
Gülseren Onanç
Bu hafta sonu Türkiye yeniden sandığa gidecek, Türkiye’de yaşayan bireyler yerel yönetimlerde görevlendirecekleri siyasetçileri seçecekler. Siyaset topluma ve onun kamusal yararlarına hizmet etmekse yerel yönetimlerde bize hizmet edecek kişileri seçeceğiz. Ama 2007 yılından beri 14 kez sandığa giden seçmenlerin siyasetten uzaklaştığına, siyasetten ümidini yitirdiğine tanıklık ediyoruz. Aslında bu ruh hali salt Türkiye’ye de mahsus bir durum değil. Ama Türkiye gibi seçime katılım oranı çok yüksek olan bir toplumda bu uzaklaşma halinin etkileri olacak.
Apati olarak tanımlanan bu ruh halini inceleyen İstanpol araştırma şirketinin yayınladığı 2024 Seçimlerine Giderken Seçmen Apatisi ve Siyasi Tercihler araştırması bize durumu anlamamız için önemli ip uçları veriyor.
Apatinin arkasında yatan duyguları anlamayı hedefleyen araştırma sonuçlarını aşağıdaki beş başlıkta özetleyebiliriz:
- Siyasete etki edememe duygusu: Araştırma verilerine göre apatetik seçmenler, siyasete etki edemediğini düşünen bireylerdir. Bu seçmenler siyasi gelişmelere yön veren faktörleri kavrayamadıklarını, siyasetin karmaşık ve kapalı kapılar arkasında gerçekleşen bir süreç olduğunu düşünmektedir. Siyasi kurum ve aktörlere yönelik belirgin bir şüphecilik çoğu zaman bu “etkisizlik” hissiyatına eşlik etmektedir.
- Kazanma şansı olmayan adaya oy verme isteği: Apatetik seçmenin, seçimlerde kazanma şansı olmayan üçüncü partilere yönelme ihtimali averaj seçmenden daha yüksek olabilmekte. Bu seçmende siyasi içeriktense, adayların performatif yanına bakarak tercih yapma olasılığı da daha belirgin.
- Dezenformasyona açık olmak: Apatetik seçmenin siyasi gerçekleri öğrenme konusunda daha isteksiz olması, onu dezenformasyon ve komplo teorilerine daha açık hâle getirebilmekte.
- Kavga edecek güçlü lider arayışı: Vaatler, söylemler, hatta parti kimlikleri bir yana, apatetik seçmen her şeyden önce kendisi için kavga edebilecek, güçlü bir lider arayışında.
- Bütün partilerin seçmenlerinde siyasi aktörleri ve kurumlara güvensizlik: Siyasi ilgi kaybının yalnız belirli bir partiye yönelik değil bütün partilerin seçmenlerinde benzer bir ruh hali var. Farklı partilere destek veren vatandaşların siyasetten yabancılaşma sebepleri arasında farklılıklar olsa da siyasi aktörlere ve kurumlara yönelik güvensizlik dikkat çekecek şekilde ortak.
Daha çok seçim daha az demokrasi
31 Mart’ta Türkiye’de yapılacak yerel seçimler de dahil, 2024 yılında dünyada 60 tan fazla ülkede 4 miyardan fazla seçmen sandığa gidecek ama seçimlerin olması demokrasinin geliştiği anlamına gelmiyor. Önümüzde büyük paradoks var; insanlık tarihinde her zamankinden daha fazla seçim yapılmasına rağmen, dünya giderek daha az demokratik hale geliyor. Demokrasi ciddi bir tehdit altında. Burada seçimleri manipüle etmek üzere her yolu deneyen otoriter politikacılar kadar o politikacıları destekleyen seçmenler de, politikadan ve politikacılardan umudunu kesip radikalleşen seçmen de sorumlu.
Demokrasi aktif ve bilinçli bireylere ihtiyaç duyar
Seçimden seçime gidip oy vermek veya seçim günü sandık gözetmenliği yapmak da demokrasiyi savunmak için yeterli değil. Demokrasi, kadın hareketindeki kadınların sürekli yaptığı gibi sürekli uyanık olmayı gerektirir. Demokrasi haklarının bilincinde olan onları savunmak üzere örgütlü bir şekilde mücadele eden aktif ve bilinçli bireylere ihtiyaç duyar.
Siyasi partilerin seçmende oluşan bu apati duygusunu anlamaya çalışması ve çözüm üretmeye çalışması gerekiyor. Ancak burada geleceğine sahip çıkacak bilinçte bir seçmen kitlesine de ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Bilinçli bireylerin apati duygusuna kapılma lüksü olmadığını düşünüyorum.
Bu hafta sonu sandığa gideceğiz ve seçimimizi yapacağız. Ya Türkiye’yi parlamenter demokrasiden otoriter başkanlığa sürükleyen, gençlerin geleceğe ilişkin umudunu ve mutluluğunu elinden alan Cumhur İttifakı ve onun iktidarının devamı için çalışan zihniyeti seçeceğiz, ya da bu zihniyete bir “Dur” diyeceğiz.
Ben demokrasimize ve geleceğimize sahip çıkacağımıza inanıyorum.