Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Esra Mungan, Ocak 2021’de üniversitesiye Cumhurbaşkanı tarafından iki rektörün atanmasıyla başlayan “hukuksuzluk ve usulsüzlükler” neticesinde Psikoloji Bölümü’nün son bir buçuk yıldaki değişimini anlattı.

Esra Mungan // t24
Bu yazı, uzunca bir yazı. Yine de bu yazıyı baştan sona kadar okumanızı diliyorum, hele ki üniversite çağına giren bir çocuğunuz varsa ve hele ki çocuğunuzu yurt dışına yollayabilecek imkânlardan yoksunsanız. Vaktiniz az ise sadece birinci, dördüncü, altıncı ve sekizinci başlığı okuyun.
Size ilk önce bölümüm olan Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü’nde son bir buçuk yılda olanları anlatmak istiyorum. Ardından olan bitenleri yer yer hem biraz detaylı hem biraz geniş bir perspektife oturtmayı arzuluyorum. Umarım başarırım. Çünkü sanırım mesele, üniversitenin ne olduğunu bilmekle bilmemek arasındaki tehlikeli uçurumla ilgili.
1. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü hakkında
Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü, üniversite sınavında Türkiye’nin iki buçuk milyon adayı arasında sıralama olarak ilk bin 500’e giren gençlerin kabul edildiği, akademik kadrosunun, üniversitemizin diğer bölümleri gibi, çok titiz değerlendirme süreçleriyle oluşturulduğu bir bölümdü. Bu süreçte Bilim Akademisi‘nin de temel ilkelerini oluşturan ama burada biraz daha genişleterek sunmak istediğim üç özellik aranırdı:
1- liyakat sahibi olmak
2- dürüst olmak
3- özgür olmak
Liyakat sahibi olmak demek ehil olmak demektir, yani öğrencilere kaliteli ders verebilme ve kendi araştırmalarını en üst kalitede inşa edebilmek ve yürütebilmektir. Dürüst olmak ise intihal yapmamak, bilgiyi dürüstçe hilesiz hurdasız üretmektir. Özgür olmak ise en zor kavram, felsefenin en kadim kavramıdır. Akademi özelinde anlamı, kendi aklını ve vicdanını kullanarak davranabilmek, bir yerlerden talimatla hareket etmemek, gerektiğinde kendisini atayanlara karşı farklı fikirlerini ve eleştirilerini yöneltebilmektir. Çünkü ancak o zaman üniversite akademik bir vasıf taşır. Bu kriterlere göre ülkemizin 180 bini aşkın öğretim elemanını gözden geçirirsek geriye kaç kişi kalır bilmiyorum…
Üst kurulların kayıtlarında da güvence altına alınan bölümün atama öncesi seçme ve değerlendirme süreçleri son 15 yıldır şu şekilde işliyordu:
• Bölümün web sitesinden ve uluslararası site ve e-posta gruplarından, hangi alt alanlara yönelik bir akademisyen arayışının olduğu, aranan asgari özelliklerin ne olduğu duyurulurdu.
• Adaylar duyuruda bildirilen e-posta adresine (1) özgeçmişlerini, (2) pedagojik anlayışlarını, (3) mevcut ve gelecek araştırma plan ve programlarını bildiren belgeleri yollardı.
• Asgari özellikleri karşılayan adayların değerlendirme süreci şu aşamalardan oluşurdu:
(1) Adayın doktora konusuna dair İngilizce sunum yapması istenir, bu konuşma tüm üniversiteye açık olurdu.
(2) Adayın mevcut derslerden birini vermesi istenir, bu ders en az iki öğretim üyesi tarafından gözlemlenir, ardından öğrencilerden de geribildirim toplanırdı.
(3) Bölümden birkaç öğretim üyesi adayla, yapmakta olduğu ve geleceğe yönelik planladığı araştırmalara dair görüşmeler gerçekleştirirdi.
• Tüm değerlendirme aşamaları tamamlandıktan sonra bölüm üyeleri bazen bir hafta bazen 2-3 hafta boyunca bölüm toplantılarında adaya dair değerlendirmelerini sunar ancak asgari yüzde 80 oranında onay alan adaya iş teklifinde bulunulurdu.
• Bölüm aşamasından sonra ilgili aday üniversitenin üst kurullarının da değerlendirmesinden geçer ve ardından atama süreci başlatılırdı. Üniversitemizin geleneğine uygun olarak bu üst kurullar her zaman konunun esas uzmanı olan bölümlerin değerlendirmelerini dikkate alırdı.
Bu süreçle Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji Bölümü, Türkiye’nin en iyi gençlerine uluslararası seviyede bir lisans ve lisansüstü eğitimi vermeye görev bilirdi.
2. 2 Ocak 2021’den sonra ne oldu?
2 Ocak 2021’de Melih Bulu‘nun tepeden inme olarak üniversiteye rektör olarak atanmasıyla üniversitenin aşağıdan yukarı işleyen süreçleri ve dolayısıyla kurum içi iklimi ağır bir yara aldı. Birçok üniversitede böyle bir durumda akademisyenler kurumu sessiz sedasız kolayca terk edebiliyorken Boğaziçi Üniversitesi kabullenmek yerine buna karşı ses çıkarma ve hem hukuki hem demokratik haklarını kullanarak mücadele etme yolunu seçti. Ancak ne YÖK, ne ülkeyi yönetenler herhangi bir geri adım attı. Şubat 2021’de, üniversitenin kurumsal kültürü baypas edilerek atanan Melih Bulu’nun yanında rektör yardımcısı olmayı kabul eden Fizik Bölümü öğretim üyesi Naci İnci, yıl ortasında Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınan Bulu’nun yerine kısa süre sonra -yine Cumhurbaşkanı tarafından- rektör olarak atandı. Üstelik bu atama, hem İnci’ye karşı sayısı 600’ü aşan akademisyenin yüzde 94 güvensizlik oyu hiçe sayılarak hem de kurum üyelerinin güvenoyu verdiği 17 rektör adayı da hiçe sayılarak yapıldı.
Naci İnci’nin döneminde Ocak 2021’de başlayan birçok hukuksuzluk ve usulsüzlük artarak devam etti. Daha üniversitenin seçilmemiş ilk rektörü olan Mehmed Özkan‘ın 2016-2020 döneminde, kurumumuza Ankara tarafından akademik kadrolara yerleştirilmek istenen yaklaşık 250 kişilik bir listenin duyumunu almıştık. Mehmed Özkan bu atamalara izin vermedi, seçilmemiş bir rektör olsa da kurumun atama ve yükselme süreçlerini titizlikle korudu. Kasım 2021’de kurumumuza ilk tepeden inme, yani kurumun tüm atama süreçleri baypas edildiği hoca ataması moleküler biyoloji ve genetik bölümüne yapıldı. Bu bir “1416” atamasıydı. Peki 1416 ataması nedir?
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.