İran’da zorunlu başörtüsüne karşı mücadele veren aktivist Masih Alinejad, Taliban’ın kadın haklarına yönelik ‘ılımlı’ mesajlarının gerçekliği yansıtmadığını anlatıyor. Alinejad’a göre Afgan kadınlar kamusal alandan tamamen silinecek: “Bu filmin başlangıcını 42 yıl önce İran’da gördük ve hala devam ediyor.”
Fotoğraf: Wakil Kohsar/AFP)
Çeviren: Eda Doğançay
Masih Alinejad / Washington Post
Humeyni’nin İran’da iktidara gelmeden önce uluslararası basın verdiği güvencelerle Taliban’ın ılımlı mesajlarının ürkütücü bir benzerlik gösterdiğini söylüyor.
Salı günü, Taliban Kabil’de bir basın toplantısı düzenledi. Sözcüsü Zabihullah Mücahid, uluslararası toplumu iyi niyetli oldukları konusunda ikna etmek için arkasında yaslandı. Kapsayıcı bir hükümet sözü verdi, seçimleri ima etti ve bugünkü Taliban’ın 20 yıl önce iktidarı kaybetmesinden bu yana önemli ölçüde değiştiğini açıkladı. Yeni Taliban hükümetinin ifade özgürlüğünü, insan haklarını ve kadın haklarının şeriat çerçevesinde korunacağının defalarca altını çizdi. Kadına şiddet olmayacağının garantisini veriyoruz” dedi. “Kadınlara karşı hiçbir ön yargıya izin verilmeyecek ama bizim çerçevemiz İslami değerlerdir.”
Birçok kişi, kullanılan dilin muğlaklığı karşısında şaşırdı.
Ancak Taliban’ın neler planladığı herkes için çok net olmalı. Daha önceki iktidar döneminde, rejimin acımasızlığı dünyayı hayrete düşürmüştü. Kırbaçlamalar, halka açık infazlar ve kadınlara yönelik baskı, rejimin ayırt edici özellikleriydi. Ve aradan geçen yirmi yıl boyunca, benzer eğilimler gösterdi. Hiçbir yanılsamaya kapılmayalım. Bu bölgedeki kadınlar için bir felaket.
Mücahid’in açıklamaları, Taliban rejiminde ne kadar hayatta kalabileceklerini bilmezken bir yandan da burka edinmeye çalışan birçok Afgan kadına boş geliyor. Bir Afgan kadının kendisini bekleyen şiddete karşı koruma talebi sosyal medyada viral oldu. Bir röportajda bana, “Taliban benim gibi kadınları savaşçılarıyla zorla evlendiriyor” dedi. “Afganistan’da birçok Michelle Obama’mız var. Almanya Başbakanı Angela Merkel kadar güçlü kadınlarımız var. Şimdi şeriat kanunlarına boyun eğmek zorunda kalacaklar.” (Güvenlik nedeniyle gerçek adını gizli tuttuğum kadın şu anda Afganistan dışında bir mültecidir.)
Kadınlar, İslamcı grupları herkesten daha iyi biliyor çünkü en ağır sonuçlara onlar maruz kalıyor. İslamcılar her şeyden önce kadınlara savaş açmıştır. Mücahid’in açıklamaları, Ayetullah Ruhullah Humeyni’nin İran’da iktidara gelmeden önce uluslararası basın verdiği güvencelerle ürkütücü bir benzerlik gösteriyor.
Aralık 1978’de sürgünden dönmeden önce Humeyni şunları söyledi: “Kadınlar, kendilerini tam olarak örttüğü ve başörtüsü taktıkları sürece istedikleri kıyafeti seçebilirler.” Birkaç hafta sonra, 23 Ocak 1979’da şunları söyledi: “Kadınlara her türlü özgürlüğü vereceğiz ama ahlaki yozlaşmayı önleyeceğiz ve bu söz konusu olduğunda kadınla erkek arasında hiçbir ayrım gözetmeyeceğiz.” Batılı gözlemcileri yatıştırmanın yanı sıra, Humeyni şaha karşı devrime yönelik, çok sayıda aktivist kadının da dahil olduğu liberal müttefiklerine güvence vermeye çalışıyordu.
Ancak İslamcılar bir kez yönetimi ele geçirdikten sonra gerçek ortaya çıktı. Daha sonra 2003 yılında Nobel Barış Ödülü’nü alacak olan Şirin Ebadi de dahil olmak üzere kadın yargıçlar görevden alındı. Kadın şarkıcılar yasaklandı ve yetkililer kadınlar için bir dizi atletik aktiviteyi yasakladı. En önemlisi, zorunlu başörtüsü getirildi. Zorunlu başörtüsünü reddeden kadınlar veya kız çocuklarının eğitim hakları ellerinden alındı. İş bulmalarına izin verilmedi ve tutuklanmayla karşı karşıya kaldılar. İran’ın şeriat yasası yorumuna göre, kamusal alanda zorunlu başörtüsüne direnen kadınlar 74 kırbaçla cezalandırılıyor. Birkaç kadın hakları aktivisti, sadece zorunlu başörtüsüne hayır dediği için uzun hapis cezalarına çarptırıldı.
Ve evet, tabii ki İranlı İslamcılar Şii, Taliban ise Sünni; aralarında çok fark var. Ancak, kadınları hor görmeleri, paylaştıkları temel ideolojik ilkelerden biridir. Taliban devraldığından beri, birçok görgü tanığından Afgan kadınlardan son yirmi yılda kazandıkları hakları kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu duydum. Birçok kadın profesyonele evde kalmaları söylendi.
Çarşamba günü, en popüler Afgan pop şarkıcılarından Aryana Sayeed, birçok Afganla birlikte Kabil’den ayrılan bir askeri uçağın içinde görüldü. Son yıllarda Kabil ve İstanbul arasında gidip geliyordu ama şimdi Kabil’deki evine asla geri dönemeyeceğinden korkuyor. Bana belirsizliğin onu harap ettiğini söyledi. Birçok Afgan’ın umutlarını canlandırdı. Pek çok tabuyu yıktı. Taliban iktidardayken, kadınların içinde şarkı söylemek bi yana stadyumlara girmesini bile yasaklamıştı.
Evet, Taliban tabii ki değişti: Hedefine doğru ilerlemek için Batı medyasını daha sofistike kullanır hale geldi. Kabil sokaklarındaki gerçek ise farklı bir hikaye anlatıyor. Taliban şimdiden reklam panoları ve afişlerdeki kadınların üzerini kapatıyor. Yakında kadınlar kamusal alandan tamamen silinecek. Bu filmin başlangıcını 42 yıl önce İran’da gördük ve hala devam ediyor.
8 Mart 1979 Dünya Kadınlar Günü’nde 100.000’den fazla İranlı kadın, Humeyni’nin zorunlu başörtüsü getiren kararnamesine karşı yürüdü. Yeni rejim bu kitlesel protestoyu güç kullanarak bastırdı. Ne yazık ki, Afgan kadınlar daha da kötü bir kaderle karşı karşıya olabilir.