Gazeteci ve yazar İpek Çalışlar, Atatürk’ün çocukluğunu ve hayatına yön veren kadınların hikayelerini, Atatürk’ün nasıl bir Türkiye hayal ettiğini anlatıyor.
Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının üzerinden 83 yıl geçti. 10 Kasım 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda saat dokuzu beş geçe hayatını kaybeden Atatürk, modern Türkiye’nin kurucu lideri olarak anılıyor.
“Mustafa Kemal Atatürk & Mücadelesi ve Özel Hayatı” kitabının yazarı İpek Çalışlar, DW Türkçe’ye Atatürk’ün çocukluğunu ve hayatına yön veren kadınların hikayelerini, Atatürk’ün nasıl bir Türkiye hayal ettiğini anlattı:
“Atatürk’ün çocukluğuna baktığımızda, kadın merkezli bir evde, onların sıkıntılarına tanıklık ederek büyüyor. Mustafa Kemal esas olarak çocukluğunda iki kadının yanında büyüyor. Bir tanesi Zübeyde Hanım, diğeri anneannesi Ayşe Hanım. Babası küçük yaşta öldüğü için ve onlar da Selanik’te oturmaktan vazgeçip bir çiftliğe yerleştiği için çiftlik hayatı yaşamaya başlıyorlar. Hayatı birebir görüyor. Bütün kadın sıkıntılarını onlarla beraber yaşıyor. Ve kendisi her zaman kadınların toplum içinde olmasını savunan bir yerde duruyor. Eline güç geçtiğinde, kadınlarla ilgili kanunları değiştirmek gibi adımlar atıyor. Benim görebildiğim kadarıyla annesi her zaman yanında ve kadınlar gerçekten o dönem çok sıkıntılı bir hayat yaşıyorlar. Sokağa çıkmaları, toplumun içinde olmaları problem. Hele eşi ölmüş kadınlar daha sıkıntılı bir durumda. Selanik’teki tüm hayatları boyunca Mustafa Kemal’i en çok etkileyenler annesiyle, etrafındaki kadınların çektiği sıkıntılar.”
“İzmir’de işgali sonlandırıp, Latife’yle tanışıp nikahları kıyıldıktan sonra oluyor. İzmir’de bir sinema var, kadınlara tek gün ayırmışlar, onun dışında kadınlar sinemaya gidemiyor. Mustafa Kemal sinemanın önünden geçerken, bekleyen kadınları görüyor. “Niye bekliyorlar?” diye soruyor. O gün kadınların sinemaya gidemeyeceği söyleniyor. Mustafa Kemal de, “Öyle şey olur mu?” diyerek kadınların sinemaya alınmasını söylüyor.”
“Atatürk nasıl bir Türkiye hayal ettiyse, ondan çok farklı bir ortamdayız. Ama o, o günün koşullarında en iyi ne olabilir, diye düşündüğünde aklına ne geliyorsa, onu hayal ediyordu. Biz de bugünün koşullarında belki, Atatürkçü düşünceden bunu anlamalıyız. 100 sene sonra en güzel nasıl olabilir, onu düşünmeliyiz. “