BM Kadın Birimi Türkiye Ofisi, “Kovid-19 Sonrası Dönemde Bakım Emeği ve Bakım Ekonomisi Politika Diyalog Serisi”nin üçüncü oturumunu Sheraton Ankara Hotel ve çevrimiçi şekilde eş zamanlı gerçekleştirdi.

BM Kadın Birimi Türkiye Ofisi (UN Women Turkey), “Kovid-19 Sonrası Dönemde Bakım Emeği ve Bakım Ekonomisi Politika Diyalog Serisi”nin üçüncü oturumu Sheraton Ankara Hotel ve çevrimiçi olarak eş zamanlı gerçekleştirdi.
Türkçe-İngilizce simultane tercümenin yapıldığı etkinliğe ilgili kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları, akademi, özel sektör ve yerel yönetim temsilcileri geniş şekilde katıldı.
Türkiye’de bakım politikaları ve hizmetlerinin gelişimi ve uygulanmasındaki etki ve rolleri kapsamında kurumsal seviyede işbirlikleri ve ortaklıklar konusuna odaklanılan buluşmada, etkin işleyen bir bakım ekonomisinin ancak bakım açıklarını ortadan kaldırarak ve kaliteli hizmetlere erişim sağlamak üzere yeterli kamu kaynaklarının tahsis edilmesi ile sağlanabileceği vurgulandı. Yine, bakım hizmetlerinin gelişimi için yatırımların arttırılmasında iyi uygulamaların teşviki ve politika önerilerinin geliştirilmesi ve kurumlar arası işbirliğinin ne denli önem arz ettiğinin altı çizildi.
‘Karşılığı verilmeyen bakım emeği kadınlar tarafından sağlanıyor’
Buluşmanın açılışını BM Kadın Birimi Türkiye Ülke Direktörü Asya Varbanova gerçekleştirdi.
Varbanova, bakım emeğinin uzun yıllardır dile getirilen bir mesele olduğunu vurgulayarak, bu kavramın karşılığı verilmeyen bir emek biçimi olarak özellikle kadınlar tarafından verildiğinden bahsetti.
“Karşılığı verilmeyen bakım emeği erkeklere kıyasla bizzat kadınlar tarafından sağlanıyor” diyen Varbanova, karşılığı verilmeyen bakım emeğinin özellikle pandemi döneminde yüzde 29 oranıyla en çok “çocuk bakım emeği” alanında yoğunlaştığını söyledi.
Varbanova’nın paylaştığı verilere göre, kadınların aleyhine gelişen ikinci alan ise, ev işleri paylaşımı.
Anneanneler/babaanneler: Bakım sorumluluğu kadınların üstünde
Annelerin ardından karşılıksız bakım emeğini sağlayan en büyük toplumsal kesimin “anneanneler/babaanneler” olduğunu kaydeden Varbanova, “Bu, bakım sorumluluğunun kadınların sırtında olduğunu kanıtlayan önemli bir gösterge” diye konuştu.
Varbanova, yapılan toplumsal araştırmalardan elde edilen verilere göre, kadınların birincil görevinin ev işleri ve çocuk bakımı olarak görüldüğünü söyleyerek, toplantı katılımcılarına belli sorular yöneltti: “Hak temelli bir perspektifen bakımı nasıl değerlendirebilirz? Kadınların ücretsiz bakım emeğindeki eşitsiz payını nasıl düşürebiliriz? Yerel, ulusal, uluslararası düzeyler düşünüldüğünde, uygulamaya dair neler yapabilirz?”
Türkiye’ye küresel bakım ittifakı çağrısı
Varbanova, konuşmasını sonlandırırken halihazırda 12 üyesi, 38 paydaşı olan “Küresel Bakım İttifakı”na Türkiye’nin de katılmasını ümit ettiklerini belirtti.
Küresel bakım ittifakının, herkesin insana yaraşır şekilde taleplerine ulaşarak hak temelli bir perspektifin hayata geçmesi için mücadele ettiğini kaydeden Varbanova, Türkiye’nin de bu bakım ittifakına katılmasının hem küresel ittifakın hem de Türkiye’deki bakım emeğini olumlu yönde besleyeceğini söyledi.
Toplantıda ayrıca Uluslararası Çalışma Örgütü ILO Türkiye Ofisi’nden Ebru Özberk Anlı, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası’nda (EBRD) ekonomist olarak görev yapan Özen Tümer, İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi ve BM Kadın Birimi Danışmanı İpek İlkkaracan da sunum yaptı.

Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) ve ILO Türkiye Ofisi’nin sunumlarında erken çocukluk bakımı ve eğitimi alanındaki kurumsal ortaklıklar ve işbirliğine odaklanıldı.
Bu oturumda ayrıca ILO’nun “Çalışma Yaşamında Bakım: Toplumsal Cinsiyet Açısından Daha Adil Bir Çalışma Yaşamı için Bakım İzni ve Hizmetlerine Yönelik Yatırımlar” başlıklı raporunun sonuçlarına referansla bakım politikalarına ilişkin koruma ve destek eksikliğine dönüşen yasal boşluklar incelendi ve ILO’nun bakım ekonomisinde politika yaklaşımının ana hatları sunuldu.
Annelik izni ve annelik izninde istihdamın korunması
Uluslararası Çalışma Örgütü ILO Türkiye Ofisi’nden Ebru Özberk Anlı, sunumunda Türkiye için bilhassa önem arz eden bir bakım emeği politikası olarak “annelik izni“ni ayrıntılandırdı. Türkiye’de annelik izninin uluslararası standartlarda önerilenden daha az olduğunu kaydeden Anlı, annelik izninin ücretli olmasının kadınların lehine bir politika olarak önemini vurguladı.
Anlı, Türkiye’nin (en azından) kayıtlı çalışanların haklarını koruyan bir mevzuata sahip olduğundan bahsederek, yine de bu standartlardan yararlanamayan kayıtsız çalışanların azımsanmayacak denli yüksek olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Kayıtsız çalışan kadınlar, neredeyse kayıtlı çalışanların yarısı kadar. Bu annelik hakkından her kadının eşit şekilde yararlanamadığını gösteriyor.”
Anlı, “annelik izninde istihdamın korunması“nı bir diğer önemli nokta olarak başlıklandırarak, kadınların işlerinin annelik sonrası garanti altına alınması ve işe dönüş desteğinin sağlanması anlamına gelen bu kavramın açılımlarına değindi.
‘Anneliğin cezalandırılması’
Resmi istatistiklerde kazanç yapısı anketlerine göre hesaplanan ücret açığı kavramını ILO Türkiye Ofisi olarak farklı bir bilimsel metotla yüzde 15 olarak ortaya koyduklarının bilgisini paylaşan Anlı, devamında şunları kaydetti: “Anne olan kadınlarla anne olmayan kadınlar arasındaki ücret farkının kümülatif olarak yüzde 11 düştüğünü gördük. Yine anne olan kadınlarla baba olan erkekler arasındaki ücret farkı ise yüzde 19. Buna literatürde ‘anneliğin cezalandırılması’ diyoruz.”
Sunumunda “babalık izni” kavramına da değinen Anlı, bu iznin erkeklerin bakıma yönelik hakları ve sorumluluklarının temeli olduğunu söyledi. “Babalık izni, hem çocuğun bakımı, hem de annenin desteklenmesi için verilen bir izin” diyen Anlı, cinsiyete dayalı izin açığının sadece cinsiyet eşitsizliği bağlamında değil, aynı zamanda sosyal bir sorun olarak da önemini şu sözlerle vurguladı: “Çocuğun yaşamının ilk yıllarında babası ile kuracağı bağlar, belki de doğrudan bu cinsiyetçi izin sistemiyle engellenmiş oluyor. Bu toplumsal bir soruna da tekabül ediyor. Cinsiyet temelli izin açığı 112 gün. Bu, annelerin bebekle bağ kurarken, babaların bu bağı kurmasına izin verilmediğini de gösteriyor aynı zamanda.”
Bakım emeğine yönelik yatırımın istihdam yaratan yönü
İstanbul Teknik Üniversitesi öğretim üyesi ve BM Kadın Birimi Danışmanı İpek İlkkaracan ise sunumunu, Türkiye’de sosyal bakım hizmetleri, özellikle erken çocuk bakımı ve okul öncesi eğitim hizmeti ve toplumsal cinsiyet eşitliği çerçevesi üzerine kurdu.
“Bakım hizmetlerine kamu hizmetlerinin arttırılmasının tüm işgücü piyasası için daha çok istihdam yaratan bir sonucu var” diyen İlkkaracan, bakım hizmetlerine yapılan yatırımın istihdam ve insanca ve daha iyi işler çıktısını da beraberinde getirdiğini vurguladı.
Bakım hizmetlerine yönelik desteğin literatürde genellikle işgücü arzı etkileri üzerinden değerlendirildiğini ifade eden İlkkaracan, son dönemde yapılan iktisadi çalışmaların ise talep temelli etkileri de ortaya koymaya başladığını aktardı. “Bu, özellikle yeni işlerin yaratılmasında işlerlik kazanıyor: İş yaratımı sadece kadınlar için değil, erkekler için de, işsizliğin azalması, ücret kazançlarının artması ve yoksulluğun azalması gibi sonuçlar getiriyor” ifadelerini kullanan İlkkaracan, yaratılan işlerin yarısından fazlasının kadın emeğine yönelik artışı beraberinde getirdiğini; bunun da zaman ve gelir yoksulluğunun da azalması yönünden etkileri olduğunu söyledi.
Toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir ekonomi modeline doğru
“Toplumsal cinsiyet ve bakım emeğine sadece bir arz kısıtı olarak bakmak yerine bakım ekonomisine yönelik yatırımın işsizliği, yoksulluğu, azaltan bir politika aracı olarak gören bir dönüşüm olarak görmenin önemi”ne değinen İlkkaracan, bu bağlamda Birleşmiş Milletler’in Our Common Agenda raporuna dair de bazı noktaları paylaştı.
Raporda, kadınların ekonomik olarak dahil edilmesinin istihdam yaratan bir büyüme hedefi olduğunu aktaran İlkkaracan, bunun paradigmatik bir dönüşüm anlamına geldiğini ifade etti.
İlkkaracan, sunumunda son olarak “mor ekonomi” kavramına değinerek, toplumsal cinsiyet eşitlikçi bir ekonomi modelinin, bakımı ve dayanışmayı merkezine alan bir ekonomi modelinin önemini vurguladı.
Bu bağlamda sadece bakım verenlerin değil, bakım alanların da haklarını eş değerde tutan bir ekonomiye ihtiyaç olduğunu kaydeden İlkkaracan çerçeveyi şöyle çizdi: Bakım vermede eşitlik (ortak sorumluluk ilkesi ile) bakım alanlar arasında eşitlik (yaşlılar, engelliler, hastaların kaliteli bakıma evrensel erişim)
Hedefler ve politika önerileri
Toplantının sonunda varılması planlanan hedefler ve politika önerileri şu şekilde öne çıktı:
– Bakım emeği ve bakım ekonomisi üzerine kapsayıcı ve analitik tartışmaların gerçekleştirilmesi,
– Bakım emeği ve bakım ekonomisi alanında politika diyalogunun güçlendirilmesi ve siyasa oluşum süreçlerine katkıda bulunmak,
– Kovid-19 pandemisi sonrası daha ‘eşit bir dünya kurmak’ hedefi çerçevesinde karşılıksız bakım emeğinin daha iyi tanınması, azaltılması ve yeniden paylaşımı ile toplumsal cinsiyet eşitliğine dayalı bir bakım ekonomisini teşvik etmek.
Politika Diyalog Serisi nedir?
Politika Diyalog Serisi, BM Kadın Birimi tarafından uygulanan Avrupa Birligi tarafından finanse edilen “Türkiye’de Kadın Hakları ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Gelişmesi İçin Sivil Toplum Kuruluşlarının ve Çok Paydaşlı Ortaklıkların Güçlenmesi” Projesi kapsamında gerçekleşmektedir.