle doludur, ancak “yeni bir araştırmaya” göre, kadınlar erkeklerden daha sık aşık oluyor ya da aşık oluyor gibi görünüyor.
Pittsburgh’daki Carnegie Mellon Üniversitesi’nden davranışsal ekonomist Saurabh Bhargava, alanının önde gelen dergisi Psychological Science’da çarpıcı bulgular içeren yeni bir çalışma yayınladı. Bunlardan ilki, kadınların erkeklere kıyasla neredeyse iki kat daha sık aşk duygusu yaşadıklarını belirtmiş olmaları. İkincisi ise, uzun bir ilişkide kadınlarda erkek partnerlerine kıyasla bu duygularının çok daha keskin bir şekilde azalması.
Erkekler eşlerine karşı romantik duygularında %9,2’lik bir azalma gösterirken, kadınlar %55,2’lik bir düşüş yaşıyor. Benzer bir istatistik “tutku” konusunda da kendini gösteriyor. Evlilik kadınların eşlerine duydukları arzuda %55,3’lük bir azalmaya yol açarken, erkeklerde bu oran çok daha düşük.
İlişki danışmanı Camilla Nicholls, bulguların kendi mesleki deneyimiyle uyuşmadığını söylüyor: “Araştırmanın ortaya koyduğu cinsiyet farkı, danışan odasında pek fark edilmiyor.”
Her ne kadar istatistiksel analizin aşka dair zor bilinen bir kavrama uygulanması biraz zor olsa da, bu rakamlar en azından evlilikle ilgili bazı klişeleri yeniden düşünmek için bir alan sağlayabilir.
Popüler kültür, evliliklerin bitmesinin temel nedeni olarak egosunu tatmin etmeye çalışan orta yaşlı erkeğin genç bir kadın arayışına odaklanma eğilimindedir. Her ne kadar bu olguyu inkar etmek mümkün olmasa da, kadınların erkeklere karşı duyduğu ve gitgide artan hayal kırıklığı, evliliklerin sona ermesinin daha yaygın bir nedeni olabilir.
Joanna Harrison eski bir boşanma avukatı ve ilişkiler bitme noktasına gelmeden önce yardım etmek istediğine karar vererek ilişki danışmanı olmuş. Kendisi aynı zamanda “Five Arguments All Couples (Need to) Have adlı kitabın da yazarıdır.
“Boşanmaya ilk önce karar veren kadınlardır” diyor ve bunun tam olarak ne anlama geldiğini çözmenin bir yolu olmadığını ekliyor – pasif olmadıklarını göstermenin dışında.
Her ne kadar istisnalar olsa da, yine de tanık olduğu bazı genel eğilimler var. “Kadınlar daha çok iletişim ve iş bölümü konusundaki hayal kırıklıklarını dile getiriyor” diyor. “Erkekler ise daha çok cinsel ilişki konusunda endişeli ve partnerlerinden daha az hayal kırıklığı görmek istiyorlar.”
Kitabın alt başlığının da ima ettiği gibi, (birçok) erkek ve kadın farklı şeyler istiyor gibi görünse de, aslında bu farklı arzular arasında nedensel bir bağlantı var. Harrison, Archives of Sexual Behaviour dergisinde yayınlanan “Ev işlerinde cinsiyet eşitsizliği olması, erkeklerle birlikte olan kadınlarda daha düşük cinsel arzuya neden oluyor” başlıklı çalışmaya işaret ediyor. Harris, Gormezano ve Anders tarafından yapılan çalışma, “cinsiyet eşitsizliklerinin erkeklerle birlikte olan kadınlarda düşük arzuya katkıda bulunan önemli, ancak az çalışılmış faktörler olduğunu gösterdiğini” iddia ediyor.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.