11 ilde büyük bir yıkım, ölüm ve kedere neden olan depremlerin çocuklar üzerinde psikolojik hasarı da bir o kadar derin. Uzmanlara en sık sorulan sorulardan biri de “Depremin ardından çocuklara nasıl davranmak gerekiyor?” Bu süreçte psikolog ve pedagogların çocuklar ile iletişim için önerdiği yaklaşımları derledik.

Kahramanmaraş’ta meydana gelen ve 11 ilde büyük bir yıkıma neden olan depremlerden bölgede yaşayanlar hem fiziksel hem de psikolojik olarak ciddi şekilde etkilendi. Yaşanan depremin psikolojik etkileri üzerine yoğunlaşan uzmanlar, özellikle çocuklar ve ergenler ile doğru iletişim kurulması gerektiğinin altını çiziyor. Özellikle çocuklar için psikolojik desteğin önemi daha da artıyor.
Yüksek şiddetli ve yıkıcı bir depremin ardından çocukların kaygı, korku, üzüntü, uyku bozukluğu, sinirlilik, konsantrasyon güçlüğü ve öfke patlamaları yaşayabildiğini belirten Psikolog Buğrahan Kırbaş, sekiz yaşın altındaki küçük çocukların, zihinsel sağlık sorunları açısından özellikle risk altında olduğunu söylüyor.
Çocuklar depremin kendisinden korktukları kadar, bu olayın hayatlarında yol açacağı değişikliklerden, belirsizliklerden ve sorunlardan da korkuyorlar. Bazı çocukların depremden sonra kaygı, depresyon ve travma sonrası stres bozukluğu gibi bozukluklar geliştirebileceğini belirten Kırbaş, “Stres ve duygusal sorunlar, çocukların fiziksel sağlığını, yaşam kalitesini ve evde, okulda, topluluklarında nasıl davrandıklarını etkiler. Afet sırasında ve sonrasında çocukları zihinsel ve fiziksel olarak güvende tutmak önemlidir. Çocukların zihinsel stresinin belirtilerini fark edebilen ebeveynler, çocuklarının stresle başa çıkmalarına ve sağlıklı kalmalarına en iyi şekilde yardımcı olabilir” diyor.
“Her çocuk aynı etkilenmez“
Farklı yaş gruplarındaki çocuklarda farklı etkilerin görülebileceğinin altını çizen Psikolog Belma Çelikkol, olayların farkına varabilecek yaşta olanların Dağlı, “Örneğin, okul çağındaki çocukların hayatlarında meydana gelebilecek değişikliklere karşı gerçekçi bir bakış açıları vardır. Çocuklar yetişkinlerin de afetlere karşı savunmasız ve zayıf olduklarını görerek onlara karşı güven kaybı yaşayabilirler. Ayrıca itaatsizlik ya da ebeveynlere aşırı bağlanma davranışları da gözlemlenebilir. Bu yaş grubu için okul arkadaşları ve akran ilişkileri çok önemlidir. Bu nedenle eğitime devam edilmesi her yaşta çok ama çok önemlidir” diye uyarıyor.
Aileler neler yapabilir?
Ailelerin ilk aşamada çocuklarda oluşan psikolojik tahribatı hafifletebileceğini aktaran Kırbaş, bu dönemde ailelerin nasıl davranması gerektiğine ilişkin birkaç kritik noktaya dikkat çekiyor:
“Çocuklarınıza yaşadıkları veya bu konuda ne düşündükleri hakkında konuşmaları için fırsatlar verin. Onları endişelerini paylaşmaya ve soru sormaya teşvik edin. Konuşmak onları rahatlatacaktır. Çocuklarınızın sizinle veya kendilerini güvende, sakin hissetmelerine yardımcı olabilecek ve onlara umut duygusu verebilecek başka bir güvenilir yetişkinle birlikte olmasına izin verin. Deprem ve sonrasına ilişkin kitle iletişim araçlarına maruz kalmayı sınırlayın. Doğrudan bir depreme maruz kalan çocuklar, yaşananları hatırlatan şeyleri gördüklerinde veya duyduklarında tekrar üzülebilirler. Çocuklarınızı doğrudan depremle ilgili harekete geçmeye teşvik edin. Bu, kontrol duygusunu yeniden kazanmalarına ve duygularını yönetmelerine yardımcı olabilir. Örneğin, çocuklar bir felaketten sonra güvenli bir ortamda topluluk veya aile üyelerine yardım etmek üzere başkalarına yardım edebilir. Çocuklar, özellikle küçük çocuklar, afet temizleme faaliyetlerine kesinlikle dahil olmamalıdır.”
Rutinlerin iyileştirici gücü
Psikolog Bünyamin Mert Bürtek, çocukların ve yetişkinlerin deprem öncesinde yaptıkları rutinleri bu süreç sonrasında da sürdürmelerinin iyileştirici bir rol alacağını vurguluyor:
“Çocukların şu anda en büyük problemi güvensizlik ve gelecek kaygısıdır. Çocuklar kendilerini güvende hissetmekte zorlanıyorlar, evlerini yitirmiş olmak bunun için yeterli bir sebeptir. Çocukların rutinlerinin sürdürülmesi gerekiyor daha önceki hayatlarındaki oyunları oynamaya, çizgi filmleri izlemeye devam etmeleri şuanda iyileştirici bir etkiye sahip. Bu durum yetişkinler içinde geçerli. Yetişkinler de rutinlerini tekrar geri kazanmaya başlarlarsa yaşanan sürecin geçici olduğunu daha kolay bir şekilde anlayabiliriz. Daha önce izlediğimiz bir diziyi izlemek, daha önce yediğimiz bir yemeği yemek şu anda insana daha güvende hissettirecek faktörler diyebilirim.”
Oyun oynamak rehabilite ediyor
Bazı uzmanlara çocukları iyileşme sürecine katkı sunacak bir diğer pratik de oyun oynamak. Uluslararası Oyun Derneği (IPA), hazırladığı “Kriz Durumlarında Çocuklar İçin Oyuna Erişim” broşüründe kriz anlarında çocuklar için oyunun; çocukların kayıp, yerinden edilme ve travma deneyimlerinin ardından normallik ve neşe duygusunu yeniden kazanmalarına yardımcı olmada önemli bir terapötik ve rehabilite edici role sahip olduğunu, mülteci çocuklara ve yas, şiddet, istismar veya sömürüye maruz kalmış çocuklara duygusal acının üstesinden gelmeleri ve yaşamları üzerindeki kontrollerini yeniden kazanmaları için yardımcı olduğunu, kimlik duygusunu geri kazandırabileceğini, başlarına gelenleri anlamlandırmalarına yardımcı olabilir ve eğlence ve keyif almalarını sağlayabileceğini, çocuklara ortak bir deneyime katılma, kişisel değer ve öz-değer duygusunu yeniden inşa etme, kendi yaratıcılıklarını keşfetme ve bir bağlılık ve aidiyet duygusu edinme fırsatı sunduğunu ifade ediyor.
Sosyal dayanışmada rol almak
Pedagog Dr. Yeşim Kesgül Sercan’ın aktardığına göre, çocuklara yaşlarına ve becerilerine uygun yapabileceği görevler vermenin de iyileştirici bir gücü var: “Örneğin 3-5 dakika Ali Amca’nın elini tutarak onun korkusunun azalmasına destek olmak, Ayşe Teyze’ye bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sormak, kendisinden küçük bir çocuğu biraz oyalamak vb. Yaşanılan ortamda (örneğin çadır kentte ya da toplanma alanında) erişkinler ortak çabalara katılmışlarsa okul çağında ya da ergen çocukların yapabilecekleri görevler üstlenmeleri doğru olacaktır. Etkileyici haberleri ortalıkta çok fazla konuşmak, TV ya da sosyal medya gibi çeşitli kanallarda çok fazla ve tekrar tekrar haber, özellikle de travmatik görüntüler izlemek, sürekli bu haber ya da bilgileri konuşmak yalnızca çocuklar için değil, yetişkinler için de travmatiktir.”
Psikolojik destek önemli
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Dr. Herdem Aslan Genç, özellikle yıkıcı ve kendine zarar verici davranışlar söz konusuysa profesyonel psikolojik desteğe başvurulması gerektiğinin altını çiziyor:
Eğer korku ve endişe hali tüm gün kalıcı olarak devam ediyorsa, çocuk arkadaşları ve ailesi dahil kendini sosyal çevresinden geri çekiyor ve içine kapanıyorsa, gün içinde ruh hali geniş bir dalgalanma gösteriyorsa, saldırgan ve yıkıcı davranışlar gösteriyorsa, uyumak, yemek gibi günlük işlevlerde sorun yaşıyorsa, depremle ilgili üzücü anılar zihninde sık sık yeniden canlanıyorsa, kendine zarar verme davranışı varsa profesyonel bir ruh sağlığı desteği alması gereklidir.
Kaynaklar: CNNTürk, Evrensel, Sözcü, Dünya