1977 – 1981 yılları arasında Amerika Birleşik Devleti’nin 39. başkanı olarak görev yapan, 2002 Nobel Barış Ödülü sahibi, insan hakları savunucusu, kadın liderliğini destekleyen Jimmy Carter 100 yaşında hayatını kaybetti.

Feminist Internet sitesi The Meteor ölümünün ardından Carter’ın Mirası: Bir Başkanın Barış Mücadelesi başlığı ile Carter’i şöyle tanımladı;
Başkan Jimmy Carter, sadece bir dönem görev yaptı—enflasyon, Ronald Reagan ve başka etkenlerle zorluklar yaşadı—ancak hayatının ikinci yarısını dünya genelinde barış için mücadele ederek geçirdi. Eşi Rosalynn Carter ile birlikte onlarca ülkede seçim gözlemleri gerçekleştirdi, Habitat for Humanity ile evler inşa etti ve halk sağlığı için çalıştı, hastalık oranlarını düşürmede önemli katkılarda bulundu.
Nobel Barış Ödülü’nü kabul ederken yaptığı konuşmada Başkan Carter şunları söyledi:
“Savaş bazen gerekli bir kötülük olabilir, ancak ne kadar gerekli olursa olsun, her zaman kötüdür, asla bir iyilik değildir. Birbirimizin çocuklarını öldürerek barış içinde yaşamayı öğrenemeyiz.”
Carter, başkanlık döneminin ötesinde bir liderlik sergileyerek, dünya çapında dayanışma, sağlık ve insan hakları için çalışmayı hiç bırakmadı.
Carter Center’da uzun yıllar Jimmy Carter ile birlikte çalışan Karin Ryan “Başkan Carter her zaman yüreğinde bir aktivistti” diyerek Mary Robinson ile birlikte, Kudüs’ün Şeyh Cerrah mahallesinde Filistinlilerin evlerinden tahliye edilmesine karşı 2009 da düzenlenen protesto fotoğrafını paylaştı.

Birleşmiş Milletler Kadın Birimi geçen dönem başkanı Phumzile Mlambo-Ngcuka “Dünya onsuz daha fakir. Huzur içinde yatsın ve adil bir dünya için mücadele eden herkese ilham vermeye devam etsin.”
Connected Women Leaders (Kadın Liderler Ağı) sözcüsü, Dangerous Woman kitabının yazarı, iletişimci Pat Mitchell “biz kadın liderler olarak, onun adalete olan bağlılığı ve gerçek adaletin her yerde sağlanması için ihtiyaç duyulan kadınsı ve feminist liderliğe olan inancıyla yaktığı meşaleyi taşıyoruz. Önümüzdeki zorlukların üstesinden gelebilmek için bu meşaleleri her zamankinden daha yüksek ve cesur bir şekilde taşıyalım. 🩷” diyerek Carter’in kadın liderliğine olan inancı ve desteğini dile getirdi.
Jimmy Carter: Amerikan Başkanlığı ve Sonrası
Carter, başkanlığı süresince Camp David Anlaşmaları’yla İsrail ve Mısır arasında barış sağladı. Bu Ortadoğu’da önemli bir diplomatik başarı olarak tarihe geçti.Ancak aynı dönemde İran İslam Devrimi ve ABD konsolosluğunda yaşanan rehine krizi yönetiminin en büyük meydan okumalarından biri oldu.
Tahran’daki ABD Büyükelçiliği’nde 52 Amerikalının 444 gün boyunca rehin tutulması, Carter’ın iç ve dış politikadaki popülaritesini ciddi şekilde zayıflattı. Hatta bu durum bir sonraki başkanlık seçimlerini Ronald Reagan’a kaybetmesinde büyük rol oynadı.
Bunun yanında, Sovyetler Birliği’nin Afganistan’ı işgaline karşı Carter Doktrini‘ni ilan ederek, ABD’nin Körfez’deki çıkarlarını koruyacağını belirtti ve Afgan ‘mücahitlerine’ destek sağladı. Ancak bu müdahale ilerleyen yıllarda bölgenin istikrarsızlaşmasına katkıda bulundu.
2002’de Nobel aldı
Carter, görev süresince her ne kadar insan hakları ve barış vurgusuyla dikkat çekse de uygulamaları her zaman tutarlı bulunmadı. Latin Amerika’daki bazı yönetimlere mesafeli yaklaştı. Örneğin önceki yönetimlerin aksine buradaki Arjantin’deki askeri diktatörlük gibi insan hakları ihlallerine karışan rejimlere yardım verilmesini sınırlandırdı. Ancak diğer yandan Ortadoğu ve Afganistan’da ABD çıkarlarını önceleyen müdahalelerde bulundu. Bu çelişkiler Carter’ın dış politikasına yönelik eleştirilerin temelini oluşturdu.
Başkanlık sonrası yıllarında ise bambaşka bir figür olarak öne çıktı. 1982’de kurduğu Carter Center ile seçim gözlemleri, hastalıklarla mücadele ve insani yardım projelerine liderlik etti.
2002’de Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Carter, Amerikan tarihinin ilginç ve etkili figürlerinden biri oldu.
Bu yazı Connected Women Leaders (Kadın Liderler Ağı) üyesi olan SES Eşitlik ve Dayanışma Derneği Kurucusu Gülseren Onanç tarafından derlenmiştir.
Kaynak: Euronews