Üçüncü kez seçimlerden zaferle ayrılan Justin Trudeau, yine Kanada’nın başbakanı seçildi. Kendini her fırsatta ‘feminist’ olarak tanımlayan Trudeau son yıllarda özellikle kadın siyasiler tarafından eleştiriliyor. ‘Sahte feminist’ olarak nam salmaya başlayan Trudeau bu noktaya nasıl geldi?
Fotoğraf: Justin Tang/The Canadian Press
Üçüncü kez seçimlerden birinci çıkan Justin Trudeau, yine Kanada’nın başbakanı seçildi. Kendini her fırsatta ‘feminist’ olarak tanımlayan Trudeau son yıllarda özellikle siyasetçi kadınlar tarafından eleştiriliyor.
Afganistan’daki krizi meselesinde eski kadın meslektaşlarına yönelik muamelesinden, ordu içindeki cinsel suistimal skandallarına kadar Trudeau birçok konuda hedef tahtasında.
Trudeau’nun feminist imajının sorgulandığı en son olay, seçimlerden önce katıldığı canlı münazara programında yaşandı. Yeşiller Partisi lideri Annamie Paul’ün, “Trudeau’nun gerçek bir feminist olduğuna inanmıyorum” sözleri Kanada gündeminin ilk sırasına oturdu. Paul şöyle devam etti:
“Geçtiğimiz haftalardaki eylemleriniz ve sözleriniz bunu kesinlikle kanıtlıyor. Gerçek bir müttefik ve feminist, kişisel hırslarıyla karşı karşıya kaldığında bu ilkelere bağlılıklarını sona erdirmez. Bugün, size siyasetin dışına atmayacağınız bir kadın olduğumu söylemek için buradayım.”
Trudeau’nun cinsiyet eşitliğine yönelik sicilini sorgulayan Paul, Trudeau’nun “güçlü kadınları partinin dışına ittiğini” öne sürerek, başbakanla anlaşmazlığa düştükten sonra istifa eden ya da görevden alınan üç eski Liberal Partili kadın siyasetçinin ismini verdi.
Bunlardan ikisi Kanada’nın eski Adalet Bakanı ve Başsavcısı Jody Wilson-Raybould ve eski Liberal parti milletvekili Celina Caesar Chavannes idi. Raybould ve Chavennes, geçtiğimiz yıllarda siyasi deneyimlerini anlattıkları kitaplar yayınladı. Trudeau’nun sanıldığı gibi bir ‘lider’ olmadığını ortaya koyan bu kitaplar, Trudeau’nun feminist imajını oldukça sarstı.
Jody Wilson-Raybould, Trudeau, onun yakın danışmanları ve bir bakanın, Montreal merkezli inşaat şirketi SNC-Lavalin’e yönelik cezai kovuşturmayı sonlandırması için “üstü kapalı tehditler” de dahil olmak üzere kendisine baskı uyguladıklarını söylemiş ve davayı sonlandırmayı reddetmişti. Daha sonra görevinden istifa eden Wilson-Raybould, ‘Indian in the Cabinet: Speaking Truth to Power’ adlı kitabında, bu süreçte yaşadıklarını ifşa etti.
Caesar-Chavannes ise ‘Can You Hear me Now?’ adlı kitabında, kendisinin bir milletvekili ve meclis sekreteri olarak yeterince işlevsel hissetmediği ve küçümsendiği için duyduğu hayal kırıklığını anlattı. Kitapta birçok kadını şaşırtan olay ise Caesar-Chavannes’un istifa etmek istediğinde Trudeau’nun, Wilson-Raybould’un da istifasını sunduğu bir dönemde siyah bir kadın milletvekilinin partiden ayrılmasını istemediğini söylemesi oldu.
Gazeteci Sabrina Maddeaux’a göre, kadın siyasilerin bu tür kitaplar yazmaya başlaması çok şey anlattıyor. “Kabineyi terk etmek, partiyi bırakmak, emekli olmak daha sessiz yaşanabilecekken, çıkıp bir kitap yazmak ve kamuoyuna açıklamalar yapmak görmezden gelinemez. Bence genel olarak kadınlar bu günlerde davalarında gerçek müttefikleri olmayan “sahte feministler” tespit ediyorlar ve birçok kişiye göre Trudeau’nun sahte bir feminist olduğu anlaşılıyor.”
Trudeau feminizmi kullanıyor mu?
Trudeau’nun, daha önce, feminist imajını güçlendirmek için ekonomik durgunluğun ve iş kayıplarının daha çok kadınların çalıştığı sektörlerde görülmesi anlamına gelen “she-cession” kelimesini türetmekle kalmayıp (İngilizcede durgunluk anlamına gelen recession kelimesinden geliyor) kurtarma planını duyurmak için Uluslararası Kadınlar Günü’nü seçmesi alay konusu olmuştu.
Kampanya süreci boyunca bir kez daha “she-cession” dönemine karşı “she-covery” dönemini (İngilizcede iyileşme anlamına gelen recovery kelimesinden geliyor) getireceğinin sözünü vermesi, kelime türetmede ipin ucunu kaçırdığı ve feminizmi kullandığı yorumlarına yol açmıştı.