‘Faniler’ adlı hayali bir tarikatın hikâyesini anlatan ‘Kızıl Goncalar’ dizisi, yayınlandığı ilk günlerden bu yana ilgiyle takip edilirken, bazı dini cemaat ve medya kuruluşları tarafından da hedef gösterildi.
Gazeteci yazar Emine Uçak Erdoğan, RTÜK’ün iki yayın durdurma cezası verdiği diziye gelen tepkileri şöyle yorumluyor: “Yıllarca başörtülü karakter niye görmüyoruz, dindar insanların hayatlarını niye görmüyoruz deniliyordu. Şimdi de bunların insanüstü varlıklar olarak yekpare bir iyilikle çerçevelenmesini istiyorlar. Bu da zaten televizyon dizilerinin yapısına ters.”

‘Faniler’ adlı hayali bir tarikatın hikâyesini anlatan ‘Kızıl Goncalar’ dizisi, yayınlandığı ilk günlerden bu yana ilgiyle takip edilirken, bazı dini cemaat ve medya kuruluşları tarafından da hedef gösterildi.
RTÜK, ‘Faniler’ adlı hayalî bir tarikatın hikâyesini anlatan ‘Kızıl Goncalar’ dizisinin yayıncısı Fox TV’ye idari para ve iki kez program durdurma cezası verdi. ‘Millî ve manevi değerlere aykırılık’ gerekçesiyle verilen ceza, dizideki ‘börekçi’ sahnesini de kapsıyor.
Özgü Namal ile Özcan Deniz’in başrollerinde yer aldığı Kızıl Goncalar dizisinin Okmeydanı Darülaceze’deki çekim izinleri 25 Aralık günü Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan gelen talimatla iptal edildi. Dizinin yeni mekan arayışları son buldu ve set Fatih’ten Beykoz Kundura Fabrikası’na taşındı.
Yayıncı kuruluş, RTÜK tarafından verilen 2 kez yayın durdurma cezasına itiraz edecek.
Bianet’e konuşan gazeteci yazar Emine Uçak Erdoğan, tarikatların hedefinde olan “Kızıl Goncalar” dizisini şöyle yorumluyor:
“Kızıl Goncalar saatler süren ve televizyonların rayting savaşlarının olduğu bir saatte yayınlanan bir dizi öncelikle bunu görmek lazım. Yani bu tip dizilerin uzun saatler boyunca ve haftalarca izlenebilmesi için hem içerik hem de görsel olarak, karakterler olarak ilgi çekecek düzeyde olması gerekiyor. O yüzden her şey çok abartılı, karakterler genel itibariyle siyah beyaz, olaylar da keskin ayrımlarla dile getiriliyor.”
“Daha fazla alan açılmalı”
Emine Uçak Erdoğan, böylesi dizilerin normalleşmeye hizmet edeceği görüşünde:
“Ama kurgu veya içeriğinden bağımsız bu tip yapımların yani toplumsal meseleleri gündelik hayatın gözüyle, yaşamların içinden anlatan yapımların olmasını önemsiyorum. Normalleşme, koridorlardan çıkış, öteki hayatlar hakkında bilgilenme tüm bunlar için önemli.”
“Nihayetinde gündelik hayatı çok farklı inanç ve yaşam tarzı dünyasının içinden deneyimliyoruz. Toplum içinde seküler veya dindarlar ayrı ayrı hatlarda birbirini hiç görmeden yaşamıyor bazen aile içinde bazen kamusal alanın farklı yüzlerinde doğal veya gerilimli mutlaka karşılaşmalar oluyor. Bunu izlemek kendi gündelik hayatın üzerinden deneyimlemek, tartışabilmek önemli.”
Dizi yayından kaldırılır mı?” sorusunu ise Emine Uçak Erdoğan, şöyle yanıtlıyor:
“Bilemiyorum. Ancak hoşa gitmeyene tepki göstermekle onu devletin kurumlarıyla hizaya getirmek arasında bir fark var. Biri demokratik hak diğeri tahakküm… Tahakküm de iki yönüyle aslında uygulayan için tehdit. İlki kültürel üretimlerin oluşmasını engeller ikinci ise normalleşmeyi ortadan kaldırır. Yani konuyu görünmez kılar. Oysa bu yapımları, anlatılanları sakince tartışabilirsek hem toplumsal gerilimleri çözmek kolaylaşır hem de hamaset ve abartıdan uzak daha sahici yapımların oluşma imkânı artar.”
“Diziyi bir bütün olarak görüp öyle değerlendirmek gerekiyor. Tek hikâye anlatmıyor tek karakter yok. Birbiri içine geçmiş hayatlar var tıpkı gündelik hayatta olduğu gibi.”