Columbia Universitesi Sürdürülebilir Kalkınma Merkezi ve SDSN Ağı Global Başkanı ve Sürdürülebilir Kalkınma Raporu 2021 Raporu başyazarı Prof. Dr. Jeffrey Sachs: “Neden işler yolunda gitmiyor diye soruyoruz. Çünkü zenginler her şeyi istifliyor.”
2015 yılında kabulünden bu yana Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nda ilk kez 2020 yılında genel bir gerileme kaydedildi.
COVID 19 salgını sadece küresel bir sağlık acil durumu değil, aynı zamanda bir sürdürülebilir kalkınma krizi yarattı.
Ekonomist Jeffrey Sachs’a göre, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nda yeniden ilerlemenin sağlanması için, gelişmekte olan ülkelerin küresel vergi reformu ve çok taraflı kalkınma bankaları tarafından genişletilmiş finansman yoluyla mali alanda önemli bir artışa ihtiyacı bulunuyor.
Sachs, 26 Temmuz 2021’de BM Gıda Sistemleri Ön Zirvesi’ndeki konuşmasında da sürdürülebilir kalkınma amaçlarına ulaşmak için en doğrudan yolun en zenginlerin vergilendirme sisteminin değişmesi olduğunu vurguladı.
Konuşmanın tam metni:
Sistemin şu anda gerçekte nasıl çalıştığından söz ediyoruz ve ben de burada bir Dünya Gıda Sistemimiz olduğunu vurgulamak istiyorum. Bu sistem büyük, çokuluslu şirketler üzerine kuruludur. Özel çıkarlara dayalıdır. Yoksul insanlara çok düşük miktarda ve bazen de hiç olmayan uluslararası para transferlerine dayalıdır. Güçlü ülkelerin çevre konusundaki aşırı sorumsuzluğuna dayalıdır ve az önce duyduğumuz gibi, yoksul insanların haklarının radikal bir biçimde inkarına dayalıdır. DKC (Kongo Demokratik Cumhuriyeti) bakanının şu sorusunu duymak ilginçti… “Sizin ülkenizin neyi var?” “Belçika Kralı (Leopold II) 30 yıl boyunca bir köle kolonisi yarattı” diyerek bile söz başlamıyoruz. Belçika hükümeti köle kolonisini 40 yıl yönetti. CIA, ilk popüler lideriniz Bay (Patrice) Lumumba’ya suikast düzenledi ve sonraki 30 yıl boyunca bir diktatörlük düzeni kurulmasını sağladı. Ardından Glencore (şirket) ve diğerleri şimdi size vergi geliri vermeden kobalt madenlerinizi boşalttılar. Bunun üzerine düşünmüyoruz. Diyoruz ki, “Sizin neyiniz var? Neden düzgün yönetmiyorsunuz?”
Yani bir sistemimiz var ama farklı bir sisteme ihtiyacımız var. Bunu özel sektöre devredemeyiz; biz bunu zaten yaptık, yaklaşık yüz yıl önce. Sadece özel sektöre değil (ama) arkasında ABD ordusu olan özel sektöre.
Yani bir sistemimiz var ama farklı bir sisteme ihtiyacımız var. Ve bu farklı sistem, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ndeki insan onuru ilkelerine, egemenlik ilkelerine, ekonomik haklar ilkelerine dayanmalıdır, çünkü bunlar ‘Olsa Güzel Olacak Şeyler’ değildir. 1948’de tüm hükümetler, gıdanın bir hak olduğunu, sosyal korumanın bir hak olduğunu, Güzel Bir Şey değil, Hoş Bir Şey değil, bir hak olduğunu söylediler. 73 yıl önceydi. SKH’ler (BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri), neslimizin İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ni onurlandırma girişiminden başka bir şey değildir.
Ben sadece dünyadaki yoksulları umursamayan bir ülkeden gelmiyorum; kendi yoksulunu bile umursamayan bir ülkeden geliyorum.
Yedi Amerikalıdan biri şu anda aç…. ve umurlarında bile değil! Yoksul insanlar umursuyor, ama bir siyasi partinin tek umursadığı şey, zenginler için vergileri kesmek ve her türlü çözüme riayet etmek. Yani gerçekten zor bir dünyada yaşıyoruz.. Özel sektör bu sorunu çözmeyecek. Tüm özel sektör liderlerine üzülerek söylüyorum ki, “Durun, verginizi ödeyin, kurallara uyun! Yapmanız gereken bu.” Hükümetlerin yapması gereken ise şudur (yapmazlar, ama yapmalıdırlar): İlk önce G20, sistematik olarak Afrika Birliği ve Afrika Birliği başkanını 21. “ülke” olmaya davet ederek G21 olmalıdır. Avrupa Birliği, AB gibi G20’nin bir üyesidir. AU’yu G21 için 21’inci olarak eklerseniz, bu önemli olayda temsile 1,4 milyar insanı eklersiniz. Bu, tartışmayı kesin olarak değiştirecek, çünkü 1,4 milyar insan şu anda finans masasında değil ve olması gerekiyor
O yüzden ilk tavsiyem G21. G20’yi seviyorum. Bir koltuk daha ekleyin! AU ile temsil edilen 1,4 milyar insan.
İkinci olarak, kalkınma finansmanında büyük bir değişime ihtiyacımız var. Zengin ülkeler COVID için 17 trilyon dolar borç aldı. Yoksul ülkeler HİÇBİR ŞEY, çünkü zengin ülkeler %0 faizle borç alabilir, yoksul ülkeler ise %5 veya %10 faiz oranları öder veya hiç borç alamazlar. Böylece dünya, geçen bir buçuk yılda korkunç seviyelerde olan eşitsizliği gün yüzüne çıkardı. Zengin ülkeler, “Biz kemerlerimizi sıkıyoruz, siz neden yapmıyorsunuz?” demedi. Ülkem 7 trilyon dolarlık acil durum fonu harcadı. Bu arada, başkası için bir kuruş harcamış değil. 7 trilyon dolar!
Dünyanın geri kalanı için birkaç kırıntı daha eklemek ABD Kongresi’nin aklının ucundan bile geçmedi. Ama yoksul ülkeler borç alamaz. Dünya Bankası’ndan duymamız gereken şey buydu. Bunu Dünya Bankası’ndan duymadım. Gerçek rakamları duymadım. Gerçek rakamlar şu anda trilyonlarca dolar çünkü dünya ekonomisi yılda 100 trilyon dolar. Gerçek rakamlardan bahsetmiyoruz ama benim işim, bu dünyada tek bildiğim uzun bölme işlemi. . . 100 trilyon dolara bölün ve gerçek bir şey hakkında konuşup konuşmadığınızı görün. Yani, bu ikinci şey. Yoksul ülkelerin borç verme ve borç alma kapasitesini zengin ülkelerde olduğu gibi sıfıra yakın faiz oranlarıyla büyük ölçüde artırmamız gerekiyor. O zaman bir şeyler yapabilirler.
Bu arada, COVID aşıları için gerçekten ihtiyacımız olan şey, ABD’nin bir gün Çin, Rusya, Avrupa Birliği ve İngiltere ile masaya oturması ve bu aşıları istiflemek yerine tahsis etmesi. Tek gereken bu. Ve sonra her devlete özgü farklı yollar olacak. Bu harika bir fikir, ancak finansmana ihtiyaçları olacak ve bu yüzden söylediğim her şey, sayıları biliyorum; 40 yıldır tek yaptığım bu, eksikleri toplamak. Elektrik ister misin? Satın alınması gerekiyor. Dijital erişim mi istiyorsunuz? Satın alınması gerekiyor. Güvenli su, sulama mı istiyorsunuz? Satın alınması gerekiyor. Geçimimi sağlamak için yaptığım şey bu, bu sayıları toplamak… ve sonra birinin bir şeyler uydurduğunu ve gerçekten ihtiyaç duyulanın yüzde birini belirlediğini öğrenmek. Zor bile değil!
Bu arada Uluslararası Para Fonu son 2 yılda, SDG’lerin temelleri için yılda yaklaşık 400 ila 500 milyar dolar arasında bir finansman açığımız olduğunu gösteren harika çalışmalar yaptı. Aradaki farkı gösteriyorlar ama kimse rakamlarla, çözümle gelmiyor, ki bu çok zor olmayacak çünkü bu çok büyük bir rakam değil. Dünya üretiminin yüzde 0,5’i. Yani gerçekten umursasaydık, G7’nin “Eğitimi seviyoruz, bu nedenle eğitim için 3 milyar dolar vereceğiz” demesine şahit olmazdık. Zirvede söyledikleri buydu, ancak UNESCO’nun gösterdiği şey, yılda en az 30 milyar dolara ihtiyacınız olduğu, ancak kimse rakamlara bakmıyor; sadece üzerine tik atıyorlar. Dolayısıyla, ulusal yolları desteklemek için gerçek finans rakamlarına ihtiyacımız var.
Son olarak, bu dünyanın temel ve merkezi kurumu olarak BM’ye ihtiyacımız var, çünkü medeni bir dünyaya sahip olmamızın tek yolu güçlü bir BM. Ve tüm BM bütçesi, New York’taki mahallemin bütçesinden daha az olamaz. BM’nin bu yılki çekirdek bütçesi 3 milyar dolar. New York şehrinin bütçesi 100 milyar dolar. Sonra da neden işler yolunda gitmiyor diyoruz. Çünkü zenginler her şeyi istifliyor.
Son nokta: Bizim 3 milyarderimiz uzaya gidip dönmek yerine orada kalıp paralarını arkalarında bıraksalardı. Bu da bir fikir. Diğer bir fikir ise şu anki listede 2.775 milyarderin olması. Toplam net değerleri 13,1 trilyon dolar. Rahat olmak için 1 milyar dolardan fazlasına ihtiyacınız yok, ancak 11 trilyon dolar fazlaları var. Dolayısıyla bunu vergilendirmeli ve medeni bir dünyaya sahip olmalıyız.