Gülseren Onanç
Mahbouba Seraj Afganistanlı bir kadın hakları aktivisti. Adı Arapçada sevimli anlamına gelen yetmiş yaşındaki Mahbouba’nın yaşamı Afganistan’da doğan her kadın gibi hiç kolay olmamış. Kabil’de doğmuş ve bu şehirde okula gitmiş. Ülkesinde bitmeyen darbeler tarihinde 26 yıl sürgünde yaşamış, Amerika’nın Afganistan’ı işgali sonrasında, 2003 de ülkesine geri dönmüş. Otuzlarında terk ettiği ülkesine ellili yaşlarında geri dönen Mahbouba, ülkesine döndüğünden beri kadın haklarının savunulması ve barış süreçlerinin inşası için bir aktivist olarak çalışıyor. “Bizim Aziz Afganistan’ımız” adında radyo programları yapıyor. Kendini sevgili ülkesine ve ülkesinin kız çocuklarına karşı sorumlu hissediyor. Taliban ile barış görüşmelerinde kadınların ve kız çocukların sözcüsü olarak masaya oturan Mahbouba, erkek egemen siyaseti yakından tanıma şansı olan bir cesur yürek. Taliban’ın sinir bozucu şeriat taleplerinin karşısında Amerika, Rusya, Çin, Hindistan, Pakistan ve NATO temsilcilerinin müzakerelerine de şahit olan Mahbouba’nın bu güçlere karşı isyanı geçen haftanın belirleyici SES’i oldu.
Muktedir Erkeklere Karşı İsyanın SES’i: Mahbouba Seraj
“Tüm dünya liderlerine ve tüm dünyaya 20 yıldır Afganistan’a yaptıklarınız için utanın diyorum! Tek bildiğim, sizden hiçbir umudumuz yok. Hatta sizinle konuşmak bile istemiyorum. Sizinle konuştuk, talepler öne sürdük, her şeyi yaptık ama kimse bize kulak asmadı. Bütün bu süreç boyunca muktedir erkekler bildiğini okudu. Kendi kendilerine kararlar aldılar ve bizim büyük bir çabayla inşa ettiğimiz her şeyi imha ettiler. Bugün bu ülkede olan, bu ülkeyi 200 yıl geriye götürecek.”
Erkek Egemen Emperyalist Sistemin Çöküşü
Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk tarafından seküler bir demokratik devlet olarak kurulduğu yıllarda, Afganistan’ı emperyalist güçlerden kurtaran Emanullah Han Afganistan’ın yönetim biçimini krallık olarak belirliyor. Ülke, kuruluşundan bu güne kadar soğuk savaşın, erkek egemen iktidarların ve radikal İslam’ın oyun tahtası haline geldi.
Yoksulluk, yolsuzluk, terör ve çocuk ölümleri ile anılan Afganistan’da Amerikan ve NATO askeri güçleri, yirmi yıldır sürdürdüğü işgal ve sonrasındaki müzakere süreci henüz bir noktaya varmadan, ülkeyi Radikal İslamcı Taliban’a teslim edip ülkeden ayrıldı. Kabil Havaalanı’ndan kalkan Amerikan askeri uçağının kanadına tutunarak Afganistan cehenneminden kaçmaya çalışan iki kişinin uçak kalktıktan sonra yere çakılışı, patriyarkal sistemin de çakılışının sembolik görüntüsüydü.
Taliban Rejimi Altında Ezilen Kadınlar
Taliban, ABD’nin askerlerini Afganistan’dan çekme kararı alması sonrası yeniden güç kazandı ve başkent Kabil’de kontrolü sağladı. Taliban’ın geri dönüşüyle, kadınların ve kız çocuklarının son 20 yılda elde ettikleri özgürlük ve kazanımlar da tehdit altında. Kız çocuklarının eğitime katılımını, kadınların çalışmasını engelleyen, burkasız ve yanlarında erkek olmadan kamusal alana çıkmasını yasaklayan Taliban rejimi altında intihar edenlerin %80’i kadın.
Taliban’a İnanmayın, Taliban’ı Tanımayın, Taliban’ın Değil Bizim Yanımızda Olun
Taliban’ın ülke yönetimini ele geçiren liderleri, yeni sistemin demokrasi olmayacağını, ülkede şeriat kurallarının geçerli olacağını açıklayarak kadınlara örtünmenin zorunlu kılınacağını ancak kadınların eğitim ve çalışma hakkının korunacağını söyledi. Ülkeden gelen haberler ise kadınlar için durumun çok vahim olduğunu gösteriyor.
1996–2001 yılları arasında Taliban döneminde kız çocuklarının ve kadınların şeriat düzeninde nasıl ezildiğini hepimiz hatırlıyoruz. İktidara geldiğinden beri son dört gündür daha ılımlı mesajlar verse de, Afgan kadınlar Taliban’a inanmadığını söylüyor. Taliban’ın şeriat rejimi altında kadınların cehennemi yaşadıklarını söylüyor ve dünyaya “Taliban’ın değil bizim yanımızda olun” diye sesleniyor.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in Afganistan’daki son gelişmeleri değerlendirdiği basın toplantısında konuşan Afgan gazeteci Lailuma Sadid “İnsan haklarına, kadın haklarına saygı göstermeyecekler. Kadınlara hiçbir alan tanımayacaklar, Talibanı tanımayın” çağrısında bulundu.
EŞİK’ten İktidara: Taliban’ı Değil Taliban Altında Ezilen Sivilleri Dikkate Alın
Eşitlik İçin Kadın Platformu, EŞİK Türkiye’de iktidara yönelik bir bildiri yayınladı. “Taliban ‘tanınacak’, ‘inanç birliği içinde’ temasta bulunacak bir yönetim değil, kadın ve insan hakları düşmanı köktendinci bir suç örgütüdür! Bütüncül bir göçmen politikası oluşturarak, Taliban’ı değil, Taliban yönetimi altında ezilen Afgan sivillerini dikkate alan, onları ‘pazarlık nesnesi” gibi görmeyen, en temel yaşam haklarını gözeten bir yaklaşımı görmek istiyoruz.”
Afganistan’da yaşayan kadın yönetmen Sahraa Karimi, Taliban’ın Kabil’e ulaşması üzerine “Bizi öldürmeye geliyorlar” diyerek yardım istedi ve dayanışma çağrısı yaptı.
Afgan Kadınlar ile Dayanışma İnsanlık Görevimiz
Afganistanlı kadınlardan gelen dayanışma çağrısına kulak vermek bugün hepimiz için bir insanlık görevidir. Afganistanlı kız kardeşlerimizin yaşadıklarını daha iyi anlamak üzere Eşitlik, Adalet ve Kadın Platformu olarak Afganistan toplumuna ve Afgan kadınlarının sosyal ve kültürel yaşantısına pencere açan 5 filmi sizler için derledik.
Geçen hafta yazdığım bir aktivistin gözünden yazımda ,Taliban zulmünden kaçıp memleketimize sığınan Afgan kadınlarının burada uğradıkları ayrımcılıktan söz etmiştim. 16 Ağustos’tan sonra Taliban zulmünden kaçan Afgan kadınları anlamak ve onlarla dayanışmanın yollarını aramalıyız.
BM Kadın biriminin Dünya’ya yönelik çağrısı çok anlamlı “Afganistan halkını terk edemeyiz, etmemeliyiz. Tüm ülkeleri Afgan mültecileri kabul etmeye ve sınır dışı etmemeye davet ediyorum. Şimdi tek vücut olma zamanı.”
Ayrıca Afganistan’ın bizden çok uzakta olduğunu düşünmeyelim, geçen hafta oradaki Taliban zihniyetinin izlerini Türkiye Cumhuriyeti Adalet Bakanlığı’nda da gördük. Adalet Bakanlığı, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen açık hava sergisinde Kabe görselinin yere serildiği gerekçesiyle başlatılan soruşturma kapsamında yapılan tutuklamalarla ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) verdiği cevapta, eşcinselliğin İslam dinine göre “haram” kabul edildiğini belirterek tutuklama kararının hukuka uygun olduğunu savundu.
Mahbouba Seraj’ın dediği gibi, geleceğimizi muktedir erkeklerin eline bırakamayız. Bugün artık Radikal İslam’ın adını koymak, kız çocukları ve kadınlara yönelik baskıcı rejimine karşı direnmek üzere Türkiye’deki, Afganistan’daki ve tüm dünyadaki kadınların dayanışma içinde olma zamanıdır.