Kadınlarla Dayanışma Vakfı’nın son raporuna göre, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmasının ardından kadınların aktardığı deneyimlere göre en çok sorun yaşadıkları yerlerden biri, şiddete maruz kaldıklarında başvurdukları kolluk birimleri.
Toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz bırakılan göçmen ve Türkiyeli kadınlara yönelik dayanışma danışma çalışmaları yürüten Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) 2021 yılı Temmuz-Ağustos raporunu yayımladı.
KADAV tarafından yayımlanan raporda, Temmuz ve Ağustos ayları içinde şiddete maruz bırakılan göçmen ve Türkiyeli kadınlarla kurulan dayanışma çalışmalarının, kadına yönelik şiddetle mücadelede yasal haklar ve hukuki mekanizmalar ve uygulamaya dair sorunlu ve kritik alanları görmeyi sağladığı belirtildi. Özellikle İstanbul Sözleşmesi’nin 1 Temmuz tarihi itibariyle yürürlükten kaldırılmasının yansımaları ile bu iki aylık deneyimi paylaşmanın önemli bir sorumluluk olduğunu söyleyen KADAV, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmasına yönelik ihtiyacı bir kere daha gözler önüne sermekte olduğunu hatırlattı.
“İstanbul Sözleşme’nin yürürlükten kaldırılmasının ardından, kadınların en çok sorun yaşadıkları yerlerden biri, şiddete maruz kaldıklarında başvurdukları kolluk birimleri”
Sonrasında şunlar söylendi:
“Sözleşme’nin yürürlükten kaldırılmasının ardından kadınların aktardığı deneyimlere göre en çok sorun yaşadıkları yerlerden birinin, şiddete maruz kaldıklarında başvurdukları kolluk birimleri olduğu yönündedir. Kolluğun şiddet çağrısı üzerine gittiği evlerde kadınların şikâyetlerini almadığı, kadınlar doğrudan karakola başvurduğunda ise, yetkili ya da görevli olmadıkları bahanesiyle işlem yapmadıkları, Türkçe bilmeyen göçmen kadınların şikâyetlerinin kimi zaman hiç alınmadığı, kimi zaman ise etkin bir tercüman desteği sunulmadan ve yanlış yönlendirilerek işlemlerinin yapıldığı son aylarda bizlere sıkça aktarılan sorunlar olarak karşımıza çıkmıştır.”
Raporda, İçişleri Bakanlığı’nın ihtisaslaşmaya giderek kadına yönelik şiddet vakaları için İlçe Emniyet Müdürlükleri’nde bulunan Aile İçi Şiddet Büroları’nı görevlendirdiği hatırlatıldı. daha önceki raporlarında da belirttikleri gibi bu düzenlemenin, kadınların şiddete karşı hızlıca harekete geçmesini engellemekte olduğuna dikkat çekilerek, “Örneğin, kadınlar kendilerine en yakın karakola başvurduklarında, kanunda açıkça hakları olmasına rağmen, şikayet ve talepleri alınmamaktadır. Oysa hukuka uygun bir şekilde, en yakın karakola başvurusunu yapan kadının, polis refakatinde Aile İçi Şiddet Bürosuna yönlendirilmesi gerekmektedir” denildi.
“Tüm kolluk personelinin kadınların hakları konusunda kapsamlı eğitimlerden geçirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur”
Aile İçi Şiddet Bürosu personelinin mesleki eğitim aldığı ifade edilse de, hangi içerikte eğitimlerin verildiğinin kamuyla paylaşılmadığını belirten KADAV, “Üstelik kadınların ilk başvuru yaptığı birimler kendilerine en yakın karakol olmaktadır. Dolayısıyla tüm kolluk personelinin kadına yönelik şiddetle mücadele ve kolluğun yükümlülükleri ile kadınların hakları konusunda kapsamlı eğitimlerden geçirilmesi kaçınılmaz bir zorunluluktur. Her koşulda, anadili Türkçe olmayan kadınların başvurularını kendi dillerinde yapılabilmesi için kolluğun tercüman desteğini etkin şekilde sağlama yükümlülüğü vardır” dedi.
“Şiddet gördüğü erkekten boşanmak isteyen kadınlar, bu süreçte erkekler tarafından psikolojik şiddete maruz bırakılmakta”
Raporun devamında şunlar söylendi:
“Göçmen kadınların, -özellikle geçici koruma kaydı altında bulunan kadınların- şiddet gördüğü erkeklerden boşandıktan sonra kayıtlı oldukları illerden ayrılarak hayatlarını tekrar kurma, sosyal ve kamusal destek imkânlarının daha yüksek olduğu illere yerleşme çabalarının önünde yapısal engeller bulunmaktadır. Geçici Koruma Kaydı altında bulunan göçmenlerin yasal olarak, hak ve yükümlülüklerini kayıtlı oldukları illerde yerlerine getirmeleri gerekiyor. İl Kaydı değişikliği mümkün olmakla birlikte son yıllarda İstanbul, Ankara, İzmir başta olmak üzere birçok şehre il değişikliği kaydı ve yeni kayıt alınmamaktadır. Ancak kanunen çeşitli hassasiyet kriterlerine sahip göçmenlerin gerek il değişikliği taleplerinde, gerekse haklara erişimde bu hassas durumlarının gözetilmesi gerekmektedir. Şiddete maruz bırakılan kadınlar, yalnız ebeveynler ve çocukları bu kriterleri taşımalarına rağmen il değişikliği yapan kadınların bu ile kayıt talepleri, bu kapsamda değerlendirilmemektedir. Şiddetten uzak bir hayat kurmak isteyen kadınlar yaşadığı ilde istihdam, sağlık, eğitim vb. hak ve hizmetlere bu ilde kayıtlı olmadıkları için erişememektedir. Özellikle pandemi tedbirlerindeki değişikliklerle yüz yüze eğitime geçilmesi sonucunda, kayıtlı olduğu ilde yaşamayan onlarca çocuğun okul kaydı alınmamakta ve çocukların eğitim hakkı engellenmektedir.
Çocukların eğitim hakkından mahrum kalması ve kadınların şiddetsiz bir hayat kurmasının engellenmesiyle sonuçlanan bu sorunun çözümü için İl Göç İdareleri, özenle ve ivedilikle şiddetten uzaklaşmaya çalışan kadınların ve çocuklarının kendilerini güvende ve desteklenmiş hissettikleri illerdeki kayıt taleplerini yerine getirmelidir. Öte yandan Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri şiddetten hayatta kalan kadınların ve çocukların güçlenebilmeleri için gerekli hizmet ve destekleri etkin olarak ve bir an önce sunması gerekmektedir.”