TÜSİAD’ın bu hafta düzenlediği “İkinci Yüzyılında Cumhuriyetin Hedeflerini Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile Yakalamak” adlı konferansta cumhuriyetin ikinci yüzyılında toplumsal cinsiyet eşitliğinde atılması gereken adımlar, kadınların hayatın her alanında aktif rol almasında iş dünyasının önemi ve toplumsal cinsiyete duyarlı kriz yönetimi stratejileri masaya yatırıldı.

TÜSİAD, hafta başında ‘İkinci Yüzyılında Cumhuriyetin Hedeflerini Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ile Yakalamak’ başlıklı bir konferans düzenledi.
Konferansta cumhuriyetin ikinci yüzyılında toplumsal cinsiyet eşitliğinde atılması gereken adımlar, kadınların hayatın her alanında aktif rol almasında iş dünyasının önemi, kız çocuklarının eğitiminin toplumsal cinsiyet eşitliğinde hangi noktayı oluşturduğu, toplumsal cinsiyet eşitliğinin demokrasinin güçlenmesi anlamındaki önemi gibi konular tartışıldı.
Video konferans yöntemi ile konferansa katılan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın açılış konuşmasını yaptığı program, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı’nın ‘Cumhuriyetin Tamamlanmamış Meselesi’ başlıklı konuşmasıyla devam etti. Ardından TÜSİAD’a farklı dönemlerde başkanlık yapmış Boyner Grup Yönetim Kurulu Üyesi Ümit Boyner ve Allianz Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Cansen Başaran Symes ‘Başkanların Perspektifinden’ başlıklı oturumda bir araya gelerek ‘Çoklu Krizler Çağında Cumhuriyeti İkinci Yüzyılına Kadınlarla Taşımak’ konusunu çeşitli yönleriyle ele aldı.
Açılış konuşma afet yönetimine ilişkin konuşan Turan, toplumsal cinsiyete duyarlı kriz yönetimi stratejilerine öncelik verilmesinin gerektiğinin altını çizdi.
“Kamu politikalarında ve özel sektör eylemlerinde tüm odağımız, mevcut eşitsizliklerin derinleşmesini engellemek olmalı. Şimdi; afet bölgesinde ve göç alan illerimizde kız çocuklarının eğitime erişimine, her zamankinden daha fazla özen göstermek zorundayız. Şimdi; istihdamın dışında kalan kadınların tekrar çalışma hayatına dönebilmelerinin koşullarını oluşturmak için, daha fazla çaba sarf etmek durumundayız. Ve şimdi; çocuk yaşta evlilik, taciz, kadına şiddet gibi toplumsal yaralarla mücadelede çok daha hassas ve dikkatli olmak zorundayız. Tam da bu nedenle, ulusal düzeyde elimizdeki en güçlü yasal düzenleme olan 6284 sayılı ‘Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’na daha sıkı sarılmak ve en etkili şekilde uygulamak zorundayız. Bunun yanında uluslararası düzeyde şiddetle mücadelede en geçerli dayanak olan İstanbul Sözleşmesi’ne bir an önce yeniden dönmeliyiz.”
“Tüm siyasi partileri, kadınların eşit temsili için sorumluluk almaya çağırıyoruz”
Kamu ve siyasetteki yönetim kademelerinin eşitlik yönünde harekete geçilmesi gerektiğini ifade eden Turan, siyasi partileri bununla ilgili sorumluluk almaya davet etti:
“1935 yılındaki seçimlerde meclisteki vekillerin yüzde 4,6’sı kadın idi ve bu dünyada ikinci sıraya karşılık geliyordu. Bugün ise 600 milletvekilinin sadece yüzde 17’si kadınlardan oluşuyor ve ülkemiz bu oranla dünyada 118.sırada yer alıyor. Bu tabloyu önümüzdeki seçimlerde değiştirme fırsatımız var. Tüm siyasi partileri, kadınların eşit temsili için sorumluluk almaya çağırıyoruz. “Gerek yakın coğrafyamızda, gerekse dünyanın pek çok farklı bölgesinde kadınlara yönelik baskılara ve buna karşı kadınların direncine tanık oluyoruz. Kadına yönelik baskı ve şiddeti tamamen ortadan kaldırmak, her şeyden önce şiddete sessiz kalmamayı gerektiriyor. Kadınların sadece kadın oldukları için maruz kaldıkları her türlü şiddete; hiçbir taviz vermeksizin, tüm hukuksal, kurumsal ve toplumsal yapılarla karşı durulmalı.”
Konferansın, “Deprem Felaketinin Ardından: Bölgeyi Kadınlarla Ayağa Kaldırmak” oturumunda depremden etkilenen kadınların girişimcilik ve istihdamla ilişkisi ele alındı.
Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi Türkiye Ülke Direktör Yardımcısı Zeliha Ünaldı, depremin ilk gününden beri saha olduklarını, depremzede kadınların ihtiyaçlarının farklılaştığını ve bu farklılaşan ihtiyaçlara nasıl cevap verilmesi gerektiğine yönelik çalışmalar yaptıklarını söyledi.
Ünaldı, bölgede eğitim gören yaklaşık 130 bin çocuğun başka okullara nakil olduğunu ifade ederek, “Okul nakliyle beraber ebeveynlerin işsiz kaldığını görüyoruz” dedi. Tarımın bölgedeki kadınlar için önemli bir gelir kaynağı olduğunu söyleyen Ünaldı, bu alanın kadın istihdamı için desteklenmesi gerektiğini dile getirdi.
“Depremzede kadınların bakım yükümlülüğü arttı”
Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) Başkanı Emine Erdem, depremzedelerin halen çadırlarda yaşadığını belirterek, “Çok ütopik konuşmayalım. Temel ihtiyaçlar giderilmeden istihdam yaratamazsınız. Kadınlar hijyen sorununu ifade edemiyor maalesef çünkü kadın gönüllü sayısı eksik. Bu ihtiyaçları gidermeden girişimciliği hayata geçirmekte zorlanırsınız” dedi.
Erdem, deprem bölgesindeki genç kadınlara sekiz hafta boyunca iş arama ve mentorluk desteği sunacaklarını, uzaktan çalışmayı etkin kılacak alanlar kuracaklarını ve kadın girişimcilere eğitim vereceklerini aktardı. Kadınların bölgeden kopmadan istihdama dahil edilmesi için çeşitli mekanizmaları hayata geçireceklerini dile getirdi.
Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) KOBİ Finansmanı ve Kalkınma Kıdemli Bölge Yöneticisi Serpil Çetinçift, deprem bölgesinden büyük bir göç olduğunu söyledi. “İnsanları bölgede tutmak, bölge ekonomisine odaklanmak lazım. Deprem bölgesinin acil finansmana ihtiyacı var” dedi. Finansal desteğin yanı sıra psikososyal desteğin önemine de dikkat çekti.