Peggy Gou, son birkaç sene içinde dans müzik endüstrisinin en popüler DJ/prodüktörlerinden biri haline gelerek ismini dünyanın tüm sahnelerine altın harflerle yazdırdı.
Setleri, parçaları ve remix’lerinin yanısıra moda anlayışı ve renkli karakteriyle de hem çok yönlü bir sanatçı hem de gerçek bir ikon olan Peggy Gou’nun Kore’den Berlin’e, oradan da tüm dünyaya uzanan hikayesi…

Aimee Cliff / Guardian
Berlin’deki Funkhaus’un beton duvarları arasında, bunaltıcı bir Temmuz gecesinde, ıslık çalan, kıkırdayan büyük bir kalabalık terli avuçlarını birbirine vurarak haykırıyor: “Peg-gy! Peg-gy! Peg-gy!”
28 yaşındaki Güney Koreli DJ ve prodüktör Peggy Gou, setini coşkulu bir şekilde kapatıyor. İpek Louis Vuitton gömleği ve mavi güneş gözlükleriyle acid house, drum’n’bass ve grime’ı sentezliyor ama en çok da kendi son single’ı Starry Night’ın kışkırtıcı ‘kickdrum beat’leri olay yaratıyor. Diğer DJ’ler Palms Trax ve Benji B kendilerine has bir performans sergileseler de Gou’ya özel bir sevgi var. ‘Deck’lerin arkasında olmadığı zamanlarda, kalabalığın içinde, sonsuz bir selfie kuyruğunun sonunda onu poz verirken bulabiliyorsunuz.
Gou’yu Berlin’de yakalamak çok özel, çünkü burada yaşıyor olsa da, genellikle dünyanın dört bir yanında DJ’lik yapıyor, ona oyuncak zürafalar (en sevdiği hayvan) ya da adıyla kelime oyunlarının olduğu baskılı tişörtler (“Just Gou it”) hediye ediliyor. Geçenlerde kahve içerken bana İbiza’da kısa bir tatili araya sıkıştırmayı başardığını söyledi – DJ terimleriyle “tatil”, bütün bir hafta sonu boyunca seyahat etmekten kaçınmayı başardığı anlamına geliyor.
Gou, Berlin’e ayak bastığından bu yana dans müziğinin en büyük isimlerinden biri haline geldi. “DJ olmadan önce bir raver’dım” diyor gururla. Her hafta sonunu Berghain’de geçiren Gou’nun tarzını burada dinlediği müzikler şekillendirmiş. “Maurice Fulton gibi Detroitli DJ’leri gerçekten seviyorum. Tekno çalacakmış gibi hissediyorsunuz, sonra birden diskoya dönüşüyor.”
2016’daki ilk albümünden bu yana Gou’nun kendi ait bir plak şirketi, Louis Vuitton’dan Virgil Abloh ile ortak bir moda şirketi, yaklaşık bir milyon Instagram takipçisi ve Londra’da Pleasure Garden adında kendi ait bir mini festivali var. Menajerle çalışmayan Gou, kendi işinin başında olmayı tercih ediyor. Onunla manikür yaptırdığı kuaförde buluşmaya gittiğimde, Gou manikürcüsünden işi devralıyor ve işi hızla kendisi bitiriyor. Ortaya çıkan neon tırnak uçları ise kusursuz.
Gou küçükken büyük bir K-pop hayranıymış (“eski K-pop yeni K-pop’tan daha iyi”), profesyonel müzik eğitimi ise 14 yaşında İngiltere’ye taşındığında başlamış. Reşit olmadığı için üç yıl boyunca vasileriyle yaşayan Gou, “Tam bir asiydim. Onlara yalan söylemekten çekinmiyor ve partilerden eve çok geç geliyordum.”
18 yaşında London College of Fashion’a giren Gou, her haftasonunu Plastic People ya da Corsica Studios’ta dans ederek geçirmiş. Soho’daki Cirque Le Soir kulübünden bir organizatör onun Facebook’ta ‘deck’lerin arkasında çekilmiş bir fotoğrafını fark edince, ona kulüpte çalmayı teklif etmiş. Londra’nın doğusundaki Book Club’da bir sanatçı programına başlayan Gou, boş zamanlarında Ableton ile müzik yapmayı öğreniyor. Ve tabii ki bu yoğunlukta, moda okulunda beklenen başarıyı elde edemiyor.
“Ailem Kore’ye dönmeme izin vermedi, çünkü başarısız oldum. ‘Okulun ne kadar olduğunu biliyor musun? Eğer geçemezsen, geri dönmeyeceksin’ dediler.” Gou’nun ailesi yeterlilik alması için iki ay daha okulda kalmasını sağlamışlar. Hemen ardından da Berlin’e taşınmış.
Berlin’deki hayatını şöyle özetliyor Gou: “Plak dükkanında çalış, sonra eve git müzik çalış ve her Pazar Berghain’a git. Ailem şöyle diyordu: ‘Moda okumak istiyordun, şimdi de müzik yapmak istiyorsun, sırada ne var? Ben de onlara, ‘Bana birkaç yıl verin. Yapamazsam Kore’ye geri dönerim’ dedim.”
Gou 2016’da bir dizi EP yayınlamaya başladı. 2018’de, İngilizce konuşan kalabalıkların garip ve coşkulu bir şekilde Korece şarkı söylediği binlerce videonun çekilmesine vesile olan It Makes You Forget (Itgehane) şarkısının da içinde olduğu Once EP ile zirveye yükseldi.

Gou müziğini “K-house” olarak tanımlıyor. “Birçok Koreli ve K-pop sanatçısının Avrupalı olmak istediğine inanıyorum” diyor. “Ama Kore’de çok güzel şeyler var. Ve bu da beni her zaman etkileyen bir şey: İki büyük ‘hit’im de İngilizce değil. Sözlerini bilmeseler de seviyorlar. Ama hatırlıyorum, ne zaman sözlerini anlamadığım bir plak bulsam, mesela bir Japon plağı, bir şekilde değerli hale geliyor. Bu duyguyu biliyorum.”
Kendi plak şirketi Gudu Records’u kuran Gou artık kendi seçimleri yapmakta özgür. “Bazı can sıkıcı şeyler hakkında konuşmayacağım tabii,” diyor gizemli bir şekilde. “Ama başka bir plak şirketinde fazla özgürlüğüm yoktu, her şeye onlar karar veriyordu. Ben de şöyle düşündüm: Kendi müziğimi yayınlamak istiyorum. Tür özgürlüğüne sahip olmak ve her şey üzerinde kontrol sahibi olmak arzum.”
Gou, özellikle de Asyalı ve kadın sanatçılarla çalışmaya özen gösteriyor. “Bu çok önemli. Tek amacımın sadece kadınlarla çalışmak olduğunu söyleyemem, çünkü benim için müzik müziktir, cinsiyet önemli değil. Ama öte yandan ne yazık ki hâlâ erkek DJ’lerden daha azız.”
“İstediğim şey için çok mücadele etmek zorunda kaldım.” diye de ekliyor. Partneri Jonas Lindstroem’in yönettiği Starry Night’ın videosuna atıfta bulunarak, kollarındaki pek çok dövmeye videodaki genç tekvandocunun dövmesini de eklemeyi düşündüğünü söyleyerek espri yapıyor.
Sahne arkasındaki savaşların yanı sıra, Gou sık sık ırkçılık ve kadın düşmanlığına da maruz kaldı.
Örneğin Gou’nun Nike’ın bir reklam kampanyasında yer alması, 2019’da markalarla çalışmayan kabul etmeyen neredeyse hiçbir DJ ya da yapımcı olmamasına rağmen büyük tartışmalara yol açtı. Ve moda dünyasıyla olan bağlantıları sıklıkla güvenilirliğini sorgulamak için kullanıldı. Yakın zamanda Resident Advisor’da DJ-Kicks miksi için yapılan üç yıldızlı bir eleştiriyi okuyan Gou’nun canı biraz sıkılmış: “Mikslerim hakkında konuşabilirler, müziğim hakkında konuşabilirler, ama ‘Instagram ve lüks araba kampanyaları’ hakkında konuşmalarını komik buluyorum” diyor.
Ancak Gou tüm bunların üstesinden gelmeyi öğreniyor. “Elbette yorumları okuyorum, önemsiyorum ama derim eskiye göre daha kalınlaştı” diyor. “Yapmak istediğim şeyi yapmaya devam edeceğim: hayat çok kısa. Kimden tavsiye ve eleştiri alacağımı kendim seçiyorum.”
Pleasure Gardens ile yaz günleri sona yaklaşırken, Gou biraz geri çekilip Eylül ayında ilk albümü üzerinde çalışmaya başlamaya hazırlanıyor. İdollerinden biri olan Fransız DJ Laurent Garnier’den alıntı yapıyor: “Üç ay boyunca ortadan kaybolursanız endişelenmeyin. İnsanlar sizi yine de hatırlayacaktır.” Sabırsızlığı ve kararlılığı onu kimsenin unutmayacağını düşündürtüyor zaten. “Ben çok hırslı bir insanım ve yapmak istediğim çok şey var. Henüz yarısını bile yapmadım.”
Çeviri: Eda Doğançay
Kaynak: Guardian