Çatlak Zemin’den Fatma Köse, taciz suçlamaları karşısında, erkeklerin sergilediği davranış ve söylem kalıplarını masaya yatırıyor: “Bu erkekler asla kendi davranışlarına bakmayarak, gözlerini kadınların “algılarına” dikiyor. Yani tacizi kabul etmiyorum ama karşı taraf öyle algıladıysa özür dilerim, hali.”
Fatma Köse
Malum son günlerin/haftaların öne çıkan gündemi ifşalar ve ifşaların başlattığı tartışmalar. İfşaların her biri kendi içinde apayrı yaşanmışlıkları içerse, tartışmalar başka başka yollardan ilerlese de bazı kabak gibi paralellikler de mevcut. Bu ortak unsurlardan biri dikkatimizi çekmekle kalmıyor, bizleri hakikaten garipsetiyor da. Kısaca açalım istedik.
Feministler olarak birçoğumuzun ifşanın yıllar içindeki evrimi açısından hatırı sayılır bir deneyimi var. Son on yıl içerisinde ifşanın içeriği, anlamı, yöntemi, nihai amacı, örgütleyici kitlesi, hedef kitlesi, kazanımları… hemen her öğesinde tartışmaya değer değişimler oldu. İlginç bir şekilde, ifşanın tarihindeki bunca değişim/dönüşümün arasında sarsılmadan ayakta duran bir unsur var: ifşa karşısında erkeklerin defansifliği ve özdüşünüm eksikliği!
Elbet son günlerde de hızla kurulan erkek dayanışması ve bunun alameti farikası olan hızlı cümlecikler (“Ya iftira atıyorsa?”, “Kadın da …’mış canım”, “Linç edildi/m”ler) yine patır patır karşımıza döküldü. Yani zaten alışık olduğumuz, karşı tarafı suçlayarak kendini aklama çabasını gördük. Bunun yanısıra, bu kez birtakım yarım ağız özürler, kadınların mücadelelerine destek beyanları da duyduk. Ama bu yüzeyin altında, karşı tarafı öyle doğrudan suçlamayan erkeklerin açıklamalarının içeriğinin de ilk gruptan pek de farklı olmadığını deneyimledik: Tıpkı doğrudan inkarcılar gibi bu adamlar da asla sorumluluk almıyor, bir an olsun dönüp kendilerine bakmıyor, üstüne kalkıp esasen “doğru” bir yöntem olan ifşanın hangi durumlarda kullanılması gerektiğini ve neden kendi özellerinde bunun yanlış olduğunu bizlere uzun uzun anlatıyorlar.
Bütün ifşa konularını bir potada eritmek yanlış olur elbette ama suçlama yöneltilen tarafların, biraz da yükselen harekete biraz mecburi bir merhaba’sıyla başlayan açıklamalarında kuvvetli bir ortaklık var. Bu erkekler asla kendi davranışlarına bakmayarak, gözlerini kadınların—en makul ifadesiyle—“algılarına” dikiyor. Yani tacizi kabul etmiyorum ama karşı taraf öyle algıladıysa özür dilerim, hali. Ben bir şey yapmadım ama o kötü hissettiği için affola, gibi. Faturayı karşıdakinin algısına kesmek olayı sistematiklikten de çıkarıyor tabii. Bu da pardon, biz ilişkilenmeyi böyle öğrendik, sorgulamak da işimize gelmedi demekten daha cazip ve kolay geliyor belli ki.
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.
Kaynak: Çatlak Zemin