Kaos GL’nin 16-17 Nisan tarihlerinde gerçekleştirdiği 10. Feminist Forum’da iki gün boyunca savaş, militarizm, trans dışlayıcı nefret örgütlenmeleri ve trans feminizm tartışıldı.
“Bir tarihsel sistemden bir başkasına geçiş anındayız. Geçiş dönemi sancılarının neye dönüşeceğini bilmiyoruz ama ölçütlerinin eşitlik ve demokrasi olduğunu biliyoruz.”

Kaos GL’nin her sene düzenlediği Uluslararası Feminist Forum’un onuncusu 16-17 Nisan tarihlerinde gerçekleştirildi. Derneğin bu sene sanat kolektifi Slavlar ve Tatarlar ile ortak düzenlediği etkinliğin teması: ‘Bildiğimiz Dünyanın Sonu – Yeni İttifaklar’dı.
Çevrimiçi ortamda yapılan etkinlik etkinlik Berlin’de bulunan uluslararası sanat inisiyatifi Slavs and Tatars’ın performans mekanı Pickle Bar’da da canlı yayınlandı.
Forumun açılışını Kaos GL’den Aylime Aslı Demir yaptı. Demir, bu seneki forumun teması olan “Bildiğimiz Dünyanın Sonu – Yeni İttifaklar”ı şöyle özetledi:
“Bir tarihsel sistemden bir başkasına geçiş anındayız”
“Her gün sokağa çıktığımızda pek çok şeyin büyük bir hızla değiştiğini görüyoruz. Ekonomik kriz, pandemi, iklim krizi, savaş… Yıldızsız bir gecede, karanlık bir ormanın ortasında gibiyiz. Ne yöne gideceğimizi bilemiyoruz. Acilen yer ve yönümüzü bulabilmek için birlikte tartışmamız lazım. Bir tarihsel sistemden bir başkasına geçiş anındayız. Geçiş dönemi sancılarının neye dönüşeceğini bilmiyoruz ama ölçütlerinin eşitlik ve demokrasi olduğunu biliyoruz. Belirsizliğin zorlayıcılığının yanı sıra harika bir yanı da var. Eğer her şey belirsizse; sadece insan değil doğa da aynı şekilde bütün yaratıcılığıyla bütün olasılıklara açık. Bu konferansta da neyin dönüştüğünü iki ana başlık altında tartışacağız. Bunlardan ilki savaş. İkinci gün ise toplumsal cinsiyet konusundaki değişen tartışmalara odaklanacağız.”
Demir sözü Mühdan Sağlam’a bıraktı. Sağlam, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile başlayan savaşın bizleri pek çok konuda yeniden düşünmeye davet ettiğini söyledi. Erkeklik inşasının en büyük sahnelerinden birinin savaş olduğunu vurgulayan Sağlam, “Savaş, bir yandan da korkma hakkımızın elimizden alınmasıdır” dedi.
Açılış konuşmalarının ardından forumun ilk oturumunda Ukrayna’dan LGBTİ+ ve feminist örgüt Insight’ın eş başkanı Olena Shevchenko ve Polonya sınırında LGBTİ+ mülteciler için çalışan Avrupa Lezbiyen Konferansı’ndan Dragana Todorovic, Kaos GL’den Yıldız Tar’ın sorularını yanıtladı. Olena, Tar’ın Ukrayna’da LGBTİ+’ların güncel durumuna ilişkin sorusunu şöyle yanıtladı:
“Dünya değişti ve hiçbir şey aynı kalmayacak”
“Her gün, her şey kayda değer şekilde değişiyor. LGBTQİ’lerin durumu da genel durumla çok ilgili. Savaşın başlangıcından beri Kiev’deyim ve yakın zamanda biteceğini sanmıştım. 3-4 gün sonra her şeyin daha kötüye gideceğini anladım. İlk anlarda uluslararası mekanizmaları ve kurumları harekete geçirerek insanları kurtarabileceğimizi sandık ama yanılmışız. Savaşta ilk anlamak zorunda kaldığımız ilk şey şuydu: Kimse bize yardım etmeyecek, yalnızız.”
Polonya-Ukrayna sınırında dört güvenli ev kiraladıklarını ve Ukrayna’dan çıkmak isteyen LGBTQİ’ler ve ailelerine yardım ettiklerini söyleyen Dragana, şöyle devam etti:
“Dünya değişti ve hiçbir şey aynı kalmayacak özellikle LGBT hakları bakımından. Önceden Avrupa ağlarının yaptıklarını yapıyorduk biz de, hiç insani yardım örgütü değildik. Polonya sınırında yaptıklarımız çok yeni ama savaş çıktığında ikilemde değildik açıkçası. Fiziksel olarak bir şeyler yapmamız gerektiğini hissettik ve arabalarımıza atlayıp, LGBT toplumumuzun bize en çok ihtiyaç duyduğu yere gittik. Ne yaptığımızı ya da nasıl yapacağımızı bilmiyorduk ama ne yapmak istediğimizi biliyorduk.”
“Hayatlarımız birçok açıdan yok edilirken, ‘hoşgörülmek’ yeterli değil”
Forumun ilk günü aktivist ve yazar Ray Acheson’ın, “Bombaları Yasaklamak, Patriyarkayı Yıkmak” başlıklı konuşmasıyla sonlandı. Güley Bor’un modere ettiği oturumda Acheson, militarizme karşı kuir feminist örgütlenmenin öneminden bahsetti. Militarizm ve hetero-patriyarkanın el ele olduğunu hatırlatan Acheson, 1. Dünya Savaşı’ndan beri militarizmin güçlendiğini belirtti ve ekledi:
“Savaştan kâr sağlayanların 1. Dünya Savaşı’ndan beri güçlendiğini görüyoruz. Şiddetin politik ekonomisi olarak görebiliriz bunu. Silahlara, savaşlara ve şiddete yapılan yatırım, hem ülke içinde hem de küresel olarak toplumları hizada tutmak için kullanılıyor. LGBTQİ’lerin, iktidarla eşleştirilen erilliğin dışında kalan herkesin insandışılaştırılması da bununla çok yakından ilgili.”
“Hayatlarımız birçok açıdan yok edilirken, heteroseksist sistem tarafından ‘kabul edilmek’ ve ‘hoşgörülmek’ yeterli değil. ABD’de ana akım gey hareketinin ordu ve aileye entegre olma siyaseti, bunun yeterli olduğunu öne sürürken kuir siyaset buna karşılık bütün kurumları hedef alıyor ve sistemi değiştirmek istiyor. Savaş ve silahlarla ilgili benim de dahil olduğum kuir feminist örgütlerde nükleer silahlara karşı kampanyalar yürüttük ve yürütüyoruz. Biz feministler, LGBTQİ’ler iktidar ilişkilerini yıkmaya çalışıyoruz.”
Forumun ikinci günü Prof. Dr. Talia Mae Bettcher’ın açılış konuşmasıyla başladı. Defne Güzel’in modere ettiği oturumda “Yanlış Teorinin Kapanında Kısılı Kalmak” başlıklı konuşmasında Bettcher, şöyle dedi:
“Geçmişte de zaten, ‘yanlış beden’ modeline dair şüphelerim vardı. Bir kere, onun patolojik yönlerinden hoşlanmadım. Hayatımın çoğu ikili cinsiyet rejimine göre sorunlu bir şekilde konumlanmış hissettim. Bu korkunç bir duyguydu: Beni iyi hissettiren bir kadın olarak tanınmaktı. Deneyimlerimden öğrendikten sonra, yerel trans alt kültürler içinde anlam kazandığı için aslında kendi hayatım tarafından bilgilendirilen bir hikayeyle ilgileniyorum. Kendi gerçekliğimi ve seçtiğim ailemin, arkadaşlarımın ve sevgililerin gerçekliğini yakalayan bir hikaye istiyorum – trans topluluğundaki deneyimlerime, yerel bilgilerime dayanan bir hikaye.”
“Kimlik masum bir tanımlama değil; kimlik bir rejimdir, hatta normatif bir rejimdir”
Forum; Dr. S. Erikainen’in “TERF Savaşları: Bir Giriş” konuşmasıyla devam etti. Sevcan Tiftik’in modere ettiği oturumda Erikainen, trans dışlayıcı radikal feminist grupların Birleşik Krallık’ta nasıl örgütlendiklerini anlattı. Ülkede, cinsiyetin yasal olarak tanınmasına ilişkin düzenlemeler tartışılırken; transların haklarına saldıran grupların hangi ittifaklarla nefreti yaygınlaştırdığını özetledi.
Forumun son konuşmacısı Prof. Dr. Marquis Bey’di. “Siyah Trans Feminist Radikalizm” konuşmasında Bey, kesişimsellik kavramına dair eleştirilerini dile getirdi:
“Bana göre kimlik masum bir tanımlama değil; kimlik bir rejimdir, hatta normatif bir rejimdir. “Kimliğin” ne anlama geldiğini kökten yeniden yapılandırmak istiyorum ve bu arzu, tümü düzenlenmiş, okunaklılık ve istikrarın normatif rejimleri olan varsayımsal bir tutarlılık, bilinebilirlik ve gözeneksizliğe dayanan bir kimlik anlayışı tarafından motive ediliyor. Bu, olabileceğimiz veya olabileceğimiz kadar çok şeye izin vermez. İlgayı her alanda seferber etmemin nedenlerinden biri de bu: Bunun nedeni, çeşitli kimliklerin – ırk, cinsiyet, cinsellik, vb. – bu ırk, cinsiyet ve cinsellik kavramları dışında, olabileceğimiz her şeyi engellemesidir. Başka bir deyişle, kişinin sadece belirli bir ırk veya cinsiyet olması değildir; bu şeyler dayatmalar, Fred Moten’in söyleyeceği gibi “dayatılmış ontolojiler”dir ve bu sıfatla bizi ontolojik olarak sıçramadan sınırlandırırlar. Onlarsız görünmemize veya var olmamıza izin verilmez; olabileceğimiz kişi zaten en başından beri kısıtlanır.”