Gazeteci Asu Maro, Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Tamer Karadağlı’nın ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülünü alan Nihal Yalçın’ın konuşması sırasında yaptığı saygısızlık ve sinema sektöründeki kadın yönetmen temsili üzerine yazdı.
“Bakın, beklenti çıtasını kadın hikâyesinden, iyi yazılmış kadın karakterden falan alıp ‘filmin içinden kadın geçsin bari’ye çekmiş durumdayız.”
Asu Maro / Milliyet
58. Altın Portakal Film Festivali’nde erkek varoluş sıkıntılarına şahit olduk. Herhalde kadınlar dertsiz olduklarından pek kendilerine yer bulamıyorlar filmlerde…
Antalya’da bir haftalık film koşturması nihayete erdi ve her zamanki gibi akıllarda en çok ödül gecesinden sahneler, hatta en çok da bir sahne kaldı. Şu zor dönemde ortaya ilk kez seyirci yüzü gören 10 uzun metrajlı film, dokuz belgesel, 12 kısa film çıkmışken biz Tamer Karadağlı mı konuşuyor olmalıydık, bu da işin eğlenceli kısmı diyerek avunalım.
Öte yandan her zamanki gibi sebepsizce bunalan erkeklerin varoluş sıkıntılarına şahit olduk, suskun, yorgun, bezgin yurdum erkeği hâlâ sinemamızın favori karakteri. En çok onların canı sıkılıyor nedense. Yakın planlarda bu kadar çok sigara içmeye devam ederlerse en azından gerçek bir sebepleri olacak mutsuz olmak için.
Buna karşılık herhalde kadınlar dert üstü, murat üstü olduklarından pek kendilerine yer bulamıyorlar filmlerde. Jüri üyelerinden Hazal Kaya’nın En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü açıklarken söylediği gibi 10 adet filmin sadece üçünde (“Zuhal”, “Birlikte Öleceğiz”, “Diyalog”) bu ödülün verilebileceği kadın rolü vardı. Onun dışında yok kadın. Bakın, beklenti çıtasını kadın hikâyesinden, iyi yazılmış kadın karakterden falan alıp “filmin içinden kadın geçsin bari”ye çekmiş durumdayız. Nitekim jüri de öyle bir fırsat yakalayınca hemen değerlendiriyor. Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü nefis performanslarıyla Nezaket Erden (“İki Şafak Arasında”) ve Özay Fecht (“Kafes”) arasında paylaştırıldı.
Kadın yönetmen 10’da 1!
Kanayan yaramız “kadın yönetmen” yine 10’da 1 oranındaydı; son derece farklı bir dünyası ve dili, Nihal Yalçın’ın yorumuyla kanatlanmış inandırıcı, çok boyutlu bir karakteri olan “Zuhal”in yönetmeni Nazlı Elif Durlu. Çok ışıklı, çok tatlı bir ilk filmdi, bence En İyi İlk Film Ödülü’nü de hak ediyordu, umarım daha çok hikâyeler anlatacağı uzun ve daha açık bir yol vardır Durlu’nun önünde.
Evet, geldik Nihal Yalçın’ın ödül konuşmasına. Daha doğrusu o ödül konuşması yaparken arkasında yüzünü ifadeden ifadeye sokarak huzursuzlanan Tamer Karadağlı’ya. Kendisi En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü takdim etmek üzere davet edilmişti. Herhalde kadın oyuncu ödülünü “taş fırın erkeği” lakaplı dizi karakteriyle tanınan bir aktör verse ne enteresan olur diye düşündüler, oldu gerçekten. O anda sahnenin tek ve en haklı sahibi olan kadının konuşması sırasında saatine bakıp herhalde uzun konuştuğuna hükmetti, araya girip heykelciği eline tutuşturdu, Nihal Yalçın “Sus artık mı demek istediniz?” deyince de konuşmayı nasıl yapması gerektiğini ona tarif etti. “Elinizde ödülünüzle konuşun, bakın bu şekilde de kaldırın”. Sonuç: Altın Portakal gecesinde sosyal medyanın gözdesi Tamer Karadağlı oldu. İyi tarafından bakalım: Bundan sonra “erkek” ve “izah etme” sözcüklerinden oluşturulmuş “mansplaining”in ne demek olduğunu birine anlatmak gerekirse yorulmayacağız, açıp o sahneyi izletmek yeterli olacak.
Yazınn devamına buradan ulaşabilirsiniz.