Yazar Elif Şafak, The Guardian için kaleme aldığı makalede Akbelen direnişinden Brezilya, Hindistan ve daha birçok yere kadınların başını çektiği direnişlerin nasıl dünya ormanlarını kurtarma mücadelesine dönüştüğünü anlatıyor.

Elif Şafak / Guardian
Bu yaz Rodos orman yangınlarıyla kasıp kavrulurken ve dünya değerli ağaçların ve kırılgan ekosistemlerin yok oluşuna tanık olurken, Türkiye’nin karşı kıyısında, sadece kilometrelerce ötede, kadim ormanlar daha fazla kömür, daha fazla kâr uğruna kesiliyordu. Ancak enerji şirketinin hesaba katmadığı şey, yereldeki kadınların direnişiydi.
Muğla iline bağlı Akbelen, yaklaşık 730 hektarlık (1.800 dönüm) bir ormanlık alan ve çok çeşitli flora ve fauna için doğal bir yaşam alanı sağlıyor. Özel bir enerji şirketi olan YK Enerji, bir termik santrali beslemek üzere açık ocak linyit madenini genişletmek için bu güzel yeri işgal etmeyi hedefliyor. Linyitin (kahverengi kömür) yakılması, taş kömürüne kıyasla daha fazla CO2 emisyonuna yol açıyor ve bu da onu sağlığa en zararlı tür haline getiriyor. Son dört yıldır köylüler ve çevre aktivistleri ormanı korumak için nöbetler tutuyor. Ancak şirket dur durak bilmiyor.
Bu yaz, testereli ekiplerin ağaçları kesmeye başlamasıyla gerilim doruğa çıktı. Direnenlere jandarma sert bir şekilde müdahale etti Bunu izleyen sahneler gerçeküstü görünüyordu. Zırhlı araçlar getirildi, tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullanıldı. En az 40 protestocu gözaltına alındı. Şeffaflık olmadığı için şimdiye kadar kaç ağacın yok edildiğini bilmek zor, ancak sayının 65.000’den fazla olduğu tahmin ediliyor, bu da ormanın en az %60’ına tekabül ediyor.
Muğla’daki yetkililer, tahribatı telafi etmek için 130.000 fidan dikeceklerini iddia ediyor. Ancak olgun ormanların tamamını yok ettikten sonra genç fidanların hızlı ve aceleci bir şekilde dikilmesi, genellikle olumlu sonuçlar vermeyen siyasi bir jestten ibaret. Türkiye hükümeti 2020 yılında 11 milyon fidan dikti, bunların %90’ından fazlası öldü.
Akbelen’deki direniş Türkiye toplumunun geniş kesimleri tarafından destekleniyor, ancak harekete öncülük edenler yerel köylüler, özellikle de köylü kadınlar. Bu geleneksel anaerkler hiç de siyasi motivasyona sahip insanlar değiller. Ağaçları koruma ve çocuklarının ve torunlarının geleceğini güvence altına alma amacıyla kamusal alana çıktılar. Birçok video sosyal medyasında dolaşıma girdi. Bunlardan birinde bir kadın şöyle diyordu: “Gidip ağaçlarıma sarıldım, onları öptüm. Ne zaman bir ağaç kesilse, bir uzvumu kaybetmiş gibi hissediyorum.”
Bu aile reislerinin adanmışlığı ve kırsal ve kentli kadınlar arasındaki dayanışma ve kız kardeşlik son derece ilham verici. Çevre ve iklim politikaları konusunda uzman aktivist Deniz Gümüşel, üzerinde “We can do it” yazan feminist postere gönderme yaparak morarmış kollarının fotoğrafını paylaştı.
Akbelen’de yaşananlar küresel eğilimle paralel. İklim krizi hızlanırken, biyolojik çeşitlilik ve doğal yaşam alanları açgözlü şirketlerin ve otoriter rejimlerin saldırısına uğrarken, direnişe öncülük edenler çoğunlukla kadınlar oluyor.
Geleneksel köylü kadınların ağaçların imdadına yetişmesi yeni bir olgu değil. Hindistan’da 1730’larda Rajasthan’ın Bishnoi topluluğundan korkusuz bir kadın olan Amrita Devi, khejri ağaçlarının yok edilmesine karşı bir direnişe öncülük etti; 363 kişi onları kurtarmaya çalışırken öldü. Amrita’nın cesareti dilden dile anlatıldı, Hindistan’da ve ötesinde büyük bir etki bıraktı. 1970’lerde Uttarakhand’ın Himalaya bölgesinde, çoğunluğu kadınlardan oluşan köylülerin öncülük ettiği Chipko hareketi de kendileri şiddete maruz kalsalar da şiddetsizlik ilkesiyle hareket etmiştir. Chipko’ların geçimlerini sağladıkları ormanları korumak için yaptıkları eylemler, 2021 yılında Hindistan’ın kuzey eyaletinde yüzlerce kadının, tıpkı bugün Akbelenli kadınların yaptığı gibi, ağaçların kesilmesini engellemek için bedenlerini siper etmesiyle tekrarlandı.
Dünyanın dört bir yanında geleneksel aile reisleri direniyor. Uganda’da yerel kadınlar, ticari ağaç kesimi ve odun kömürü yakılmasının neden olduğu ormansızlaştırmayı durdurmak için ilham verici hareketlere öncülük ediyor. Ekvador’da kadınlar mangrov ormanlarının kaybını durdurmaya yönelik kolektif çabaların merkezinde yer alıyor.
Endonezya’da, Kuzey Sumatra’da, yerli ve kırsal kesimden kadınlar, maden şirketlerinin yaşam alanlarını tahrip etmesine ve kağıt hamuru ve kağıt için plantasyonlara karşı en yüksek sesle karşı çıkanlar oldular. Ve Endonezyalı kampanyacı Aleta Baun – birçokları tarafından bilinen adıyla Mama Aleta – diğer 150 kadınla birlikte protestolar düzenleyerek iş dünyasına kafa tuttu. Goldman çevre ödülüne layık görülen Baun, bitkilerin ruhları olduğuna inanan yerli Mollo halkından geliyor.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Aktivist Deniz Gümüşel: ‘Kadınlar Direnişte En Önde, Çünkü Daha Korkusuzlar’