Gazeteci Çiğdem Toker ve yazar Buket Uzuner, erkek şiddetinin nedenlerini, mücadele yöntemlerini ve kendi yaşamlarındaki yansımalarını Bianet’ten Evrim Kepenek’e anlattı.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiye Bianet’ten Evrim Kepenek’in sorularını yanıtlayan gazeteci Çiğdem Toker ve yazar Buket Uzuner, erkek şiddetinin nedenlerini, mücadele yöntemlerini ve kendi yaşamlarındaki yansımalarını paylaştı.
Toplumdaki erkek egemen yapı, şiddete onay veren dinsellik, bu dinselliğin toplumsal yapıdaki ağırlığı ve bunları her gün yeniden üreten “erkek” siyasetinin, erkek şiddetinin nedeni olarak gördüğünü söyleyen Toker, iktidarın ülkeyi yönetme tarzının, dilinin şiddetin çoğalmasına hizmet ettiğini ettiğini söyledi:
“Son günlerde boşandığı kadını çocuğunun doğum gününde ve onun gözlerinin önünde öldürtmüş organize suç örgütü lideri gündemde. Bu kişinin ana muhalefet partisi liderini açıktan tehdit edebildiği ve tehditlerin hemen ardından iktidar ortağının bu kişiye sahip çıktığı, onun üzerinden bütün muhalefete parmak salladığı bir ülkede yaşıyoruz.”
Toplumsal cinsiyet anlamında bir dönüşümü sağlamak için kadınların, kadın örgütlerinin STK’ların yapabileceklerinin maksimumunu yaptığını ifade eden Toker, dönüşümün yaygın ve etkili hale gelmesinin, siyasetteki değişimle mümkün olacağını düşünüyor.
Şiddetten kendisini korumak için özel bir pratik geliştirmediğini söyleyen Toker, Kickbox ya da bir savunma sporu öğrenmiş olmayı dilediğini ifade ediyor: “Benim başıma gelmese bile olur da rastlarsam bir kadın kardeşime yardımcı olabilmek için. Kadınların şiddet karşısında kendilerinden beklenmeyen, alışılmadık hamlelerde bulunduğu, fiziksel tepkiler verip saldırganı şoka soktuğu, canını yaktığı olayları öğrendiğimde mutluluk duyuyorum. Öz savunma mekanizmalarını mutlaka geliştirmemiz lazım.”
Erkek şiddetine karşı yükselen kadına dayanışmasına destek verilmesi gerektiğini ifade eden Buket Uzuner ise şiddetin görünür kılınması gerektiğinin altını çiziyor: “Bu edebiyat başta olmak üzere sanatın bütün alanlarında kadına şiddetin toplumu her anlamda çürüttüğünü, kızına, karısına, ablasına veya annesine şiddet uygulayan her erkeğin aileleri, gelecek kuşakları ve toplumu zehirlediğini romanlar, filmler, diziler, şarkılar veya heykeller, resimlerle daha görünür ve farkına varılır kılmak zorundayız. Sanatın farkındalık etkisi çok önemlidir. Edebiyatımızda özellikle kadın yazarlar, kadın karakterleri ve sorunlarını anlatan eserleriyle daima yüz akı oldu.”
Kadınlar olmadan insanlığın ve insan uygarlığının var olmadığı ve olamayacağını belirten Uzuner, sözlerini şöyle noktalıyor:
“Şiddetin artmasının en önemli nedenlerinden biri bu bence, erkek tarihçiler tarihçilerin inşasına büyük katkıda bulunduğu uyduruk eril masal yıkıldı, gerçek ortaya çıktı.Kadınlar olmadan insanlığın ve insan uygarlığının var olmadığı ve olamayacağı gerçeği eril sisteme zor kabul edilir geliyor. Oysa beraber, yan yana, şiddetsiz çok da keyifli yaşayabiliriz. Fakat erkeklerin, erkeklerden oluşan ordular kurup, başka erkek ordulara saldırarak binlerce yıldır birbirlerine de şiddet uyguladıklarını yine kendi hemcinsleri tarihçilerin zafer coşkusuyla yazdıklarını da unutmayalım.
Bu düzeni, şiddete karşı, tabiata, hayvanlara, çocuklara kendilerine ve kadınlara şefkatli oğullar yetiştirenler değiştirecek, umuyorum. Çünkü o şefkatli ve had bilir erkeklere de ihtiyacımız var.”
Kaynak: Bianet