Muğla’da kendisini seks işçiliğine zorlayan, tecavüz eden ve sistematik şiddet uygulayan çeteye karşı yaklaşık iki yıldır mücadele veren Sibel Y., faillerden Mutlu Erbey’in tutuklanmasını sağladı.
Sibel Y., erkek şiddetine karşı mahkemelerde mücadele eden kadın ve çocuklarla dayanışmak için avukat olmak istiyor.
Muğla’nın Milas ilçesinde kendisini seks işçiliğine zorlayan ve sistematik şiddete maruz bırakan çeteye karşı yaklaşık iki yıldır mücadele veren Sibel Y. adlı kadın, faillerden Mutlu Erbey’in tutuklanmasını sağladı. Sibel Y., erkek şiddetine karşı mahkemelerde mücadele eden kadın ve çocuklarla dayanışmak için avukat olmak istiyor.
Tecavüz çetesine karşı verdiği mücadele ile şiddet gören kadınlara örnek olan Sibel, Bianet’ten Evrim Kepenek’e konuştu.
‘Kadınların kendilerini kanıtlamak zorunda kaldığı bir sistemdeyiz’
“Bana yönelik organize saldırı Mart’ta gerçekleşti. Ben Nisan’da savcılık aşamasındaki dosyama baktığımda, içinde hiçbir kanıtın, delilim olmadığını gördüm ve kendi kendime şöyle bir karar verdim.
“Ben acı yaşadım, acımı kucağıma aldım sırtıma koydum dedim ki ‘Sibel, Türkiye’de yaşıyoruz. Bu ülkede kadına şiddet var. Kolundaki acıyı, bedenindeki acıları bir süre umursama, oturup ağlamak yerine kalk hakkını ara. Oturup ağlamanın, sızlanmanın zamanı değil. Halen seni yargılayan, suçlayan, sana inanmayan insanlar var. Kalk yaşadıklarını kanıtla.
“En zoru, en acılı halimle hastaneye gittim. Olaya dair darp raporu aldım. Kadınların kendilerini kanıtlamak zorunda kaldığı bir ülkede ve adalet sisteminde yaşadığımı bildiğim için tüm raporlarımı detaylı aldım. Doktorların hepsi çok ilgilendi.
“Dosyama tam üç kez delilleri koydum, üç kez bu deliller kaybedildi. Bu da çok yorucu oldu. Bu anlamda kadınların gerçekten güçlü olmaları, yılmamaları, erkek yasasına karşı güçlü durmaları gerekiyor. Kadınların kendi içlerindeki güce inanarak hareket etmeleri gerekiyor.
Kolluk kuvvetleri
“Asla bir destek görmedim. İnanın bu davada en başından en sonuna kadar kolluk kuvvetlerinden hiçbir şekilde ne yardım ne destek gördüm. Hatta görevliler akıl sağlığımın yerinde olmadığını iddia ettiler.
“Kolluk kuvvetlerinin erkek şiddeti gören bir kadına karşı nasıl davranması gerektiği konusunda psikolojik ve hukuksal eğitimlerinin eksik olduğunu düşünüyorum. Seni yargılarken erkek faili korumaya çalışıyorlar.
“Kısacası benim davamda hiçbir şekilde yardım etmediler. Benim dosyamda sadece savcı ile kolluk güçleri arasında klasik yazışmalar vardı, bunun dışında bir şey yoktu. Bu nedenle ben kendim araştırdım, kolluk güçlerinin önüne koymak zorunda kaldım.
“Savcıya gidip ‘Bu erkek neden tutuklanmıyor?’ dediğimde, bana ‘delil yok’ diyordu. Oysa deliller vardı. Bir şekilde dosyadan kayboluyor veya deliller çıkartılıyordu o dosyadan. Sonradan bu savcı hakkında HSK’ye suç duyurusu yaptım.
“Ben kendim savcıya hukuk diliyle konuşmaya başladım sonrasında. Türk Ceza Kanunu (TCK) kitabı aldım ordan çalışıp derdimi anlatmaya başladım. Yasalarımı bildiğimi fark edince onlar da sesimi duymak zorunda kaldı.
“Savcı hakkındaki şikayetlerimiz de sonuç verdi. Hakkında soruşturma açıldı. Kendisi ‘dosyadaki delillerin nasıl kaybolduğu’ konusunda bir yanıt veremedi. Dosyamdan alınmasını istedim. Adalet Bakanlığı ondan dosyayı aldı ve başka savcı verdi. Ancak dosyamda böyle ilerleme kaydedebildik.
‘İlk kez mutluluktan ağladım’
“Nihayet verdiğim hukuk mücadelesi sonucunda dava tarihimi öğrendiğim gün şaşkın, çok mutlu ve inanamaz bir haldeydim. Dedim ki, ‘Bak başardın’ kendime. Deliller karartıldı, bir sürü şey oldu, uğraştın ama oldu. ‘Sibel sen başardın’ dedim. Kadın örgütlerinden, avukatlarımdan destek gördüm.
“Sayısız başvurumun, mektuplarımın işe yaradığını gördüm. İlk kez mutluluktan ağladım. Evet yüzleşme olacak benim için, ilk yüzleşme. Bana şiddet uygulayan erkeğin gözlerine bakarak bana bunu yapan erkeğin gözlerine bakarak ‘Sen bana bunu yaptın, yargı yoluyla hesabını ödeyeceksin’ demek istedim.
“4 Mart 2020 olayı yaşadığım tam bir yıl üzerinden geçmişti. 1 Mart 2021’de avukatım Eren Keskin arayıp, bana şiddet uygulayan erkeğin Mutlu Erbey’in tutuklandığını söylediği gün.
“3 saat mutluluktan ağladım. Mutluluktan ağlamaktan sesim kısıldı. Öyle bir duygu ki diyorsunuz ki ‘Ben çok uğraştım emek verdim ama adamı hak ettiği dört duvar arasına göndermeyi başardım. Artık özgür değil başka kadınlara zarar veremeyecek’ dedim.
‘Kadınlar kendilerine inanmayanlara karşı da mücadele ediyor’
“Bu tarz saldırılarda kadınlara inanmayanlar oluyor. Sürekli kadınları aşağılayan bir toplumda yaşıyoruz. Etek boyuna göre, konuşmasına göre, yürüyüşüne göre kodluyoruz kadınları.
“Kadınlar hep kendisini kanıtlamak zorunda kalıyor. Ailede babaya, sonra kocaya, oğula kanıtlama hep bir kanıtlama derdinde kadınlar. İşe girersin, kadınsın yapamazsın derler, ona karşı bir kanıtlama.
“Yasaları erkeğin yaptığı bir toplumda kadınların sürekli kendisini kanıtlamak zorunda kaldığını görüyoruz. Şiddet gören kadınların tam bu nedenlerle asla kırılmayacak bir dirençle mücadele etmeleri gerekiyor. Onlar inanmadı. Ben daha güçlendim. Bana inanmadıkları her adım beni daha da güçlendirdi.
“Kadınlara şunu söylemek isterim. Size kimse inanmayabilir ama siz kendinize inanın. Bir kadın kendine inanırsa zamanla o kadına herkes inanacaktır. Tarihte bunun örneği var. Sana inanmazlar ama sen kendine inan.
“Ben hukuk fakültesine hazırlanıyorum. Özellikle çocuk istismarı ve erkek şiddeti davalarına bakmak istiyorum.
“Ağır ceza avukatı olmak istiyorum. Kadınların ve çocukların yoldaşı olmak istiyorum. Onların davalarına arkadaş olmak istiyorum. Onlarla birlikte mücadele etmek istiyorum. O yüzden geleceğin avukat adayıyım diyeyim.
Davadan beklenti
“Bana şiddet uygulayan erkeğin mahkemeden en üst sınırda en yüksek boyutta ceza almasını istiyorum. Bir değildi bana suç işleyen kişi bunların suç örgütü olduğu kabul edilmesi mahkemenin bu yönde ağır cezadan talepte bulunmasını istiyorum.”
Kaynak: Bianet