Perşembe akşamı İstiklal Caddesi’ne çıkan sokaklar polis barikatları ile kapalıydı. Polis geçişe izin vermedi. Polise meyhaneye gideceğinizi, su götürdüğünüzü, market siparişini dağıttığınızı anlatabiliyorsanız geçiş izni koparıyordunuz. Ama “Yürüyüşe gideceğim” diyorsanız zinhar izin alamıyordunuz. Israrla yürüyüşe gideceğimi söyleyerek 5 sokaktan gönderildikten sonra altıncı sokaktaki polisler ile müzakere etmeye başladım. Yanımdaki kadınlardan da güç alarak ısrarlı bir pazarlığa tutuştuk. Yürüyüşe katılmanın bizim yasal hakkımız olduğunu söyleyen de vardı, mücadelemizin polisleri de özgürleştireceğini söyleyen de. On beş dakika süren müzakeremiz sonunda 25 Kasım Kadın Platformu’nun organize ettiği gece yürüyüşüne Tünel’den katılabildik.
İstiklal Caddesi özgürlüklere kapalı, polis şiddetine açık
8 Mart ve 25 Kasım tarihlerinde İstiklal Caddesi’nin binlerce polis tarafından kapatılması artık bir gelenek oldu. Adı özgürlükler ile özdeş İstiklal Caddesi son on yıldır yürüyüş ve gösteri özgürlüğüne kapalı. Birkaç kişi toplansa, hele ki bir basın açıklaması yapmaya kalksa hemen gözaltına alınıyor. Cumartesi Anneleri’nin sadece Cumartesi günleri kısa süreliğine yaptığı eylemi engellemek için yıllardır Galatasaray Meydanı demir parmaklıklar ile kapatılıp polisler tarafından korunuyor. Kimden ve ne için korunduğunu oradaki polislerin bile bildiğine sanmıyorum. Atatürk Kültür Merkezi’ni açan, Beyoğlu Kültür Yolu Festivali organize eden Kültür Bakanlığı ve Beyoğlu Belediyesi’ne bir de Galatasaray’ın polis bariyerleri ile çevrili anıtını ibretlik otoriter kültür örneği olarak görmezden mi geldi acaba merak ediyorum.
Baskıya direnen örgütlü toplum: Kadınlar ve LGBTQİ+
Kamusal alanımızı da elimizden alan otoriter baskıcı iktidara karşı direnen çok az örgütlü yapı var. Feminist kadın hareketi ve LGBTİQ+ hareketi polis şiddetine karşı en dirençli gruplar. Boğaziçi direnişinde de onlar var, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına karşı sokak gösterilerinde de. Onlar her türlü yıldırma, şiddet, biber gazına rağmen gösterilerini yapmaya SES’lerini çıkarmaya devam ediyorlar. Geçen akşam da 25 Kasım Kadın Platformu “Erkek-devlet şiddetine karşı isyanımız bitmedi! Hayatlarımız için mücadeleye!” çağrısına cevap veren binlerce kadın ve LGBTQİ aktivisti kadına yönelik erkek devlet şiddetine karşı yürüdük.
“İtaat etmiyoruz” diyen kadınlara karşı bariyer, kalkan ve biber gazı
Erkek devlet şiddetini temsil eden emniyet güçlerinin bütün ezberlerini bozan, şiddet içermeyen, son derece renkli bu kadın direnişi karşısındaki çaresizlikleri görülmeye değerdi. İtaati bir yaşam biçimi olarak algılamak zorunda kalan polislerin, “Susmuyoruz, Korkmuyoruz, İtaat Etmiyoruz” diye hınzırca haykıran kadınlara karşı ellerindeki tek araç demir bariyerleri, kalkanları ve biber gazıydı. Geleneksel olarak Tünel’de başlayıp Galatasaray’da sonlanan 25 Kasım Gece Yürüyüşlerinde polisler barikatı Perşembe akşamı İsveç Konsolosluğuna kadar çekmişlerdi. Kadınlara yürüyüş alanı olarak yüz metreden az bir alan bıraktılar. Oradan biraz daha ilerlemek isteyenlere de biber gazıyla müdahale ettiler.
Her türlü engele karşı gerçekleşebilen 25 Kasım Yürüyüşümüz kısa sürse de memlekette otoriterliğe direnenlerin olduğunu göstermek adına umut vericiydi.
Köyünü Cengiz Holding’e karşı savunan kadınlar
Kadınların direnişi sadece meydanlarda, caddelerde değil köylerde de devam ediyor.
Cengiz Holding’e ait Truva Bakır İşletmesi’nin maden ruhsat alanında yer alan Hacıbekirler köyünden kadınlar madene karşı direniyor.
Füsun Kayra’nın Çatlak Zemin için kaleme aldığı “Kazdağları’nda kadınlar direniyor: ‘Bakır madeni, Hacıbekirler köyünü haritadan silecek” başlıklı yazı, ataerkinin tarihsel olarak doğanın kaderini değiştirdiği ve kadınların doğa hakkını savunmada en önde oldukları tespitini yapıyor.
Örgütlü kadın mücadelesinin etkin temsilcisi Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, eşit ve şiddetten uzak bir hayat için mücadeleden vazgeçmeyeceklerini belirterek, karar alıcıları bir an önce görevlerini yaparak cinsiyete dayalı şiddet ve ayrımcılığa son vermeye çağırdı.
Finlandiya’nın Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü Türkiye’ye
Türkiye’de örgütlü feminist hareket erkek devlet şiddeti ile bastırılmaya çalışılırken, Finlandiya Başbakanlığı toplumsal cinsiyet eşitliğini fark edilir şekilde savunan bireylere ve kurumlara verdiği “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülü”nü (IGEP) bu yıl Türkiye’den Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na verdi. Ödülü Finlandiya Başbakanı Sanna Marin’den alan platformun Genel Temsilcisi Gülsüm Kav ve Genel Sekreteri Fidan Ataselim’in fotoğrafı bizi gururlandırdı.
Yaşasın feminist kadın hareketinin haklı mücadelesi.