Hayata Destek Derneği ve Eğitim-Sen, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nde, yetişkinler, eğitimciler, ebeveynler, sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, kamu kurumları, yerel yönetimler ve medyaya çocuk haklarının korunması için çağrı yaptı.
Dünyada her yıl milyonlarca kız çocuğu ayrımcılıkla mücadele ediyor; toplumsal cinsiyete dayalı şiddetle karşı karşıya kalıyor; eğitim hakkı, sağlık hakkı gibi birçok temel hakka erişemiyor.
11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü, Birleşmiş Milletler’in (BM) kararıyla 2011 yılından beri kız çocuklarının gördüğü ayrımcılığa dikkat çekmek üzere kutlanıyor. Bu sene “Dijital nesil. Bizim neslimiz.” temasını belirleyen BM, COVID-19 pandemisi döneminde önemi katbekat artan dijital araçlara erişimde kız çocuklarının sahip olduğu dezavantaja vurgu yapıyor. UNICEF’in yayınladığı bir rapor, oğlan çocukları arasındaki internet kullanımının ve cep telefonuna erişimin kız çocuklarına oranla daha yüksek olduğunu gösteriyor.
Öte yandan kız çocukları, pandemi öncesinde bile kolayca erişemedikleri doğru bilgi ve hizmetlere pandemiyle birlikte artık daha da zor ulaşıyor. Uzaktan eğitim süreci, kız çocuklarının ev işi ve çocuk bakımı gibi konularda sorumluluk almalarına; eğitime aktif bir şekilde katılamamalarına neden oldu. MEB tarafından hazırlanan bir raporun da belirttiği gibi, özellikle kalabalık, düşük gelirli ailelerde bulunan kız çocukları, bu süreçte daha fazla ev işi sorumluluğu yüklendi. Öyle ki, okullar artık açık olsa da birçok kız çocuğunun okula devam edemeyeceği tahmin ediliyor. UNICEF, pandemi sonrasında dünya genelinde yaklaşık 10 milyon kız çocuğunun, çocuk yaşta evlendirilme riski altına olduğunun altını çiziyor.
Kız çocukları içinde daha kırılgan grupta olan mülteci kız çocukları ise eğitim hakkı, dil bariyeri ve maddi imkansızlıklardan dolayı daha fazla risk altında; çocuk yaşta evlendirilme riskleri daha yüksek.
Hayata Destek Derneği ve Eğitim-Sen, yaptıkları açıklamalarla, yetişkinler, eğitimciler, ebeveynler, sivil toplum kuruluşları, başta Barolar ve Tabip Odaları olmak üzere meslek örgütleri; başta Millî Eğitim Bakanlığı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere kamu kurumları ve yerel yönetimler ve medyanın yapması gerekenleri sıraladı.
Hayata Destek Derneği: “Okullarda çocuk hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği müfredatı olmalı”
Dilde değişim
“‘Sen kız çocuğusun yapamazsın, kız çocuğu okumaz, ev işlerini kız çocuğu yapar’ gibi toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığı pekiştiren ifadeler kullanılmamalı.
Eğitime katılım desteği
“Kız çocuklarının eğitim hayatına katılımı ve devamlılığı araştırılmalı, tespit edilen sorunların nedenleri belirlenmeli ve bu nedenlerin ortadan kaldırılması için başta MEB ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere tüm toplum ve ilgili kamu kurumları iş birliği yaparak çalışmalar yürütmeli.”
Eşit haklar farkındalığı
“MEB gibi kamu aktörleri ve sivil toplum kuruluşları toplumu çocuk hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda bilgilendirmeli. Eğitim ve farkındalık artırma çalışmaları, sadece toplantı salonlarında değil mahallelerde, köylerde, herkese ulaşılabilecek yollar ve kanallarla uygulanmalı. Okullarda çocuk hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği müfredatının oluşması sağlanmalı.
Medya da sorumluluk alarak televizyon ve sosyal medya kanallarıyla çocuk haklarının ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin bilinirliğini sağlamalı.”
İstismardan koruma
“Çocuklara karşı her türlü istismar yetkililere bildirilmeli. Yetişkinler, aileler ve sivil toplum kuruluşları, çocuklara karşı her türlü istismarın önlenmesi için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Çocuk Hizmetleri Birimi’ne ya da Sosyal Hizmet Merkezlerine, ALO 183 Sosyal Destek Hattı’na, Emniyet Müdürlüklerine, Sağlık Kuruluşlarına, CİMER’e, 155 aranarak polise, 156 aranarak jandarmaya bildirim yapmalı ve şikayet mekanizmaları etkin kullanılmalı. Ayrım yapılmaksızın tüm çocukların erişebileceği yeni ve etkin şikayet mekanizmalarının oluşturulması sağlanmalı. Profesyonel ve uzman görevlilerin yer aldığı ALO Çocuk Hattı gibi mekanizmaların oluşturulması önemli bir adım olacaktır.”
Güvenli alanlar
“Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimciler, ebeveynler ve sivil toplum kuruluşları, çocukların okullarda, evlerde, toplum merkezlerinde seslerini duyurabilecekleri güvenli alanlar oluşturmalı; oyunlar ve psikososyal destek etkinlikleri ile kendilerini ifade edebilecekleri imkânlar yaratmalı.”
Dijital beceri desteği
“İnternet kullanımı, dijital araçlara erişim ile ilgili eşitlik sağlanabilmesi ve kız çocuklarının dijital becerilerinin desteklenmesi için çalışmalar yürütülmeli. Dijital kaynaklara ulaşamayan, dijital kaynaklara nasıl erişebileceğini veya internet kullanımını bilmeyen çocukların tespiti için çalışmalar yapılmalı. Mobil ekipler kurularak başta kız çocukları olmak üzere bütün çocuklara internet kullanımı, dijital kaynaklara erişim ile ilgili eğitimler verilmeli, bu eğitimler okullarda da yaygınlaştırılmalı.”
Eğitim Sen: “Çocuğu koruyan uluslararası sözleşmeler derhal hayata geçirilmeli”
“20 Nisan 2021’de TÜİK’in yayınladığı İstatistiklerde Çocuk Raporu’na göre, son on yılda 16-17 yaş grubunda toplam 334 bin 738 kız çocuğu evlendirildi. İnsan Hakları Derneği’nin İstanbul Şubesi Çocuk Hakları Raporu’na göre ise 2002’den bu yana 18 yaşın altında en az 440 bin çocuk doğum yaptı. Nüfus kayıtlarına geçmeyen bilgilerin TÜİK verilerine yansımadığı göz önüne alındığında, psikolojik, ekonomik ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden kaynaklanan istismar ve şiddeti içinde barındıran çocuk yaşta evliliklerin çok daha fazla olduğu tahmin edilmektedir. Çocuk yaşta yapılan evlilikler, kız çocuklarına henüz hazır olmadıkları ağır sorumluluklar yüklemekte, onların sağlığını tehlikeye atmakta, eğitimden ve kamusal alandan kopmalarına sebep olmaktadır.”
“Adalet Bakanlığı’nın yayımladığı adli istatistiklere göre ise Türkiye’de 2019’da “cinsel dokunulmazlığa karşı suç” kapsamında 48 bin 44 dava açıldı. Bunların 22 bin 15’ini çocuklara yönelik cinsel istismar suçları oluşturdu. Yine Adalet Bakanlığı’nın istatistiklerine göre, 2012’de çocuğun cinsel istismarı davalarında suç sayısı 17 bin 589 iken, 2019’da bu sayı 22 bin 15’e çıktı.”
“Bu karanlık tablonun bertaraf edilmesi için, kadını ve çocuğu koruyan uluslararası sözleşmeler derhal hayata geçirilmelidir. Risk altındaki kız çocuklarının belirlenmesi ve korunmaları için gereken erişim ve müdahalenin sağlanması kritik önemdedir. Eğitim Sen, demokratik, kamusal, bilimsel, anadilinde, parasız, laik ve cinsiyet eşitlikçi eğitim hakkı önündeki engellerin kaldırılması, çocukların hiçbir tehlike ve tehdide maruz kalmadan, gelecek kaygısı duymadan, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çocukluklarını yaşayabilmesi için yürüttüğü mücadeleye kararlılıkla devam edecektir.”