Show TV dizisi Kızılcık Şerbeti’nde, Kıvılcım ve Ömer’in boşanma sahnesinin devamında, Türkiye televizyon dizilerinde kolay kolay rastlayamayacağımız bir sahneye yer verildi: Boşanma partisi!

Ufuk Yeşil
SES Eşitlik, Adalet, Kadın Platformu’nda daha önce yer verdiğimiz boşanma partisi haberinden bu yana ekipçe aile, evlilik ve boşanmalar gibi konular üzerine oldukça konuştuk. Kızılcık Şerbeti dizisi ise haftalık toplantılarımızın dedikodu tarafının kaçınılmaz sonuydu. Çünkü dizi her hafta, cinsiyet eşitliğine dair birçok konuya değiniyor ve buna yeni yorumlar ve bakış açıları getirilmesini sağlıyor.
Geçen sezonun sonlarına doğru diziyi yakinen takip etmeye başladım. Çarpıcı fragmanları ve Nursema karakteriyle benim gibi birçok seyirciyi televizyon karşısına geçirdiğine eminim. Sonra da Doğa’nın unutulmayacak sezon finali yemeği var tabii. Yeni sezon itibariyle her bölümü aynı hafta izlemeye çalışıyorum. 17 Kasım’da yayınlanan 39. bölümde dikkatimi çeken ve belki de birçok seyirci için yeni ve şaşırtıcı olan bir sahneyi yazmak ve daha yakından bakmak istedim. Sahne şöyle:
Ömer (Barış Kılıç), Kıvılcım (Evrim Alasya) ile mutlu bir evlilik sürdürse de yaptıkları kazadan sonra Ömer’de ortaya çıkan ölümcül hastalık, bu evliliğin baş düşmanı oldu diyebiliriz. Hastalığını söylemek -iyi günde kötü günde beraberdiniz hani?- yerine, “Başka bir kadına aşık oldum” yalanını daha doğru bulan karakterimiz, itirafını yaptıktan sonra Kıvılcım’ın haklı tepkisiyle daha da allak bullak oluyor. Ertesi gün, “Bavulların hazır, gel al” diyen Kıvılcım’ı garipseyen karakter, ertesi gün boşanma celbiyle karşılaşıyor. E dizi tabii, hızlı akacak buralar, boşanma duruşmasına geliyoruz. Demet Akalın ve Özcan Deniz düeti eşliğinde, dramatik bir sahneyle boşanmalarını izliyoruz. Adliye kapısına kadar ağlayarak, arka arkaya gelen “eski” çiftimiz, kapıda tokalaşarak birbirlerine sırtını dönüyorlar. Derken.
Hareketli bir müzikle arabadan inen Alev (Müjde Uzman), Çimen (Selin Türkmen) ve Doğa (Sıla Türkoğlu) kucağındaki Cemre ile “boşanma partisi” konseptiyle Kıvılcım’ın yanına geliyorlar. Peki ya Ömer? Şaşkınlıkla olanları izlese de arkasını dönüp gitmek durumunda kalıyor.
Bu sahneyi Türkiye televizyonları için yenilikçi ve az rastlanır görsem de zorlama mı değil mi diye düşünmedim değil. Çünkü dizi bu sahneyle beraber bu kadar bölüm boyunca birçok konuda bir şeyler söylemeye çalıştı. Bunlardan iyi reyting ve alkış da aldı. Büyük bir kısmı Türkiye’nin sosyolojik yapısına ayna tutsa da yer yer reyting uğruna -e tabii Yasak Elma’nın senaristleriyle çalıştıkları için- “Yok artık, o kadar da değil!” tepkilerini üzerine çekti. Medyanın dönüştürücü ve temsil etme gücünü de göz önüne alırsak, bu ve buna benzer sahnelerin çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Aile kavramının giderek kutsallaştırıldığı, ailenin karşıtı olarak konumlandırılan LGBTİ+ kimliklerin yok sayıldığı -keşke dizide bir LGBTİ+ karakter de olsa- ve üzerlerine nefret kusulduğu şu dönemde, çok izlenen bir dizinin boşanmayı kutlaması başlı başına çok şey söylüyor.
Alev karakteri bu dizi için oldukça uç bir karakter ve bu gibi sahneleri onun dışında birinin öncülüğünde görmek pek mümkün olmuyor. Geleneksel kadın normlarından uzak olması, dizinin en özgür kadını olarak lanse edilmesi, onu dizinin feministi yapmıyor tabii. Abdullah Bey’e (Settar Tanrıöğen) olan aşkı için Pembe’yle (Sibel Taşçıoğlu) tartıştığı sahnelerde bambaşka bir Alev -Pembe’den ayrılır ayrılmaz Abdullah Bey’le evleneceğini bir kadına acımasızca söyleyen bir Alev mesela- görüyoruz. Ya da Rüzgar’ın (Yiğit Kirazcı) önceki sevgilisi Helin’in (Ebru Destan) onu uyardığı sahnede “Herkesin aşkı Alev’i görene kadar!” diye had bildirmesi de onu dizinin başından bu yana koymamız beklenen çizgiden oldukça uzaklaştırıyor ve biz seyircileri de hayretler içinde bırakıyor.
Dizinin senaristleri ihtiras/yasak aşk meselesini Alev üzerinden vererek reytinglere oynuyorlar. Başarılı oluyor mu, evet oluyor. Fakat dizinin başarısı burada yatmıyor. Başarının sırrı modern-muhafazakar geriliminin, dengeli bir şekilde birbirlerine pas atmayla, kimsenin üstüne yük bindirilmeden aktarılması ve herkes de diziyi bu yüzden izliyor.
Doğa ve Çimen de teyzelerinin bu ileri seviye “deliliğinden” güç bulsalar da annelerine daha saygıyla yaklaşıyor ve Alev’in yanında olmaktan başka bir şey yapmıyorlar. Kıvılcım’ın bu sahnedeki tedirginliği ve mutsuzluğu, senaryoya göre yeni boşanmış ve aşık bir kadın için makul görünüyor -kim aşık olduğu bir adamın önünde nispet yapar gibi kutlama yapar ki?- fakat Ömer bu partinin gözünün önünde yapılmasını kesinlikle hak ediyor. Aşırı dramatik boşanma sahnesini “boşanma partisi”yle alaşağı etmeleri bence dizinin en çok kutlanması gereken kısmı.
Yazımın finalini Alev’in arabasından gelen şarkının sözleriyle yapayım:
“Elalem ne derler’den, sıcaktan bunalmıştık,
Mehtaba karşı uzanınca, sonunda yalnızdık.”
İzlemeye devam.