Ezel Demir, 5 Harfliler’deki yazısında, bekar bir anne olmanın toplumsal karşılıklarını gözlemlerken yaşadığı öfke, hayal kırıklığı ve sonrasında gelen özgürleşmeyi tarifliyor:
“Sosyal medya aleminde türlü türlü annelik vardı, bunların her birinin farklı icra alanları, farklı pazarları vardı fakat bekar annelik hiçbir yerde yoktu. Bekar anneliğin kendine ait bir pazarı yoktu demek ki, bir kimlik olarak bile, günümüz Türkiye’sinde hâlâ dile gelmiyordu.”

Ezel Demir / 5 Harfliler
Sosyal medyaya ilk anne olduğum zaman, biraz da zorunluluktan girdim. Instagram’ın bir annelik ansiklopedisi olduğunu söylemek abartılı olmaz. Uyku, emzirme, çocuk psikolojisi gibi alanlarda çok sayıda uzman anne çıktı karşıma. Bu kişilerden birçoğu annelik üzerinden kendilerine yeni bir meslek alanı kurmuşlardı. Bir şekilde annelik üzerine otorite olmuşlardı. Bunun bir uzantısı sosyal medya dışına taşan ünleri (açtıkları kurslar, verdikleri danışmanlıklar vb.) olduysa, diğer uzantısı da pazarladıkları ürünler olmuştu.
Karşı karşıya kaldığım dev endüstri önce beni korkuttu. Bütün bu bilgileri edinmek, kendi süzgecimden geçirip doğru karar vermek nasıl mümkün olabilirdi? Bu korku çocuklu hayatla ilgili daha temel korkularımla birleşti. Çocuğumun dolayımıyla var olmadan kendime bir öznel alan yaratabilecek miydim? Ben de Instagram’da gördüğümü düşündüğüm örnekler gibi, önce anne, sonra ben mi olacaktım? Çünkü çocuk sahibi olmak hayatımın tümünü kaplamıştı, gerçekliğimi tamamen dönüştürmüştü. Bundan da şikâyetçi değildim ama hissiyatım oydu ki anneliğim de özneliğim de eksikti. Instagram bana çeşitli mükemmellik icraları sunmuştu — rasyonel olarak düşündüğümde bunların her birinin birer icra olduğunu bilsem de, hissettiğim eksiklik duygusunun önüne geçememiştim.
Birkaç yıl sonra, çocuklu bir kadın olarak boşandığımda ise tam tersi bir sessizlikle karşılaştım. Sosyal medya âleminde türlü türlü annelik vardı, bunların her birinin farklı icra alanları, farklı pazarları vardı fakat bekâr annelik hiçbir yerde yoktu. O zaman, kanguru markaları, avokado püresi tarifleri ve çeşitli oyun grubu reklamları arasında, kendi anneliğime dair bir şey bulamamak beni üzdü. Bekâr anneliğin kendine ait bir pazarı yoktu demek ki, bir kimlik olarak bile, günümüz Türkiye’sinde hâlâ dile gelmiyordu. Sosyal medya kimliğini bekâr annelik üzerinden kuran bir kişi fenomen olacak kadar “karizmatik” olmayacaktı belki, pazarlayabileceği bir ürün yoktu, sunduğu yaşam modeli bir tüketim aracına dönüşemiyordu.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.