Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı’nın yayınladığı “Pandemi Gölgesinde Kadına Karşı Şiddet” izleme raporu pandemide belediyelerin kadına karşı şiddete ilişkin sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirdiğini ve yaşanan hak ihlallerini ortaya koyuyor.

Kadınlar pandemi döneminde çok boyutlu ve katmerli hak ihlalleri yaşadı. Özellikle kadına karşı her türlü şiddetin arttığını söylemek mümkün. Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı’nın yayınladığı “Pandemi Gölgesinde Kadına Karşı Şiddet” izleme raporunda, kadına karşı şiddetin gölge pandemiye dönüştüğü Covid-19 pandemi sürecinde, Türkiye’nin 12 büyükşehir belediyesinin kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik hizmetleri ve uygulamaları izlendi.
Raporun amacı pandemide belediyelerin kadına karşı şiddete ilişkin sorumluluklarını ne ölçüde yerine getirdiğini ve bu konuya ilişkin hak ihlallerini ortaya koymak.
3 Eylül 2021-15 Ocak 2022 dönemini kapsayan izleme çalışması, 3 metropol kentin olduğu 12 büyükşehir- Adana, Ankara, Samsun, Balıkesir, Trabzon, Bursa, İzmir, Gaziantep, İstanbul, Erzurum, Kayseri ve Malatya‘da gerçekleşti. Belediyelerin web siteleri ile kurumsal belgelerinin taranması ve saha çalışması sonucunda kadınların pandemi döneminde belediyelerin “önleyici/caydırıcı, koruyucu, güçlendirici/destekleyici” hizmetlerine erişip erişemedikleri ve hangi düzeyde eriştikleri; erişmemekten kaynaklı olarak kadınların uğradıkları hak ihlalleri araştırıldı.
İzleme sonucunda,
- Kadınların temel bir hakkı olan “sağlıklı yaşama” hakkının gasp edildiği
- Kadınların %60’a yakınının anne, baba, erkek kardeş, eş, eski eş ve diğer aile büyükleri tarafından şiddete uğradığı,
- En yaygın şiddet türünün “psikolojik şiddet” olduğu,
- Evlerin kadınlar için güvenli alanlar olmadığı ve kadınların evin içinde daha fazla şiddete maruz kaldığı,
- Sokağa çıkma yasakları sonrası duygusal şiddet olarak adlandırılan psikolojik şiddet oranının fiziksel ve ekonomik şiddete göre daha yüksek olduğu,
- Psikolojik şiddete uğrayanların büyük bölümünün bekar kadınlardan oluştuğu,
- Belediye bu konudaki hizmetlerinin farklı koşullardan olan kadınlar (engelli, mülteci, genç, yaşlı vb.) için erişilebilir ve ulaşılabilir olmadığı,
- Pandemi döneminde belediyelerin kadına yönelik şiddetle mücadelede önleyici, koruyucu ve destekleyici hizmetlerinden “EVET” faydalandım diyen hiçbir kadın olmadığı,
- Kadınların yaşadıkları şehirlerde hem ilçe belediyesi hem de büyükşehir belediyesi tarafından hiçbir faaliyet yapılmadığı/hizmet olmadığını belirtenlerin oranının %58 olduğu,
- Büyükşehir ya da ilçe belediyelerinde %65 oranında herhangi bir faaliyet yapılmadığı, ancak %35 oranında büyükşehir ya da ilçe belediyelerinde faaliyet yapıldığı,
- Belediyelerin pandemi döneminde kadına karşı şiddetle ilgili çalışmaları bilgilendirme faaliyetleri ile sınırlı kaldığı,
- Pandemi sürecinde kadınların daha fazla ihtiyaç duyduğu koruyucu ve destekleyici/güçlendirici hizmetlerin büyük ölçüde aksadığı,
- Kadınların pandemi koşullarında belediyelerin koruyucu hizmetlerine erişemediği ve şiddet ortamından uzaklaşamadığı,
- Kadınların, koruyucu ve destekleyici/güçlendirici hizmetler aracılığıyla kavuşabilecekleri “özgür”, “onurlu” ve “güvenli” yaşam haklarından mahrum kaldığı,
- 5393 sayılı Belediye kanununa göre tüm büyükşehir belediyeleri ile nüfusu 100 bini geçen belediyelerin kadın sığınma evi açması gerekiyor. Ancak, izlediğimiz 12 büyükşehir belediyesinden sadece 5’inde kadın sığınma evi olduğu (İstanbul, Bursa, Ankara, Gaziantep ve İzmir’de),
- İstanbul’da ve Ankara’da doğrudan kadına karşı şiddetle mücadele için açılmış “şiddet hattı”nın hizmet verdiği,
ortaya kondu.
Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı Başkanı Ayşe Kaşıkırık’ın izleme raporuyla ilgili değerlendirmesi şöyle:
“Bu izleme çalışmasının özgün yönü, pandemi döneminde belediyelerin kadına karşı şiddetle mücadelede etkin görev ve sorumluluk almadığı için kadınların yaşadıkları hak ihlallerini ortaya çıkarmasıdır. Büyükşehir belediyelerinin temel bir insan hakkı ihlali olan kadına karşı şiddetin önlenmesi için “önleyici/caydırıcı, koruyucu, güçlendirici/destekleyici” başlıklarında somut öneriler sunulmuştur. Bu çalışmamızın kadınların hak ihlallerinin olmadığı bir kentte yaşamasına ve belediyelerin kadına karşı şiddetle mücadele politikalarını güçlendirmesine katkı sunması diliyoruz.”