2014 yılında, Türkiye’nin imzaladığı kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kovuşturulması ve ortadan kaldırılması, kadına yönelik şiddetin faillerinin yargılanması ve cezalandırılmasını amaçlayan “İstanbul Sözleşmesi”nin kaldırılması tartışmaları giderek büyüyor.
Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu olarak Cumhurbaşkanlığı ve kabinesinden İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerine sahip çıkmasını ve kadınlara yönelik ayrımcılıkla mücadele etmek üzere yasal mekanizmaların geliştirilmesini talep ediyoruz.
Türkiye’nin de taraf olduğu, “İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi ilgili tartışmalar devam ediyor.
31 Mart’ta yerel seçimler aşamasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüştüğü bazı muhafazakâr STK temsilcileri, “İstanbul Sözleşmesi aile bütünlüğünü tehlikeye atıyor” görüşünü ileri sürmüş, ve sözleşme etrafında daha sonra da devam edecek bir tartışmanın fitili ateşlenmişti.
Geçtiğimiz hafta AK Parti MKYK toplantısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan sözleşmeyi gündeme getirerek, “Muhafazakâr camianın rahatsız olduğu hükümler var. Eleştiriler duyuyorum” dedi.
Hafta boyunca Yeni Akit ile Yeni Şafak gibi gazeteler, “sözleşme yuva yıkıyor, kaldırılsın” çağrısında bulunurken, Memur-Sen de yayımladığı yazılı bir açıklama ile İstanbul Sözleşmesi’nin iptali için Meclis’e çağrıda bulundu.
“Sözleşmede sorun yok uygulama hataları çözülebilir”
Hürriyet gazetesinden Nuray Babacan’ın haberine göre AK Partili kadın vekiller son MKYK’da konuyu gündeme getirdi. Kadın üyeler sözleşmede sorun olmadığını, uygulama hatalarının ise çözülebileceğini belirtti.
Üyeler, Ahmet Davutoğlu’nun Dışişleri Bakanı olduğu dönemde imzalandığını anlatılırken, sözleşmenin o dönem kadına yönelik şiddet ve şiddet mağduru kadın ile çocukların devlet tarafından korunması açısından önemli bir adım olduğu bilgisini paylaştı. Sözleşmenin, TBMM’de tüm partilerin oylarıyla kabul edildikten sonra Cumhurbaşkanı tarafından da imzalanarak yürürlüğe girdiği anımsatıldı.
Sözleşmenin kamuoyunda yeniden tartışılmasıyla ilgili Kadın Meclisleri bir açıklama yayımladı:
“Toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddet göreli hale getirilemez”
Toplumsal cinsiyet eşitliği esastır#İstanbulSözleşmesi pic.twitter.com/3MOoNN4IrH
— Kadın Meclisleri (@kadinmeclisleri) July 12, 2019
Açıklamada, sözleşmenin şiddetten uzak bir hayatın inşasına vurgu yapılıyor, şiddete uğrayan kadınların korunmasına yönelik önlemlerin tehdit olarak ele alınamayacağı belirtiliyor:
“İstanbul Sözleşmesi şiddetten uzak bir hayatın yeniden inşası için devlete bütünlüklü bir önleme, koruma, kovuşturma, politika geliştirme yükümlülüğü getirir. Aile içerisinde şiddete uğrayan kadınları korumaya ve desteklemeye yönelik önlemler tehdit olarak ele alınamaz.
Her nerede olursa olsun kimi toplumsal değerlere göre mahrem sayılan aile içerisinde de kadınların başta yaşam hakları için İstanbul Sözleşmesi’nde de temel alındığı gibi toplumsal cinsiyet eşitliği esastır. Toplumsal cinsiyet adaleti” gibi ölçülemeyen muğlak söylemler ile eşitlik sağlanamaz, toplumsal cinsiyet kaynaklı şiddet göreli hale getirilemez.”
İstanbul Sözleşmesi nedir?
“İstanbul Sözleşmesi” olarak anılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Türkiye’de 2014 yılında yürürlüğe girmişti. Adını da 2011’de imzaların atıldığı İstanbul’dan alıyor.
Kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi, kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kovuşturulması ve ortadan kaldırılması, kadına yönelik şiddetin faillerinin yargılanması ve cezalandırılmasını amaçlıyor.
“Sözleşmeyi kaldırmak, idama dönmek gibi bir şey”
İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasının gündeme getirilmesinden kadın sivil toplum örgütleri de rahatsız. BirGün’den Ekin Akyaz’ın haberine göre 15 yıldır kadın haklarına ilişkin çalışmalar yürüten Mor Çatı gönüllüsü, avukat Özlem Özkan, sözleşmenin her şeyden önce kadın erkek eşitliğini sağlamasını hedeflediğine dikkati çekiyor. Sözleşmeyi ilk imzalayan devletin Türkiye olduğunu hatırlatan Özkan’a göre maddelerin revize edilmesi gibi tartışmalar son derece anlamsız:
“Uluslararası bir sözleşmenin maddelerinin tek bir ülke tarafından revize edilmesi hukuken imkânsız. İçeriğini bile bilmedikleri bir sözleşme hakkında beyanatta bulunuyorlar. Kadına yönelik şiddet bir gerçeklik ve devletler bununla ilgili yükümlülükleri almak zorundadırlar.”
İstanbul Sözleşmesi’in kadın erkek eşitliğinin sağlanması, yaşam hakkı üzerinden, şiddetin yaygınlığı üzerinden bir ihtiyaç olduğunu unutmadan yaklaşılması gereken bir sözleşme olduğunu ifade eden Özkan aile içi şiddetin Türkiye’de inanılmaz boyutlara ulaştığının altını çiziyor:
“Bunu yok saymak, göz yummak ‘zaten uygulamıyoruz, hadi kaldıralım’ demek… Türkiye’de her gün hâlâ en az bir kadın öldürülüyor, özellikle aile içi şiddet inanılmaz boyutlarda. Bu da siyasi iktidarın şimdiye kadar uyguladığı ikiyüzlü politikaların bir sonucu diye düşünüyorum. İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıralım demek, idama geri dönmek gibi bir şey. Türkiye nasıl ki Avrupa Birliği protokolüne uyup, idamı kaldırdı. Şimdi de İstanbul sözleşmesini hiçe saymak en az bunu hiçe saymak kadar vahim. Ve kadına yönelik şiddeti küçümsemek anlamına geliyor.”
“Övündükleri bir sözleşmeydi”
TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyon Üyesi, CHP Milletvekili Gamze Taşcıer sözleşmenin AKP döneminde imzalandığını hatırlatarak, asla geri adım atılmaması gerektiğini ifade etti:
“İmzalamakla çok övündükleri bir sözleşmeydi. Sözleşme, gelişmişliğin, toplumsal cinsiyet eşitliğine inandığımızın göstergesi ve kadınların kazanımı noktasında da çok önemli örnek. Biz sözleşmenin imzalandığından beri uygulanmamasını sürekli eleştiriyorken şimdi tutup kaldırmayı tartışıyorlar. Şimdi bazı gerici zihniyetler, erkek kadına tahakküm kurabilsin, diye sözleşmeye karşı çıkıyor. Son günlerde kadına şiddetin bu kadar artması da aynı inanışın bir sonucu olarak karşımıza çıkıyor. CHP olarak, biz asla bu sözleşmeden asla geri adım atmayacağız. Bundan geriye gidiş işi medeni kanuna getirecek, nafaka söylemine gelecek yani kadını tamamen toplumdan uzaklaştıracak. Sözleşmeyi kaldırmayı tartışmak aynı zamanda Türkiye’nin demokratikleşmesi, hukuk devleti olması önünde de geri adım atmak demek. Çünkü bu uluslararası bir sözleşme. Dolayısıyla tüm bunlara asla izin vermeyeceğiz.”
“Bu zihniyet ile yıllardır mücadele ediyoruz”
Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’nun kurucusu Gülseren Onanç, devletin, yasal yükümlük gereği kadını ve kız çocuklarını her türlü ayrımcılık ve şiddete karşı korumak ile yükümlü olduğunu hatırlatarak, İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerine sahip çıkılması gerektiğini ifade etti:
“23 Haziran’da önemli bir demokrasi başarısı gösteren şehrimiz İstanbul’un adı ile anılan AB Konseyi İstanbul Sözleşmesi’nden birileri rahatsız oluyor iptalini talep ediyor. Biz bu zihniyeti tanıyoruz zira bu zihniyet ile yıllardır mücadele ediyoruz. Bu zihniyet toplumsal cinsiyet eşitliğini tanımayan, kız çocuklarını kadınlığa adım attıkları (regl oldukları) ilk günden itibaren potansiyel bir “karı” olarak algılayan, kız çocuklarını cinsel tacizi erkek için hak sayan, mahkemelerde kadına yönelik şiddete ceza indirimleri getiren ilkel bir zihniyet.
Devlet, TC Anayasası’nın onuncu maddesi başta olmak üzere onlarca yasal yükümlük gereği kadını ve kız çocuklarını her türlü ayrımcılık ve şiddete karşı korumak ile yükümlüdür. Ancak bu zihniyet ile mücadelede etmek için uluslararası sözleşmelere ihtiyacımız var. Zira devlet bu ilkel zihniyet ile yeterli derecede mücadele etmiyor, edemiyor. İstanbul Sözleşmesi Kadına yönelik şiddet konusunda bağlayıcılığa sahip ilk uluslararası sözleşme olmasından dolayı çok önemli. Kadın örgütlerinin etkin katılımı ile oluşan İstanbul Sözleşmesi kadınlara yönelik her türlü şiddetin önlenmesi, kovuşturulması ve ortadan kaldırılması, kadına yönelik şiddetin faillerinin yargılanması ve cezalandırılmasını amaçlıyor.”
“Türkiye imzacılardan biri olmasına rağmen uygulamada başarısız”
GREVIO’nun değerlendirme raporuna gönderme yapan Onanç, Türkiye’nin sözleşmenin imzacılarından biri olmasına rağmen uygulamada başarısız olduğunun altını çiziyor.
Türkiye imzacılardan biri olmasına rağmen uygulamada başarısız. İstanbul Sözleşmesi’nin denetleme organı Kadına Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Eylem Grubu (GREVİO)’nun 2018 de yayınladığı Türkiye’ye ilişkin ilk değerlendirme raporunda “Devlet sistemi mağdurları koruyamıyor” denildi. Rapor Türkiye’de Israrlı takiple tacizde bulunma, zorla evlendirme ve 15-18 yaş arası kızlara yönelik cinsel şiddet suçlarına yönelik mevcut yasaların yeterli çözüm getirmediğini ve Türkiye’deki kadınların %25’inden fazlasının 18 yaşından önce evlendiğini hatta bu oranın kırsal bölgelerde %32’ye kadar yükseldiğini belirtiyor.
Durum böyle iken, Cumhurbaşkanlığı ve kabinesinden İstanbul Sözleşmesi’nin maddelerine sahip çıkmasını ve kadınlara yönelik ayrımcılıkla mücadele etmek üzere yasal mekanizmaların geliştirilmesini talep ediyoruz.”
Kaynak: Independent Turkish, t24, Birgün