Bir kadın seçimlerde aday adayı olursa başına ne gelir? Henüz adayken “Sayın vekilim” hitabının etkisi ne olur? Maddi kaynağı olmayan bir kadın aday nasıl kampanya yapar? Kadın adaylar üzerine doktora tezi yazmak için aday adayı olan Dr. Ruziye Tali’nin gözlemleri ve bulguları.

Ruziye Tali / Fikir Turu
Kadın belediye başkanları üzerine doktora tezi yazmam tesadüfen olmadı. Çok farklı deneyimler yaşadım öyle ki gidip bir siyasi partiye bile milletvekilliği aday adaylığı başvurusu yaptım. Siyasette kadınların karşılaştığı engellerin ve zorlukların neler olduğunu önce kendim deneyimlemek istedim. Yıllardır literatürde hep aynı şeyleri okuyordum; erkek egemen alan, toplumsal cinsiyet rolleri, para, vb. Peki bu engeller hep aynı mı, hiç mi değişmiyor? Ya da yeni engeller var mı, kadınlar nasıl mücadele ediyor?
Sorularımın cevabını bulmak için mecliste grubu bulunan dört siyasi partinin kadın milletvekili aday adaylarının saha çalışmalarını takip etmek için yola çıkmıştım. Bu amaçla kadın aday adayları ile bağlantıya geçtim ama bir türlü programlarına dahil olamadım. Ya saatleri uymadı ya da son anda bildirilen programlarını takip etme şansım kalmadı. Bunun üzerine hocama; ‘kendim aday adayı olayım ve böylece süreci kendim deneyimleyim’ dedim. Babamla da konuştuktan sonra kimsenin haberi olmadan milletvekilliği aday adaylığı başvurusu yaptım.
Başvuru formunun doldurulmasından başvuru ücretine oradan da ilk defa bir siyasi partinin genel merkezine giden yolculukta ilk engelle de karşılaşmış oldum; başvuru ücreti. 2015 Genel Seçimlerinde başvuru ücreti 5.000 TL idi, kadınlardan %50’sini alıyorlardı ve ben de 2.500 TL’yi babamın yardımıyla ödedim.
Aday adaylık süreci ve art arda sürprizler
Başvuru tarihinin sona ermesiyle benim hiç tahmin etmediğim bir süreç başladı. Aday adaylarının isimlerinin basına verileceğini hiç bilmiyordum. Ben çok rahattım; nasıl olsa hiç kimse benim aday adaylığımdan haberdar olmayacak ben de sahada yapacağım çalışmalarla siyasal alanın kadınlar için oluşturduğu engelleri ve zorlukları deneyimlemiş olacaktım.
Ancak öyle olmadı başvuru sürecinin bitmesiyle tüm aday adaylarının isimleri basında yer aldı ve benim ismim hem arkadaşlarım hem de akrabalarım üzerinde bomba etkisi yarattı. Telefon ve mesaj yağmuruna tutuldum. Çok hazırlıksız yakalanmıştım; “Niye bizim haberimiz yok” diye kırılan, küsen hatta kızanlara kendimi anlatamadım. Bazıları “Senden hiç beklemezdik niye bu partiden aday oldun?”, bazıları “Seni aday göstermezler orada ne paralı insanlar var!”, bazıları ’Büyük cesaret, neye güvendin’ gibi moral bozucu cümleleri ile tepkilerini dile getirdiler. İnanın en yakın arkadaşlarımdan en yakın akrabalarıma kadar böyle bir tepki ve baskıyla (toplumsal engeller) karşılaşacağımı tahmin bile edemezdim.
Diğer yandan ‘Kimi vekil olarak görmek istersiniz’ diye internet sitelerinde anketler açılmaya başladı ve aday adayları arasında bir yarış başladı. Bu yarışa ailem ve sosyal çevrem dahil oldu ve birbirlerini örgütleyip oy kullanmaya başladılar. Aynı zamanda aday adayları boy boy görseller (afiş, broşür vb.) hazırlayıp sokaklarda asmaya ve sosyal medyada paylaşmaya başladılar. Bu gelişmeler üzerine ‘Sen niye görsel (aifiş-broşür) yaptırmıyorsun?’ diye üzerimde baskı kurmaya başladılar. Başta söylediklerini unutup kendilerini sürecin merkezine koydular.
(…)
Araştırmamda neler buldum?
Kadınların, belediye başkanı seçilme mücadeleleri hiç kolay değil. Erkek rakiplerine göre çok daha fazla engelle, zorlukla ve tepkiyle karşılaşıyorlar ve bunları aşmak için çok daha fazla çalışmaları gerekiyor.
Mülakat yaptığım kadınların eğitim düzeyleri, meslekleri farklıydı.[1] Bu özellikleri kamusal alandaki varlıklarının, siyasal görünürlüklerine ve siyasal alanın dışlayıcı ve ayrımcı nitelikleri ile mücadele etmelerine bir katkı sağlamıyor.
Başkanlardan üçü yerel seçim süreçlerini daha önce aday adayı/aday olarak sahada deneyimlemişlerdi. Seçimleri kazanamasalar da siyaseti sahada görme tecrübesi kazanarak siyasal alanın tüm ayrımcılıkları ile baş etmeyi öğrenmişlerdi. Bu deneyim bir sonraki seçime zemin hazırlayarak başarı getirmişti.
Kadınlar, ataerkil/geleneksel yapının yöneticiliğin erkek işi olduğunu vurgulayan toplumsal cinsiyet yüklü söylemlerle; “kadın konuşmayı bilmez”, “başkan olmayı bilmez”, ‘bir ineğin arkasında o kadar öküz mü gideceğiz’, ‘yani ne demek şimdi bir kadının önünde ceket mi ilikleyeceğiz!’, “elinin hamuru ile erkek işine kalkışma”, “kadın başkan gece saat 12’de aranır mı?”, “bir kız çocuğundan mı emir alacağız” “nasılsa senden olmayacak”, “sen kadınsın yapamazsın”, ‘ bunun arkasında kocası mı, babası mı erkek kardeşi mi var!’, ‘başkanlık kadın işi değil’ vb. ifadelerle karşılaşıyorlar.
Kadın belediye başkanlarının, geleneksel-ataerkil baskının kadın üzerinde daha yoğun hissedildiği küçük ilçelerde belediye başkanı aday adayı/adayı olmaları ve daha sonra başkan seçilmeleri ataerkil yapıyı kadınlar lehine etkileyebiliyor. Böylece seçmen kadınların siyasete katılımı artıyor ve geleneksel toplumsal yapıda kadınların lehine (sokağa çıkma, siyasi toplantılara ve mitinglere katılma vb.) olumlu değişiklikler/dönüştürücü etkiler ortaya çıkıyor. Kadın adaylar, kadın seçmenlere rol model oluyor, kadınların siyasi faaliyetlere katılabilmesinin önünü açıyor ve kendilerine olan güvenlerin artmasına neden oluyor.
Başkanlar, bir kadın temsilci olarak belediye başkanı koltuğuna oturduktan sonra politikalarında, projelerinde ve hizmetlerinde kadın çıkar ve sorunlarına karşı daha duyarlı bir politika izliyorlar. Kadın başkanların belediye yönetiminde ve meclisinde kadınlara pozitif ayrımcılık yaparak onlara meclis üyeliği ve idari görevler verdikleri görülüyor. Kadın temsilcilerin, hem daha fazla kadının kamusal alana çıkmasında/iş bulmasında hem de meclis toplantılarında kadın sorun ve çıkarlarının daha fazla gündeme gelmesinde ve tartışılmasında önemli katkıları oluyor.
Kadın belediye başkanları meclis üyeliği ve belediye başkanı yardımcılığı görevlerinde kadınları tercih etmiyor ya da çok az tercih ediyorlar. Başkanlar, küçük ilçelerde kadın siyasetçi bulmanın çok zor olduğunu, halkın tepkisini çekmemek ve seçim stratejileri nedeniyle kadın meclis üyesi tercihlerini daha çok erkeklerden yana kullandıklarını dile getiriyorlar. Aynı şekilde başkanların, başkan yardımcılığı görevine de erkekleri seçtikleri görülüyor. Başkanların, kadınları tercih etmesi hatta kadınlara pozitif ayrımcılık yapmaları beklenirken tam tersi bir uygulama ile karşılaşılıyor. Bu, küçük ilçelerde meclis üyesi yazacak kadın adayın olmaması ile değil ataerkil yapının küçük ilçelerde kadınların siyasal alana çıkmalarında ve siyasal faaliyetlerde bulunmalarının önünde engel olmaya devam etmesiyle açıklanabilir.
Kadınların siyasete ve seçim süreçlerine aday adayı ve aday olarak dahil olmalarının önündeki en büyük engellerin başında “seçim maliyetlerinin finasmanı” geliyor. Kadınların deneyimleri doğrultusunda “seçimlerin aday adaylığı ve adaylık süreci maliyet kalemleri” ilk defa bu araştırma ile ortaya kondu. Başkanların hepsi yüksek eğitimli, meslek sahibi ve ücretli bir işte ya da kendi işyerlerinde çalışan kadınlar… Başkanların, siyasal alana çıkmalarında ekonomik özgürlüklerinin olması çok önemli ve etkili… Başkanlar da bunu bizzat ifade ettiler.
Son olarak başkanların küçük ilçelerde geleneksel toplumsal yapıda değişim ve dönüşüme katkıları olduğu muhakkak. Özellikle de ataerkil yapının “kadından başkan/yönetici olmaz” bakışını yumuşatabildikleri söylenebilir.
Yazının tamamına buradan ulaşabilirsiniz.