İki hafta süren COP26 İklim Zirvesi, çetin müzakerelerin sonunda 197 ülkenin imzaladığı anlaşmayla 12 Kasım’da sona erdi.
COP26 nasıl sonuçlandı? Türkiye’nin de imzasını koyduğu Glasgow İklim Paktı’nda neler var? Türkiye, enerjide dönüşümü nasıl yapacak? Yakın gelecekte hayatımız nasıl etkilecek?
Gazeteci Mehveş Evin, İklim Konferansı’nı Glasgow’da takip eden çevre mühendisi ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Proje Koordinatörü Menekşe Kızıldere ile COP26 ve sonrasındaki süreci değerlendiriyor.
Mehveş Evin / Kısa Dalga
İskoçya’nın Glasgow kentinde düzenlenen İklim Değişikliği zirvesi, kısaca COP26, 2 haftalık bir maratonun sonunda bitti…
Son dakikada çıkan krize rağmen Türkiye dahil 197 ülke bir anlaşma metninde uzlaştı.
Ülkelerin yeni emisyon azaltım hedeflerini güncellemesi içinse 1 yıl süre verildi…
Şaka değil, kömür kullanımını azaltmayı hedefleyen tarihteki ilk anlaşma bu!
Ne var ki uzmanlar, COP26’dan çıkan antlaşmanın yetersiz kaldığında hemfikir. Çünkü mevcut taahhütler, küresel ısınmayı yüzyıl sonuna kadar en az 2,4 dereceye yükseltecek.
Bilim insanları küresel sıcaklıkların 1,5C’den fazla artmasıyla, milyonlarca insanın ve canlının büyük zarar göreceğini ve geri dönüşün mümkün olamayacağı konusunda uyarıyor.
Bu nedenle öncelikli hedef, küresel ısınmayı 1.5 derecede tutmak.
COP26 da bu hedefle yola çıktı, fakat BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in belirttiği gibi çıkan sonuç, yeterli değil. Guterres, “Hâlen iklim felaketinin kapısını çalıyoruz” dedi.
Çin-Hindistan çıkışının ardında ABD vardı
COP26 Başkanı Alok Sharma’yı ağlama noktasına getiren hadise, hazırlanan orijinal anlaşma metnine Hindistan ve Çin’in yaptığı itirazdı.
Dünyada en çok karbon emisyonuna neden olan ilk 10’un içerisinde yer alan bu iki ülke, kömür kullanımını “aşamalı olarak bırakmak” yerine “aşamalı olarak azaltmak” teriminde diretip başarılı oldular.
Diyeceksiniz ki aradaki fark ne?
Kelime oyununun ardında, kömürü bırakmayı ertelemek var. Yani devam eden kömür yatırımları sonlandırılmıyor, aksine yeşil ışık yakılıyor.
İklim Konferansı’nı Glasgow’da takip eden çevre mühendisi ve Heinrich Böll Stiftung Derneği Proje Koordinatörü Menekşe Kızıldere, Arka Plan’a COP26 hakkında şu değerlendirmeleri yaptı:
“Aslında Çin ve Hindistan’ın bu son dakika çıkışının arkasında ABD’nin de olduğu biliniyor. İngiltere’nin yürüttüğü diplomasi zayıf kaldı. Aslında ‘aşamalı olarak azaltmak’ diyerek fosil endüstrisine zaman tanındı. Kömürden çıkış olsaydı, 2030’a kadar ülkeler kömürden çıkacaktı. Şimdi bu süre uzatıldı. Dolayısıyla 1.5 derece hedefi de tehlikeye girdi.”
COP26’da hayal kırıklığı yaratan bir başka unsur, iklim değişikliğinden en çok zarar gören ülkelerin beklediği acil yardımı yine alamaması oldu…
Gelişmekte olan ülkelerin yeşil ekonomilere geçişi yapabilmeleri için yılda 100 milyar doların, ancak 2023’te aktarılacağı öngörülüyor. Fakat uzmanlar, bu miktarın yeterli olmadığını, trilyon doların konuşulması gerektiğini vurguluyor.
COP26’DA Türkiye: İklim fonları
Bu arada medyaya yansıyan haberlerin aksine, Glasgow’da Türkiye’den katılımının çok yüksek olmadığını belirtiyor Kızıldere:
“400 kişi kayıtlıydı ama toplam 200 kişi, farklı zamanlarda katıldı. Yer sorunu bunun bir nedeniydi. Konferansta toplam 60 delegasyon üyesi vardı. Güzel olan, genç müzakerecilerin görüşmeleri izlemesiydi. Türkiye, fon konusunu çözünce Ek-1’den çıkmayı askıya aldı ve uzlaşmacı bir tutumu vardı. Fazla birşey yapmasına gerek kalmadı. Çin-Hindistan-ABD sayesinde anlaşmada değişiklik yapılması, Türkiye’nin işine yaradı diyebiliriz.”
Glasgow İklim Paktı’yla kömürü “aşamalı” da olsa bırakmaya, yenilenebilir enerjilere geçişe söz veren Türkiye, bunu nasıl yapacak?
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un COP26’daki konuşmasına bakacak olursak “herşey kontrol altında”!
Menekşe Kızıldere, “Bakan Kurum’un konuşmasından anladığımız, iklim politikalarının devlete bağlı ajans ve kurumlarla yapılacak. Bakanlıkta bir İklim Dairesi kuruldu, diplomasi ayağını götürecek. Ama Bakan, proje bazlı işleri Çevre Ajansı’nın yapacağı vurgusu yaptı. Aslında çok şaşırtıcı değil, çünkü fonlara dayalı bir iklim finansmanı meselesi var. Kurum’un iklim değişikliğiyle ilgili sözlerinde mücadeleden ziyade hep büyüme, gelişme vurgusu dikkat çekti. İklim konusu, sıkışmış ekonomiyi rahatlatmak için kullanılacak gibi…” diyor.
Anlayacağınız iklim politikalarında da Emine Hanım’nın Çevre Ajansı başat rol oynayacak.
Ormanların korunmasına hiç değinmeyip, yapılan ağaçlandırma çalışmalarından bahseden bir Bakanlık, iklim değişikliğiyle ilgili ne kadar samimi bir mücadele yapabilir?
Propaganda bir yana, önümüzde belirsizliklerle dolu, zorlu bir süreç var.
Marmara Üniversitesi’nden Küresel Çevre Politikaları uzmanı Prof. Semra Cerit, Twitter’da şu hususlara dikkat çekti:
1- Türkiye’nin bir an evvel karbon veya emisyon fiyatlandırmasına geçmesi lazım. Kirletenlerin bedel ödemesi için yapılacak düzenlemenin, adil ve şeffaf olması gerekiyor.
2 – Emisyon ticareti için bir piyasa mekanizmasının oluşturulması gerekiyor. Fakat Türkiye’nin kamu yönetimi yapısında bunun için gerekli kurumsallaşma bulunmuyor.
Kızıldere, COP26 kulislerinde konuşulan önemli bir konunun da Türkiye’nin enerji dönüşümü alanında olduğunu aktardı:
“EPDK’nın altında kurulacak bir enerji dönüşüm birimi ile bu dönüşümün yapılması planlanıyor. Bu çok ciddi bir mesele, ciddi bir sermaye değişimi ve özellikle emek alanında büyük değişim demek. Nasıl yönetileceğini ileride göreceğiz, diyelim…”
Yazının devamına buradan ulaşabilirsiniz.