Şarkıcı, oyuncu ve moda ikonu Jane Birkin 76 yaşında hayatını kaybetti.
“Tıpkı rulo yapılmış bir halının açılması gibi… Ama o rulo halının üstündeki herkes gidiyor. Giderek uzaklaşıyorlar. Yüz hatlarını unutmaktan korkuyorum, onlann kokularını hatırlayamamaktan korkuyorum, onlarla aramdaki bu mesafenin gittikçe açılmasından korkuyorum.”

Jane Mallory Birkin, 14 Aralık 1946’da Londra’da dünyaya geldi. Başlangıçta model olarak çalışmaya başladı ve ardından sinema dünyasına adım attı. Özellikle 1960’ların ve 1970’lerin Fransız sinemasında ve müzik sahnesinde önemli bir figür olarak yıldızı parladı. 1966 yapımı Michelangelo Antonioni’nin “Blow-Up” filmindeki performansıyla uluslararası alanda tanındı.
1965’ten 1968’e kadar James Bond film müziklerinin bestecisi John Barry ile evliydi. Kızları Kate Barry, 1967’de doğdu.
“Slogan”(1969) filmiyle birlikte Paris’e yerleşti ve Fransız kültürünün en ikonik isimlerinden biri haline geldi. Gainsbourg ve Birkin’in aralarındaki kimyayı, beyaz perdenin dışına taşırarak hissettiren bu film, Birkin’in yaşamında milat niteliğinde olan işlerden biri.
Jane Birkin, en büyük aşkı olarak anılan Serge Gainsbourg ile “Slogan” filminin setinde tanıştı. İkili, Pierre Grimblat’ın yönetmenliğini yaptığı “Slogan”ın başrolünde birlikte yer aldı. Jane Birkin ve Serge Gainsbourg, yıllar boyunca hem birlikte ürettikleri müzikler hem de filmler ile büyük ortaklıklara imza attı.
Birkin Gainsbourg’la ilişkisinin başlangıcını şu sözlerle anlatıyor:
“Yönetmene “bu adam korkunç derecede kendini beğenmiş, kibirli, ben bununla nasıl oynayabileceğimi bilemiyorum” dedim. İlk sahne banyodaydı. Kendimi çok sarsak hissdiyordum. Belki beraber bir akşam yemeği yesek iyi olur diye düşündüm. Yemeğe çıktık. Sonra dans etmeye gittik. Bir dolu içti, içti… Beni dansa kaldırdı, ama dans etmeyi bilmediğini fark ettim, habire ayaklarıma basıyordu. Bu bana çok sevimli geldi. Sonra bir başka gece kulübüne, ardından başkasına, bir başkasına gittik. Sabahın 6’sına doğru beni Hilton’a götürdü. Odasını istedi. Ben “oh la la la” dedim. Aman allahım ne korkunç, “Hayır, hayır demem lâzım. Çok korkunç”. Odaya çıktık. “Ben ne yapacağım şimdi” diye düşünerek banyoya girdim. “Ne yapacağım ben şimdi. Her şey fazla çabuk oldu.” Odaya döndüğümde, Serge uyuyordu. O kadar memnun olmuştum ki, çıktım, sabahın 7’sinde drugstore’a gittim, “Yami yami! yami…” diye giden sözleri olan bir plak aldım. Komik bir 45’likti. Odaya çıktım. Onun iki ayak parmağının arasına plağı sıkıştırdım. Böylece namusumu kurtarmıştım. Sonra filmde beraber oynadık. Birbirimize hemen âşık olduk. Film için beraber Venedik’e gittik. Olan olmuştu.”

Müzik dünyasına giriş
1960’ların sonlarında Serge Gainsbourg ile tanışması, kariyerinin dönüm noktalarından biri oldu. Birlikte birçok projede yer aldılar ve özellikle ‘Slogan’ filminin setinde tanıştıktan aylar sonra kaydettikleri, 1969 yılında piyasaya çıkan “Je t’aime… moi non plus” adlı şarkıları büyük bir çıkış yakaladı.
Şarkı birkaç ülkede radyoda yasaklandı ve cinsel içerikli sözleri nedeniyle Vatikan tarafından kınandı, ancak çifti yeni bir uluslararası dinleyici kitlesine tanıttı.
Jane Birkin, 1975 yılında, Serge Gainsbourg’un ilk yazıp yönettiği filmi “Je t’aime… moi non plus”deki performansı ile En İyi Kadın Oyuncu dalında Cesar Ödülü kazandı.
Çiftin ödüllü oyuncu ve şarkıcı Charlotte Gainsbourg adında bir kızı oldu.
Birkin ve Gainsbourg 12 yıl birlikteydiler, ancak ayrılıklarından sonra arkadaş kaldılar ve Birkin’den 18 yaş büyük olan Gainsbourg, yıllar sonra hâlâ onun için şarkılar yazıyordu.
İlişkileri sık sık “çalkantılı” olarak tanımlandı ve Birkin, 2020’de yayımlanan günlüklerinde ikisi arasındaki şiddete ve Gainsbourg’un alkolizminin getirdiği sorunlara değindi.
İkili ağır kavgalarıyla da basının odağı hâline geldi. Öyle ki Gainsbourg’un Birkin’in yüzüne bir pasta fırlatması sebebiyle sanatçının kendini Seine Nehri’ne attı. Yine de Birkin, 2006’daki bir röportajda, “O ve ben, bu parçanın da etkisiyle, tabii 13 yıllık ilişkimizin de sebebiyle garip bir şekilde en ünlü çift oluverdik. Ardından kendisi ölene kadar arkadaşım olarak kaldı. Kim daha fazlasını isteyebilir?” ifadesini kullanmıştı.
Bir röportajında Birkin, Gainsbourg’u terk ettiği için pişmanlık duyduğunu şu sözlerle anlattı:
“Serge’i terk etme cüretini göstermiş olduğum için pişmanlık duydum. Kendi hayatımın onunkiyle aynı değerde olduğunu düşündüm. Halbuki bağımsızlığımı kazanmaktı önemli olan. Bu kibir yüzünden cezalandırıldığımı düşünüyorum. Benim hayatım onunki kadar değerli değildi. Onu terk etmemeliydim, böyle bir düşünceye kapılmamalıydım. Bu, hâlâ kendi kendimi cezalandırdığım bir pişmanlık.”
Jane Birkin, 1973 yılında “Di doo dah” isimli ilk solo stüdyo albümünü kaydetti. Solo kariyerine 1983’te ‘Baby Alone in Babylone’,1990’da ‘Amour des Feintes’ ve son olarak 2008 yılında “Enfants d’Hiver” gibi albümleriyle devam etti.
Birkin’in Fransız film yönetmeni Jacques Doillon ile 1980’lerdeki ilişkisinden üçüncü bir kızı oldu: Müzisyen, model ve oyuncu Lou Doillon.
Birkin’in biricik Serge’ini hiç unutamadığı söyleniyor. Serge Gainsbourg’un hayatını kaybetmesinin ardından verdiği ilk konserde akıllardan çıkamayacak bir performans sergileyen Jane Birkin finalde seyircilere “Sanırım müziği bırakacağım, zira bundan böyle kimin şarkılarını söyleyeceğimi bilmiyorum,” dedi. Birkaç hafta sonra da Serge için yas tutmasına ve sürekli gözyaşları dökmesine tahammül edemediğini söyleyen yeni eşi Jacques Doillon’dan boşandı.

Bir moda ikonu
Moda dünyasının sevilen isimlerinden Jane Birkin, zarif ve bohem tarzıyla tanınıyordu. Fransız kültüründe önemli bir yere sahip olan Birkin, bir moda ikonu olarak kabul edildi. Jane Birkin, Hermès’in ikonik Birkin çantasının ilham kaynağı.
Jane Birkin, bir uçak yolculuğu sırasında o dönem Hermès’in yönetim kurulu başkanlığını ve yaratıcı direktörlüğünü yapan Jean-Louis Dumas ile yan yana geldi. Birkin, çantasını kabinin tepesindeki bölmeye yerleştirirken çantanın içindekiler etrafa saçıldı. Jane Birkin, Dumas’ya kısa tatiller için kolaylık sağlayan, uygun boyutlarda deri bir çanta bulmanın ne kadar zor olduğundan bahsetti ve bu olay, Jean-Louis Dumas’ya yeni tasarımında ilham verdi.
Böylece ünlü Fransız moda markası Hermès’in Birkin çantaları, 1984 yılında tanıtıldı. Çanta çok hızlı bir şekilde ünlenerek, yüksek fiyatı ve popülerliği nedeniyle bir süre sonra bir zenginlik sembolü haline geldi.
Aktivizmle iç içe
Jane Birkin, müzik ve sinema hayatı dışında göçmen hakları ve AIDS gibi konularda derneklerle çalışmalar yaptı. Saraybosna, Ruanda ve Filistin’i ziyaret ederek çocuklarla ilgilendi.
Uluslararası Af Örgütü için konserler verdi, AIDS konusunda bilinçlendirme çalışmalarına destek olmak için filmler çekti, Saraybosna’da yaşananlara, daha doğrusu dünyanın hemen her yerindeki adaletsizliklere itiraz etti. Beth Gibbons, Rufus Wainwright, Bryan Ferry, Franz Ferdinand, Yann Tiersen, Goran Bregoviç gibi birçok önemli müzisyenle çalıştı. Bütün bunları yaparken motto’su, sık sık dile getirdiği biçimde, “Özenle huzursuz olmak lazım” oldu.
2001’de İngiliz Kraliyet Nişanı’nı layık görüldü.
1990’ların sonunda lösemi tedavisi gördü ve Eylül 2021’de felç geçirdi. Kızı Kate Barry, Aralık 2013’te Paris’te dördüncü kattaki bir apartman dairesinden düşerek öldü.

Kaynak: BBC Türkçe, Birartıbir, NTV, Vogue