İş dünyası, romantik ilişkilerde mutluluğu arayanların derdine derman olacak bir formüle sahip olabilir.

Reality TV genellikle nitelikli içerikler olarak görülmese de, The Golden Bachelor adlı yeni bir TV programı bir istisna olabilir. Genç ve bekar bir erkeğin çok sayıda çekici ve bekar kadınla flört ettiği popüler programın bir türevi olan The Golden Bachelor, 60 yaş ve üzeri 22 kadın arasından biriyle evlenmeyi düşünen Gerry Turner adında emekli bir restoran işletmecisini merkeze alıyor (kendisi atletik, bronzlaşmış 72 yaşında ve saçlarından tek bir tel bile dökülmemiş). Programın seyir zevki oldukça yüksek çünkü genelde daha genç yaşta evlenen Amerikalıların aksine Turner oldukça yaşlı.
Ancak bu durum, 20’li yaşlardaki öğrencilerimden ve bekar yetişkinlerin endişeli ebeveynlerinden sıkça duyduğum bir soruyu gündeme getiriyor: Mutluluğu ve evlilikte başarıyı yakalamak için ideal evlenme yaşı nedir? Filozoflar bu konuyu derinlemesine irdelemiştir. Örneğin Aristoteles Politika adlı eserinde şu tavsiyede bulunur: “Kadınların yaklaşık on sekiz yaşında, erkeklerin ise otuz yedi yaşında ya da biraz daha önce evlenmeleri uygundur.” Sosyal bilimciler ise farklı düşünüyor. Aile Çalışmaları Enstitüsü’nden bir araştırmacı, evlenmek için en uygun yaş konusunda daha sosyo-bilimsel bir tahminde bulunuyor: Her iki eş için de 28 ila 32 yaş. Bu, evliliğin ilk beş yılı içinde boşanmanın en düşük olduğu “ideal aralık.”
Doğal olarak bu bulgu, evlenmek isteyen ancak “ideal” yaşı geçmiş olanlar arasında endişe yaratabilir. Ama öyle olmamalı. Neden 28-32 yaş aralığının en iyi sonucu verdiğine bakarak, bu koşulları neredeyse her yaş için, hatta 72 yaş için bile yeniden yaratabiliriz.
ABD’de ortalama evlilik yaşı yıllardır yükseliyor. Bu ortalama 1980 yılında bir erkeğin 25, bir kadının ise 22 yaşında evlendiği anlamına geliyordu. Bugün ortalama evlilik yaşı erkekte 30, kadında ise 28. 28’ince önce evlenenler az olsa da var- çocuklarımdan ikisi 20’li yaşlarının başında evlendi – ancak 30’lu yaşlarının ortalarından önce veya daha sonra evlenmeyi planlamadıklarını söyleyen çok daha fazla genç insanla tanışıyorum.
Evlilik yaşının artması evliliklerin geleceği için iyi mi yoksa kötü mü? Veriler pek de iç açıcı değil: Genel Sosyal Anket tarafından son yarım yüzyılda toplanan istatistiklere göre, evlilik yaşı yükseldikçe evlilikten memnuniyet de düşüyor. Kademeli ancak belirgin bir düşüş eğilimi izleyen, evli Amerikalılar arasında birlikteliklerinden “çok mutlu” olduklarını söyleyenlerin oranı 1970’lerin başında yüzde 67’nin üzerindeyken bugün yaklaşık yüzde 60’a düşmüş durumda.
Ancak evlilik yaşı ve boşanma olasılığını inceleyen Ulusal Aile Büyümesi Araştırması verilerinin analizi daha karmaşık bir hikaye ortaya koyuyor. İnsanlar 20’li yaşlarının sonlarına doğru evlendikçe boşanma oranı düşerken, daha sonra tekrar yükselmeye başlıyor. İdeal aralıktan sonra (28-32) boşanma olasılığı her yıl yüzde 5 artıyor. Şimdilik ortalama evlilik yaşı ideal olsa da ortalama yaş yükselmeye devam ettikçe bu durumun böyle kalmayacağı neredeyse kesin.
Evliliklerin neden erken ya da geç başladığında zorlandığına dair çok az araştırma yapılmış olması şaşırtıcı, bu nedenle bazı ipuçları bulmak için ilgili çalışmalara baktım. İster inanın ister inanmayın, en işe yarar araştırma, farklı iş kurma türlerinin başarı oranlarından yola çıkıyor.
Start-up’ları ele alalım. Strategic Organization dergisinde 2006 yılında yayınlanan bir araştırmaya göre, başarıyı öngören faktörlerden biri, kurucuların deneyim düzeyi. Uzun yıllar sosyal girişimcilik dersleri vermiş ve kar amacı gütmeyen start-up’larla çalışmış biri olarak, kurucuların acemi olduklarında hevesli olduklarını ancak biraz daha deneyimli kişilerin muhtemelen kaçınacağı hatalar yapma eğiliminde olduklarını doğrulayabilirim.
Sanırım evliliklerde de durum böyle: Hayat ve ilişkiler konusunda biraz deneyim sahibi olmak, bir evlilik start-up’ının kurucu ortaklarının başarı şansını artırabilir. (Böyle bir deneyim evlilik öncesi birlikte yaşamayı içermeyebiliyor.) Sosyolog Lyman Stone ve W. Bradford Wilcox, birlikte yaşamanın ABD’de uzun vadede evliliklerin sonlanmasıyla sonuçlandığını göstermiştir).
Bu yaş aralığının diğer tarafında, daha fazla tecrübeye sahip olan ya da bekar yaşam tarzına alışmış ve ortak bir yaşamı zora sokan yetişkinlerle karşılaşıyoruz. Bu risk, farklı bir kurumsal düzenlemede görülen sorunlara oldukça benziyor: Genellikle mantıklı görünen ancak nadiren başarılı olan birleşmeler. Harvard Business Review’da 2011 yılında yayınlanan bir makaleye göre, birleşme ve satın almaların yüzde 70 ila 90’ı finansal beklentileri karşılayamıyor.
Nedeni, uzun süredir devam eden kurumsal kültürlerin entegrasyonunun çok zor olması ve birleşme sonrasında üretkenliğin ve manevi gücün azalmasıydı. Örneğin bir şirket sıcak ve keyifli bir kültüre sahipken, diğeri resmi ve hiyerarşik bir kültüre sahip olabilir. Bunları bir araya getirmek zor ya da imkansız olabilir. Bu durum, yerleşik alışkanlıkları, zevkleri, inançları ve kariyerleri olan iki bağımsız 30’lu yaşlardaki gencin tek bir birim haline gelmeye çalışmasına benzetilebilir.
O halde, kalıcı bir romantik ortaklık için en uygun nokta, yerleşik şirketler gibi davranacak kadar kendi yollarını belirlememiş iki olgun kurucu ortak arasındaki yeni bir girişimdir. Bu tipik olarak belirli bir yaş grubunu ima etse de, öyle olmak zorunda değildir. Hatta 28-32 aralığını geçmiş kişiler bile bir birleşmenin özelliklerine direnerek fayda sağlayabilir. İşe yarayabilecek üç yöntemden söz etmek isterim:
- Ortaklığa güvenin: Bir şirket birleşmesinde finansal entegrasyon olmalıdır. Aynı şey evlilik için de geçerli: Bütçeleri ayrı tutmak başarı şansını azaltır. Gereksiz anlaşmazlıklardan kaçınmak için cüzdanları ayrı tutmak mantıklı görünebilir, özellikle de her iki eş de para kazanıyorsa. Ancak araştırmalar, çiftlerin bütçelerimi bir araya getirdiklerinde ve tasarruf ve harcama konusunda birlikte çalışmayı öğrendiklerinde, ilişkiden daha memnun olduklarını ve ayrılma olasılıklarının daha düşük olduğunu göstermektedir. Bu şekilde başlamasanız ve kademeli olarak ilerlemek zorunda olsanız bile, finansal entegrasyon hedefiniz olmalıdır.
- 50-50’yi unutun.
Devralmanın aksine birleşme, şirketler arasında “yarı yarıya” bir ilişki olduğunu gösterir. Ancak bu durum nadiren gerçekleşir, çünkü ortak firmaların farklı güçlü ve zayıf yönleri vardır. Aynı şey partnerler için de geçerlidir. Daha yaşlı çiftlerin sorumlulukları ve mali yükümlülükleri eşit olarak paylaşmayı planladıklarını söylediklerini duydum; bu teoride kulağa hoş gelebilir, ancak gerçekçi bir istek değildir. Daha da kötüsü, eşit olarak bölüşmek sevginin en önemli unsurlarından biri olan cömertlikle çelişir: Payınıza düşenden fazlasını vermeye istekli olmak, çünkü değer verdiğiniz birine bir şeyler vermek başlı başına bir keyiftir. Araştırmacılar, eşlerine karşı cömertlik gösteren kadın ve erkeklerin evliliklerinde “çok mutlu” olduklarını ifade etme olasılıklarının daha yüksek olduğunu bulmuşlardır.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.