Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Azime Acar’ın Diken’deki yazısından: “Depremle bir kez daha panik evresindeyiz… Tartışmalar, koordinasyonsuzluk, sahadakiler ile yetkililerin çelişkili açıklamaları. Bir sonraki evremiz vurdumduymazlık… Çözüm mü? Naci Görür’den üç basit direnç çalışmasıyla özetleyelim.”

Azime Acar / Diken
17 ağustos 1999’daki depremde kurtarma çalışmalarına damga vuran “Sesimi duyan var mı?” cümlesi kulaklarımızda hala çınlayıp içimizi yakarken…
Şimdi bu söz enkaz altındakilerinin “Beni duyan var mı?” çağlıklarına dönüşüyor…
Açı, çaresizlik, öfke ve hüzünle kavruluyoruz. O kadar büyük bir keder ki… İfadesi o kadar zor ki…
Sevdiklerini kurtarabilmek için bölgeye ulaşmak isteyenler…
Bölgede bir tek tanıdığı olmasa bile gelen haberlerle gözyaşlarıyla “Elimden gelen bir şey olur mu?” diye çırpınanlar…
İstanbul Havalimanı’nı gece boyunca tıklım tıklım dolduran ve bölgeye bir önce gitmeye çalışan gönüllüler…
Arama kurtarma çabalarının eşsiz kahramanları madencilerden doktoruna, sağlık emekçisine kadar elinden geleni yapma gayretiyle “Hadi” denilmesini, ‘zaman kaybetmenin huzursuzluğu’ içinde hazır halde bekleyenler…
Öte yanda bir türlü açılamayan yollar… erişilemeyen malzemeler…
‘Keşke kepçe olsam…’
Enkaz altındaki yardım çığlıklarıyla sarsılan milyonların çaresizliğini bölgeye ilk giden gönüllülerden Haluk Levent öyle can alıcı dillendiriyor ki ekleyecek bir şey yok:
“Yanı başımda yardım edemediğim göz göre göre ölümü bekleyen çocuklar var anneler babalar var. İnsan ne olmak ister? Hiç kepçe olmak ister mi? Şu an olsam keşke. Tek tek enkazların üzerini açsam…”
‘Bunca uyarıyı niye yaptık?’
İki yıldır televizyon ekranlarında, 700 bini aşkın Twitter takipçisini mesajla gücü yettiğince yer göstererek “Geliyor” diyen jeolog Naci Görür’ün ekranlardaki isyanına da eklenecek bir şey yok:
“Gece 4’de uyandırıldım. Bir saat ağladım. Hâlâ ağlıyorum. Yıllardır uyardığımız yer. Tek bir yerel yönetici arayıp ‘ne yapalım?’ demedi. Bunca uyarıyı niye yaptık?… Bir devletin, siyasilerin en önemli görevi, o ülkede yaşayan insanların can güvenliğini sağlamaktır, ondan da ötesi yoktur.”
Afet, koordinasyon meselesidir
Bireysel yardımlar, sosyal dayanışma, olsa olsa yaraya pansuman oluyor ama afet yönetimi koordinasyon meselesi…
Koordinasyon yoksa!
Yoksa sosyal yardım ve destekler de yetersiz kalıyor, tırnaklarıyla enkaz başlarında, aç, soğukta titreyerek, cep telefonlarıyla iletişim dahi kuramayarak can havliyle enkaz altından “Beni duyan var mı?” seslerine ulaşmaya çalışıyorlar.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.