Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekmesine karşı Türkiye’de yasal mücadele ve eylemler sürerken, dünyadan da tepkiler yükseliyor.
Fotoğraf: Cumhuriyet
Avrupa Konseyi
Karara ilk tepki, Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric’den geldi. Buric, Türkiye’nin, Kadının Korunmasına Dair İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin “yıkıcı bir haber” olduğunu söyledi.
Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Marija Pejcinovic Buric, Cumartesi sabahı yaptığı açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’nin 34 Avrupa ülkesini kapsadığını ve kadınları ve kız çocuklarını şiddetten korumaya yönelik uluslararası çabaların “altın standart” olarak kabul edildiğini vurguladı. Buriç, “Türkiye’nin Avrupa Konseyi’nin kadına yönelik şiddetle ilgili İstanbul Sözleşmesi’nden çekildiğini duyurması, Türkiye, Avrupa’da ve ötesinde kadınların korunmasını tehlikeye atan büyük bir engeldir” dedi.
Daha sonra Avrupa Konseyi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin açıklama yaptı. Açıklamada Türkiye, “kadınları şiddetten korumaya yönelik uluslararası sistemi zayıflatmamaya” çağrıldı.
Avrupa Birliği
AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, “İstanbul Sözleşmesi dünya genelinde genç kız ve kadınların yasal koruma altında olmasını güvence altına almayı amaçlıyor. Türkiye’nin sözleşmeden çekilme kararına anlam veremediğimizi ve bundan derin bir üzüntü duyduğumuzu dile getirmekten başka elimizden bir şey gelmez. Türkiye’yi kararından dönmeye çağırıyoruz” dedi.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de “Kadınlar korunmaları için güçlü bir yasal çerçeveyi hak ediyor. İstanbul Sözleşmesi’ni destekliyorum ve imzacı tarafları sözleşmeyi onaylamaya çağırıyorum” dedi.
Birleşmiş Milletler
Birleşmiş Milletler adına ortak açıklama yapan BM Türkiye Ekibi de, BM’nin Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ne taraf olmayı sonlandırmasından büyük endişe duyduğunu açıkladı.
Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti tarafından 2012 yılında onaylanan İstanbul Sözleşmesi’nin, kadınları her türlü şiddete karşı korumayı, kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti önlemeyi, kovuşturmayı ve ortadan kaldırmayı amaçladığı belirtilen açıklamada, “Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet, dünyadaki en yaygın insan hakları ihlallerinden biridir. Dünya genelinde her üç kadından birinin yaşamları boyunca eşi veya birlikte oldukları kişi tarafından fiziksel veya cinsel şiddete, veya eşi ya da ilişkide olmadığı bir kimse tarafından cinsel şiddete maruz bırakıldığı tahmin edilmektedir. Türkiye’de en son yapılan araştırma verilerine göre, 2014’te evlenmiş kadınların yüzde 38’i yaşamları boyunca fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalmıştır. Son 10 yılda bu rakamlar değişmedi. En son noktada ve çoğu kez bir şiddet sürekliliğinin nihai eylemi olarak her yıl yüzlerce kadın öldürülmektedir. COVID-19 salgını, hareketliliğin kısıtlanması, sosyal izolasyon ve ekonomik güvensizlik nedeniyle dünya çapında kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin daha da artmasına neden olmuştur” denildi.
“Türkiye onaylayan ilk ülke”
İstanbul Sözleşmesi’nin devletler tarafından onaylanması ve uygulanmasının çok önemli bir taahhüdü ifade ettiği belirtilen açıklamada, “Türkiye, sözleşmeyi ilk onaylayan ülkedir ve ulusal mevzuatını anlaşmayla uyumlu hale getirmek için önemli adımlar atmıştır. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının, kadına yönelik şiddeti önlemek ve bununla mücadele etmek için şimdiye kadar sarf edilen önemli çabalara zarar vermesinden ve ulusal yasal, politik ve kurumsal çerçevenin daha da güçlendirilmesine yönelik ilerlemeyi engelleyebileceğinden endişe etmekteyiz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne, İstanbul Sözleşmesi’nin tam olarak uygulanmasına bağlı kalarak, tüm kadın ve kız çocuklarının güvenliğini ve haklarını korumaya ve geliştirmeye devam etmesi çağrısında bulunuyoruz. Birleşmiş Milletler Türkiye ekibi, hükümetin, sivil toplumun ve tüm ulusal ortakların, toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi ve 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Gündemi’nin “kimseyi geride bırakma” taahhüdü doğrultusunda, kadınların ve kız çocuklarının şiddetten uzak yaşamalarını temin etmek için gösterdiği çabaları desteklemeye devam edecektir” denildi.
BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği
Son açıklama BM İnsan Hakları Yüksek Komiserliği’nden geldi. Örgütün insan hakları sözcüsü Liz Throssel, Türkiye’nin kadına şiddetin her türlüsüyle mücadele amaçlı bu önemli bölgesel anlaşmadan çekilmesinin, ülkede sivil alanın daralması, karar alma sürecine anlamlı ve demokratik katılımın eksikliği gibi insan haklarıyla ilgili daha derin endişeleri açığa çıkardığını söyledi.
Çekilme kararının mecliste tartışılmadan, kadın hakları grupları gibi sivil toplum kuruluşlarına danışılmadan alındığına dikkat çeken sözcü, İnsan Hakları Yüksek Komiseri Michelle Bachelet Jeria’nın memnuniyetsizliğini de dile getirdi.
Sözcü Liz Throssell, açıklamasında ‘’Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’ndeki yükümlülüklerinden çekilmesi, kadına şiddetin ortadan kaldırılması için siyasi niyet ve küresel adanmışlığın gerektiği bir dönemde dünyaya da yanlış bir mesaj göndermektedir. Covid-19 pandemisi döneminde cinsiyete bağlı şiddet artmış ve kadın hakları gerilemişken, karşı girişimleri daha da hayati hale getirmiştir’’ dedi.
Throssell, Türkiye’yi bu kararından vazgeçmeye, sivil toplum ve kadın gruplarıyla iletişime geçmeye ve ülkedeki tüm kadınların haklarını ve güvenliklerini sağlamaya çağırdıklarını söyledi.
Ülkelerin tepkisi nasıl oldu?
Londra’da da İngiliz Yeşiller Partisi “The Greens Party” üyesi kadınlar da, “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi karşısında şok olduk. Yanınızdayız” mesajını paylaştı.
Alman Kadın Konseyi, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini kınadı.Konsey Başkanı Mona Küppers, “İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, kadın hareketinin kadına yönelik şiddeti tüm çeşitliliğiyle yasadışı hale getirme yönündeki onlarca yıllık çabalarının sonucudur. Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi şok edicidir. Ama ne yazık ki şaşırtıcı değildir. Dünya çapında, Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler arasında, AB içinde ve Almanya’da da kadın hakları saldırı altındadır. Ancak bunlar pazarlık konusu olamaz.” dedi.
Almanya Aile Bakanı Franziska Giffey, Türkiye’nin çıkma kararının kendisini “sarstığını” söyledi. Giffey, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesiyle ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Türkiye’deki kadınların elinden ev içi şiddete karşı mücadelede önemli bir araç alındı” dedi. Giffey sözlerini, “Kadına karşı şiddet ve ev içi şiddetle mücadele eden, ayrıca mağdurlara koruma ve destek sunan en önemli uluslararası hukuk aygıtı olan İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin çıkması, beni sarstı” şeklinde sürdürdü.
Geçtiğimiz Ocak ayında göreve başlayan ve bugüne kadar Erdoğan ile görüşme gerçekleştirmeyen ABD Başkanı Joe Biden, Türkiye ile ilgili sessizliğini bozdu. Biden, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine ilişkin “küresel çapta kadına karşı şiddete son vermeyi amaçlayan uluslararası hareket için cesaret kırıcı bir geri adım” açıklamasını yaptı.
İspanya’nın Dışişleri Bakanı Arancha González Laya da Twitter hesabı üzerinden karardan duyduğu üzüntüyü belirten bir mesaj paylaştı.
Laya mesajında, İstanbul Sözleşmesi’nin “kadına karşı şiddeti ortadan kaldırmak için temel bir araç” olduğunu söyledi.
Almanya Dışişleri Bakanlığı, bu gelişmenin “tüm Avrupa’ya ve daha da önemlisi Türkiye’deki kadınlara kötü bir sinyal olduğunu” söyledi.
Fransa Dışişleri Bakanlığı ise karardan üzüntü duyulduğunu ve bu adımın insan haklarına saygı anlamında yeni bir gerileme anlamına geldiğini vurguladı.