Yazar Berrin Sönmez, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun kaybetmesi halinde Medeni Yasa’nın tehlikeye gireceğini ifade ediyor: “Erdoğan ikinci turda kazanırsa Medeni Yasa’da dini hukuk dedikleri ve gerçekte dini olmayıp, Ortaçağ Ortadoğu geleneklerinden ibaret kuralları yasaya yerleştirmeleri önünde hiçbir engel kalmayacak.”

Berrin Sönmez / Gazete Duvar
Ayrı dünyaların insanlarıyız. Seçim sonrası zihnimde dönüp duran bu Yeşilçam repliği, yurttaş gözlemci olarak sayımı takip edişimden kaynaklanıyor. Sadece oy kullandığım sandık değil okuldaki sandıkların hepsinde Kemal Kılıçdaroğlu, en az ikiye katlayarak Recep Tayyip Erdoğan’a fark atmıştı. Genel seçim sonuçları da farklı değildi. CHP, AKP’nin iki katı kadar ve İYİ Parti az farkla üçüncü sıradayken MHP pek yakın olmayan oy sayısıyla onu takip ediyordu. YSP ve TİP ise neredeyse gördüğüm bütün sandıklarda bir iki oy farkıyla bazen biri bazen diğeri önde olarak birbirlerini ezmiş, ortak oy alabilseler MHP’nin önüne geçebilecekken her ikisi de arkasında kalmışlardı. Üstelik burası Ankara 3’üncü bölgede, başlı başına bağımsız mahalle olarak tapuya kayıtlı bir TOKİ yapılanması. Çankaya’dan söz etmiyorum yani. Sayım tamamlanıp çuvallar mühürlendikten sonra okuldan ayrıldığımda haberleri görüp, paralel evrene geçmiş gibi oldum. Asıl anlayamadığım şeyse bizim sandıkta işlemler tamamlanmadan neredeyse bir saat önce sonuçların açıklanmasıydı. Biz cumhurbaşkanlığı oy pusulası sayımını bitirmiş genel seçim oy sayımına henüz başlamışken duyduk ki sonuçlar yayınlanmaya başlamış.
Tuhaf şey. Bulunduğum sandıkta hiçbir gecikme olmadı. Bütün işlemler usulüyle ve olması gereken sıralamayla, zaman kaybedilmeden gerçekleştirildi. İtiraz olmadığı için yeniden sayım gerekmedi. Çünkü iki pusulanın sayım aşamasında çetele tutan sandık kurulu görevlileriyle çetele tutan sandık müşahitlerinin sayıları, her on oyda bir sözlü olarak karşılaştırıldı ve uyumlu sonuçlandı. Cumhur İttifakı müşahidi de hiç itiraz etmedi çünkü itiraz edilecek bir sorun yaşanmadı. Tüm aşamalar göz önünde ve karşılıklı uyum haliyle tamamlandı. Buna rağmen biz sayım işlemlerini bitirdiğimizde Anadolu Ajansı tarafından sandıkların yüzde 10’undan fazlasının açıkladığını gördük. 339 oy kullanılmıştı sandıkta ve oyalanmadan ancak tamamlanmıştı bizde. Çok daha düşük sayıda oy kullanılan sandıklardı belki gelenler ya da zarf sayımı, pusula sayımı gibi işlemlerin usulünce gerçekleştirilmeden oy yazımına geçilip, tamamlandığı düşünülebilir. Her neyse okuldan çıkınca başka bir dünyaya giriş yapmış gibiydim. Bu duyguda yalnız olmadığım da açık çünkü benim gibi izleyen pek çok sade vatandaş vardı.
Seçmen ucube sisteme onay vermedi ama…
Ucube sistemin tek karar vericisi, hepimizin cebinden ve geleceğinden çalınan kamu kaynaklarını bonkörce seçime yatırdığı halde kazanmasına yetmedi. Zerrece tereddüt etmeden kamu otoritesinin tüm gücünü sahaya sürdü ama kazanmasına yetmedi. Manipülasyonun dibine vuruldu, o da yetmedi. Ucube sistemle parlamenter sistem arasında bir nevi referandum gözüyle bakılan bu seçimde ucube sisteme güven oyu çıkmadı.
…ama parlamenter sistemi güçlendirme girişimine de güvenilmemiş.
…ama seçmen, ucube sistemin zorbalığını pekiştirecek bir meclis aritmetiği çıkardı.
…ama ne olursa olsun bu sonuçlara güven duymak mümkün değil.
… ama çoğumuzun gördüğü sandık sonuçlarından bu denli farklı seçim sonucunun düşündürdüğü tek şey büyük hile, büyük oyun döndüğü.
…ama ikinci turda Erdoğan öndeyken ve meclis aritmetiği onun lehine şekillenmişken tablonun değişmesi imkansız demeyelim ama çok zor olduğunu da kabul etmek gerek.
Ve şimdiye kadar seçim kampanyasında yapılan çarpıtmaların, karalamaların ikinci tur için de süreceği hatta önümüzdeki iki hafta zirveye tırmanacağı balkon konuşmasından belli. Ve ikinci tur sonrası da sandıktan çıkan oyun gerçekten sandığa giren oy olduğundan emin olmanın mümkünatı yok. Bunun için elindeki yargı, seçim sistemi, seçim kanunu, YSK, il ve ilçe seçim kurulları gibi aparatları bu defa çok daha pervasız kullanacağına da şüphe yok. Yine de muhalif seçmenin çok kesin kararlılıkla sandığa gitmesinden başka yol da yok. Umarım bu defa CHP de seçim işlerini Canan Kaftancıoğlu, İmamoğlu ve Yavaş’ın yetki alanı olarak belirler. İstanbul ve Ankara onlar sayesinde kaptırılmamıştı, şimdi de ihtiyaç var onlara. Otokrasinin teokrasiye dönüşmesini önleyip demokrasinin yolunu açmanın şafağındayız diyorduk ya şimdi girmeyeceğim birçok başka olumsuzluk nedeniyle bugün teokrasinin eşiğinden dönmek için elimizde ikinci tur var sadece. Sonra keşke dememek için şimdi bu ikinci tura mutlaka iyi hazırlanılmalı ve oylar korunmalı. Tabii bir de Sinan Oğan faktörü var, demokrasiye mi teokrasiye mi hizmet edeceğini düşünmesi gerekiyor.