CHP, partinin lideri Kılıçdaroğlu’nun ‘başörtüsü serbestliği’ ile ilgili vereceğini söylediği kanun teklifini TBMM’ye sundu.
TBMM’deki grup toplantısında konuşan Kılıçdaroğlu, “Kadınların inançlarını istismar ettiğiniz yeter” dedi ve grup toplantısının ardından kanun teklifini Meclis’e sunacaklarını söyledi.
Daha sonra, kamuda başörtüsü serbestliğini içeren yasa teklifi, parti tarafından TBMM Başkanlığı’na sundu.
Yasa teklifi üç maddeden oluşuyor: 1) Kamu kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile üst kuruluşlarına bağlı olarak bir mesleği icra eden kadınlar, yürüttükleri mesleğin icrası kapsamında giyilmesi gerekli cübbe, önlük, üniforma vb. dışında kıyafet giymek ya da giymemek gibi temel hak ve özgürlükleri ihlal edecek biçimde herhangi bir zorlamaya tabi tutulamaz. 2) Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. 3) Bu Kanun hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür.
Kılıçdaroğlu, başörtüsüne kanuni güvence teklifini dile getirdiği video paylaşımı sonrasında bugün yaptığı ilk konuşmada da “Bedeli ne olacaksa olsun yaraları kapatmaya and içtim” dedi: “Kadınların inançlarını istismar ettiğiniz yeter. Göreceğiz kim samimi kim değil. Bu çağ dışı tartışma artık bitsin.”
MetroPoll Araştırma Şirketi’nin geçtiğimiz yıl yaptığı “Gelecekte dindarlara baskı olur mu?” anketine katılan katılımcıların %33,2’si “Millet İttifakı’nın iktidara geldiği takdirde baskı olacağını düşündüğünü” söylemişti.
Tepkiler
Artı Gerçek gazetesine konuşan HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, CHP’nin hazırladığı başörtüsü teklifinin karşısında olmayacaklarını söyleyerek destek vereceklerine işaret etti.
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü yaklaşımını da partimizin çalışmalarının bir yansıması olduğunu düşünüyoruz” diyen Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kadının hiçbir kıyafeti tartışma konusu olmamalıdır. Başörtüsü de kesinlikle yasak kapsamından çıkarılmalıdır; bugüne kadar bu konunun tartışılıyor olması da vahamet tablosunu ortaya koyuyor. Biz HDP olarak kadın giyiminin, kadın bedeni üzerinde sebep olduğu egemenlik biçimlerinin tamamına karşıyız.Ve toplumun bir kısmını oluşturan başörtülü kadınlar özgür değilse, diğer kadınların da özgür olduğunu kimse iddia edemez. Bu, ancak her kademedeki kadınların özgürleşmesiyle gerçek anlamını bulabilir. Aksi halde kadın erkek eşitliğinden söz etmemiz mümkün değildir.”
Sadece başörtüsünün değil, başka kıyafetlerin de yasaklandığına dikkat çeken Beştaş, “Beyaz tülbent Kürt toplumu için barışı çağıran bir çığlıktır. Buna benzer meselelerde bizim yaklaşımımız aynıdır, farklılık arz etmiyor.” dedi: “Başörtüsü takmak isteyen kadınlar kesinlikle hiçbir engelleme ile karşı karşıya kalmamalıdır. Bizim zaten yaklaşımımız her zaman böyleydi. Kadınların kendi bedeni, kendi kıyafetleri, kendi kararları üzerindeki toplumsal, siyasal baskının kalkmasını savunan bir yerdeyiz. Bu nedenle CHP’nin yaklaşımını olumlu karşılıyoruz.”
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise Twitter’dan yaptığı açıklamada, “Sn. Kılıçdaroğlu’nun bütün alanlarda başörtü özgürlüğünü yasal teminat altına alma çağrısını toplumsal barış açısından çok değerli buluyorum. Bütün siyasi partileri ve milletvekillerini bu yasa teklifine destek vermeye çağırıyorum.” dedi.
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hamlenin çok memnun edici olduğunu ve Kılıçdaroğlu’nun tebrik edilmesi gerektiğini dile getirirken, Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu şu açıklamayı yaptı: “Sn. Kılıçdaroğlu’nun, kazanımları yasal güvence altına alacak ve keyfi uygulamalara son verecek olan çağrısını kıymetli buluyor ve destekliyoruz.”
Nevşin Mengü: “Tehlikeli bir çizgi üzerinde yürüyor CHP”
Kılıçdaroğlu’nun başörtüsü çıkışını eleştiren gazeteci Nevşin Mengü ise Youtube kanalından şunları söyledi:
“AK Parti ‘Gelin yeni anayasa yapalım’ derse ne olacak? Oldu olacak samimi görünelim diye şeriat getirilsin samimiyetten coşalım. Tehlikeli bir çizgi üzerinde yürüyor CHP.”
TİP lideri Erkan Baş ise kanun teklifine “Uzunca bir süredir sorun olmayan ‘türban sorunu’ bir kez daha yakıcı bir sorunmuş gibi iktidarın ve bu kez üzülerek söylüyorum, muhalefetinin enstrümanı hâline geldi. Oysa çocukların okula aç susuz gitmesi, enflasyonun rekor üzerine rekor kırması, nefret siyasetinin gündelik hayatımızı cehenneme çevirmesi gibi pek çok sorun var. Çok açık söylüyorum: İran’da kadının kakülünden korkan ahlak polisleriyle Türkiye’de kadının başörtüsü üzerinden siyaset devşiren tek adam ve onun türevleri bir ve aynıdır” ifadeleriyle tepki gösterdi.
TİP İstanbul milletvekili ise “Bu ülkedeki kadınların asli sorunu, laikliği ayaklar altına alanlar ile çeşitli kaygılarla laikliğin ayaklar altına alınmasına ses çıkartamayanlar” diyerek Kılıçdaroğlu’nun yasa teklifine karşı çıktı. “Bugün saçma sapan bir gündemle uyandık. Neymiş, bir tanesi başörtüsü için yasa yapacakmış, yetmez, öbürü el artırıyor, anayasa değiştirecekmiş. İçerisine, sömürmekten bıkmadığı ailesini de koyacakmış. Açık söyleyelim avucunuzu yalarsınız. Bu memlekette kadınların başörtüsü sorunu yok. Her Allah’ın günü en yakınındaki erkeğin keyfine göre davranmadı diye şiddet gören, tecavüze uğrayıp öldürülen, ardından da ‘onun o saatte ne işi varmış’ diye konuşulan kadınlar var.”
Berrin Sönmez: “Başörtülü kadınlar, resmi özür içeren yasal düzenleme bekliyor”
Berrin Sönmez ise Feminist Bakış’ta CHP’nin başörtüsüyle ilgili yasa teklifiyle başlayan tartışmayı şöyle yorumladı:
“AKP iktidarının 12. yılında yani sekiz yıl önce haklarının bir kısmına kavuşan başörtülü kadınlar için bir yasa çıkar mı? 2010’da Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak başörtülü kadınlara tanınan haklara itiraz eden CHP’nin bugün 3 maddelik yasa teklifi sunması ne anlama geliyor? Kadınların ‘başörtülü aday yoksa oy da yok’ kampanyasını ‘yakışıksız’ bulan Erdoğan’ın seçim sürecine doğru giderken başörtüsü konusunda yapacağı açılımlar nasıl karşılanacak?”
Hülya Gülbahar: “Yanlış zamanda, yanlış bir hamle”
EŞİK’ten avukat Hülya Gülbahar ise CHP’nin başörtüsü ile ilgili yasa teklifini “yanlış zamanda, yanlış bir hamle” olarak yorumladı.
“Ateşle oynamak olarak değerlendirmiştim. Erdoğan’ın el yükselteceği bilinmiyor olamazdı. Yasalarda ve anayasalarda kadınların kıyafetleri ile ilgili hüküm bulunmasını mantığım almıyor. Laiklik ilkesi ile de çeliştiğine inanıyorum. Toplumsal uzlaşma ile çözülmesi gereken ve büyük oranda da çözülmüş olan bir konunun birdenbire yasa/anayasa düzeyinde siyasi pazarlık masasına sürülmüş olması karşısında üzgünüm. Konunun genişleyerek hayatlarımızı daha da kuşatacak bir atmosfere yol açmasından endişeliyim. Kaygı ve endişe konularımdan biri de, bu teklifin AKP’nin elinde tamamen kadınların aleyhine işleyecek şekilde kullanılması. Teklifi tekrar tekrar okudum. Hangi özgürlüğü, nasıl güvence altına alacağını da anlayamadım. Hangi kanuna eklenecek belli değil? Yaptırım yok? AKP şimdi buna iki rotuş atıp yandaşları yerine, muhalifleri aleyhine kullanacak şekilde yasalaştırırsa ne olacak? Çok çok üzgün ve kaygılıyım. Umarım ben yanılıyorumdur. Umarım herhangi bir tehlike yaratmayacaktır, umarım arzu edilen oyları getirecektir. Yine de, en az iki yıldır vurguladığımız “Yasalara Dokunma Uygula” diyerek, “Anayasaları, yasaları uygulamayanlar, anayasa da yasa da yapamazlar” sözlerimizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha vurgulamak ihtiyacı duyuyorum.”